اَعُوذُبِاللَّهِمِـنَالشَّيْطَانِالرَّجِيــمِ
بِسْــــمِاللَّهِالرَّحْمَـنِالرَّحِيـمِ
اُتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ
وَأَقِمِ الصَّلَاةَ إِنَّ الصَّلَاةَ تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ
وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ
صدق الله العظيم
Pek Kıymetli Müminler!
Bizleri yoktan var edip yaratan ve yaşatan,
Kendisine kul, Habibine sav Ümmet yapan
İslamla şereflendirip, Kalplerimizi imanla süsleyen Rabbimize Hamd olsun.
Bize Rabbimizi tanıtan, Kuranı anlatan
Mücdeci ve Münzir olan Efendimize salat ve selam olsun.
Allahın rahmeti bereketi Efendimizin âline ashabına ve bütün müminlerin üzerine olsun.Amin!
Değerli Cemaat!
Bu gün sizlere Namaz ve Namazın Mümin üzerindeki etkilerinden bahsedeceğim.
Nedir Namaz?
Namaz, İslâm’ın beş şartından biridir.
وَأَقِيمُواْ الصَّلاَةَ وَآتُواْ الزَّكَاةَ وَارْكَعُواْ مَعَ الرَّاكِعِينَ
Kur'an’ın birçok yerinde;
“namazı kılınız ve zekâtı veriniz … " [1] diye emredilen namazın farziyeti, Kitap, Sünnet ve İcmâ ile sabittir.
Namaz: Dilimize Farsça’dan geçmiş olup; “Tâzim için eğilmek, kulluk, ibadet” anlamlarına gelmektedir.
Arapça‘’Salât’’ kelimesinin karşılığı olarak da: “Dua etmek, ibadet etmek, bağışlanma dilemek, yalvarmak” gibi mânalara gelmektedir.
Terim olarak “Salat” kelimesi; “tekbirle başlayıp, kıyamı, kıraatı, ruku ve secdesi olan, kade-i ahirinde selamla son bulan ruhi, bedeni ve kavli bir ibadettir.”
“Salat” kelimesinin çoğulu “Salavât’tır.”
“Salat” kelimesi İsmi Fail olarak, namaz kılan kişi anlamında “Musallî”, İsmi Mekan olarak da namaz kılınan yer manasında “Musallâ” olarak kullanılır.
Namaz, Kur'an'da doksandan fazla ayette zikredilir.
Namaz, hicretten bir buçuk yıl kadar önce Mi'rac (İsrâ) gecesinde farz kılınmıştır. Enes b. Mâlik'ten rivâyete göre özet olarak şöyle demiştir:
وعن أنس رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال:
فُرِضَتْ عَلى النَّبىِّ لَيْلَةً أُسْرِىَ بِهِ الصَّلاَةُ خَمْسِينَ،
ثُمَّ نَقَصَتْ حَتَّى جُعِلَتْ خَمْساً،
ثُمَّ نُوَدِى يَا مُحَمَّدٌ:
إنَّهُ لاَ يُبَدَّلُ الْقَوْلُ لَدَىَّ،
وَإنَّ لَكَ بِهذِهِ الخَمْسِ خَمْسِينَ.
Hz. Enes (r.a) anlatıyor: "Rasûlullah (a.s)'a Mi'râc'a çıktığı gece elli vakit namaz farz kılındı. Sonra bu azaltılarak beşe indirildi. Sonra da şöyle hitap edildi:
"Ey Muhammed! Artık, nezdimde (hüküm kesinleşmiştir), bu söz değiştirilmez. Bu beş vakit, (Rabbinin bir lütfu olarak on misliyle kabul edilerek) senin için elli vakit sayılacaktır." [2]
Kuranı Kerimde Namazın farziyeti ifade edilirken;
فَاِذَا قَضَيْتُمُ الصَّلٰوةَ
فَاذْكُرُوا اللّٰهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلٰى جُنُوبِكُمْ
فَاِذَا اطْمَاْنَنْتُمْ فَاَقٖيمُوا الصَّلٰوةَ
اِنَّ الصَّلٰوةَ كَانَتْ عَلَى الْمُؤْمِنٖينَ كِتَابًا مَوْقُوتًا
"Namazı kıldığınızda, gerek ayakta, gerek otururken ve gerek yan yatarak hep Allah'ı anın. Güvene kavuştunuz mu namazı tam olarak kılın. Çünkü namaz, mü'minlere belirli vakitlere bağlı olarak farz kılınmıştır."[3] Buyrularak Namazın vakitli bir ibadet olduğu vurgulanmıştır.
Hadisi Şerifte de,
عن عبداللّه بن عمر بن الخطاب (ر عنهما)، وقال له رجلٌ: ألاَ تَغْزُو؟ فقال: إنى سمِعْتُ رسُولَ اللّهِ يَقُولُ
إنّ الاسلامَ بُنِىَ علَى خمسٍ:
شَهادَةِ أنْ لاَ إلَهَ إلاّ اللّهُ،
وَأنّ مُحمّداً عَبْدُهُ وَرَسُولهُ،
وإقَامِ الصّلاَةِ، وَإيتاءِ الزَّكاةِ،وَحجِّ البَيْتِ،وصَوْمِ رَمَضَانَ
Abdullah İbnu Ömer İbni'l-Hattâb (r.a)'ın anlattığına göre, bir adam kendisine: Gazveye çıkmıyor musun?" diye sorar. Abdullah şu cevabı verir: "Ben Hz. Peygamber sav'i şöyle derken işittim, buyurmuştur:
"İslâm beş esas üzerine bina edilmiştir: Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in O'nun kulu ve elçisi olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, Kâbe'ye haccetmek, Ramazan orucu tutmak" [4]
Namazın İslamın 5 temelinden biri olduğu zikredilmiştir.
صلوا كما ريتموني اصلي
“Beni nasıl namaz kılarken görüyorsanız, öylece namaz kılın.“[5]
Yüce Rabbimiz,
اُتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ
وَأَقِمِ الصَّلَاةَ إِنَّ الصَّلَاةَ تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ
وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ
‘’Sana vahyedilen Kitabı oku ve namazı kıl. Muhakkak kinamaz hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah'ı anmak elbette en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı bilir.‘‘ [6]
Yani Namaz Kılan Mümin, Namaz kılışıyla çevresindeki insanlara ve yaşadığı topluma şu mesajı vermektedir:
“Ey insanlar! Bilin ki ben bir Mümin’im. Günde beş defa, beni gören ve gözeten, bana imkan verip beni hesaba çekecek olan Alemlerin Rabbi, Allaha, O’nun emir ve yasaklarına uymam hususunda tekmil veriyorum.Ben hayatımın tamamını O’na adadım.
Ey İnsanlar! Bilin ki benden size, asla bir zarar gelmez.Bana inanın ve bana güvenin, çünkü Rabbim bana Mümin (güvenen ve güvenilen) diye isim koydu.
Aziz Müslümanlar!
Her birimiz namaz kılarken bu şuurla namazımızı kılmalıyız.İnanın ancak bu şuurla kılanan namaz kişiyi kurtarır ve dünya ve ahiret belalarına karşı bize kalkan olur.
Beş vakit namaz farz kılınmadan önce, Hz. Peygamber'in ibadet tarzı Cenâb-ı Hakkı ve O’nun yüceliğini tefekkür etmek şeklinde idi.Sabah ve akşam olmak üzere ikişer rekat namaz kıldığı da nakledilir.
Namaz sadece Muhammed Ümmetine farz kılınmamış bizden önceki Ümmetlere de farz kılınmıştır.
[7] Bu hususta Kuranı Kerimden bir kaç misal verelim.
Hz. İbrahim as ile alakalı olarak da;
رَبَّنَا اِنّى اَسْكَنْتُ مِنْ ذُرِّيَّتى بِوَادٍ غَيْرِ ذى زَرْعٍ عِنْدَ بَيْتِكَ الْمُحَرَّمِ
رَبَّنَا لِيُقيمُواالصَّلوةَ فَاجْعَلْ اَفْدَةً مِنَ النَّاسِ تَهْوى اِلَيْهِمْ
وَارْزُقْهُمْ مِنَ الثَّمَرَاتِ
لَعَلَّهُمْ يَشْكُرُونَ
"Rabbimiz! Ben çocuklarımdan bir kısmını namazı dosdoğru kılmaları için, senin Beyt-i Haram'ının yanında, ekinsiz bir vadiye yerleştirdim. Artık sen de insanlardan bir kısmını onlara meylettir. Ve onları bazı meyvelerle rızıklandır ki şükretsinler." (İbrahim, 14/37),
Hz. Şayb As’ın Namazı kafirlerin ağzından bakın nasıl anlatılıyor.
قَالُواْ يَا شُعَيْبُ أَصَلاَتُكَ تَأْمُرُكَ أَن نَّتْرُكَ مَا يَعْبُدُ آبَاؤُنَا أَوْ أَن نَّفْعَلَ فِي أَمْوَالِنَا مَا نَشَاء إِنَّكَ لَأَنتَ الْحَلِيمُ الرَّشِيدُ
“Dediler ki: Ey Şuayb! Babalarımızın taptıklarını (putları), yahut mallarımız hususunda dilediğimizi yapmayı terketmemizi sana namazın mı emrediyor? Oysa sen yumuşak huylu ve çok akıllısın!“ (Hûd, 11/87)
Bir taraftan kul ile Yaradanı arasında irtibat kurduran namaz aynı zamanda toplumun gidişatına yön veren ve ses çıkarttıran namaz.
Yine Hz. Mûsa'dan bahsedilirken,
اِنَّنى اَنَا اللّهُ لَا اِلهَ اِلَّا اَنَا فَاعْبُدْنى
وَاَقِمِ الصَّلوةَ لِذِكْرى
"Şüphe yok ki ben, ben Allah'ım, benden başka ilâh yoktur. O halde Bana ibadette bulun ve Beni anmak için namaz kıl." (Taha, 20/14)
Lokman as oğluna namazı emrederken;
يَا بُنَىَّ
اَقِمِ الصَّلوةَ
وَاْمُرْ بِالْمَعْرُوفِ وَانْهَ عَنِ الْمُنْكَرِ
وَاصْبِرْ عَلى مَا اَصَابَكَ
اِنَّ ذلِكَ مِنْ عَزْمِ الْاُمُورِ
‘’Ey Oğulcuğum! Namaz kıl, iyiyi emredip kötüden sakındır, başına gelene sabret; doğrusu bunlar azmedilmeye değer işlerdir.’’ [8]
Yani sen önce Namazınla Allaha bağlan ve nefsini arındır, sonra da namazından aldığın gücün ve sabrınla, toplumu hayra yönlendirmek için iyilikleri emret ve kötülükleri de yasakla ki Allah katında çok makbul bir iş yapmış olasın.
Kıymetli Müminler!
Bu hususta Peygamber Efendimizin şu Hadisi Şeriflerine de bir göz atalım.
Hz. Peygamber sav, Muaz b. Cebel ra'i Yemen'e Vâli olarak gönderirken ona görev alanıyla alaklı olarak şu talimatı vermiştir:
"Sen ehli kitap olan bir topluma gidiyorsun.
Onları ilk önce Allah'a kulluk etmeğe çağır. Allah'ı tanırlarsa,
Allah'ın onlara gecede ve gündüzde beş vakit namazı farz kıldığını söyle. Namazı kılanlarsa;
Allah’ın onlara, zenginlerinden alınıp yoksullara verilmek üzere zekâtı farz kıldığını söyle.
İtaat ederlerse, bunu onlardan al,
insanların mallarının en iyisini alma,
mazlumun bedduasından sakın. Çünkü onun duasıyla Allah arasında perde yoktur" [9]
وَمَا اُمِرُوا اِلَّا لِيَعْبُدُوا اللّهَ
مُخْلِصينَ لَهُ الدّينَ حُنَفَاءَ
وَيُقيمُوا الصَّلوةَ
وَيُؤْتُوا الزَّكوةَ
وَذلِكَ دينُ الْقَيِّمَةِ
"Oysa onlar, tevhid inancına yönelip, dini yalnız Allah'a tahsis ederek O'na kulluk etmek, namazı kılmak ve Zekâtı vermekle emr olunmuşlardır. İşte doğru din budur" (Beyyine, 98/5).
فَاَقيمُوا الصَّلوةَ وَاتُوا الزَّكوةَ
وَاعْتَصِمُوا بِاللّهِ هُوَ مَوْليكُمْ
فَنِعْمَ الْمَوْلى وَنِعْمَ النَّصيرُ
"Namazı kılın, zekâtı verin ve Allah'a samimiyetle bağlanın. O, sizin mevlânızdır. O, ne güzel Mevlâ ve ne güzel yardımcıdır" (Hacc, 22/78).
Nasıl ki Zekat Müminler arasındaki bir bağ ise, Namaz da Kul ile Allah arasında bir bağdır. O halde kim Allah ile arasındaki bağı güçlendirmek istiyorsa Namazını ikame etmelidir.
Bir İnsana Namaz Ne Zaman Farz Olur?
Namaz ergenlik çağına gelmiş, akıllı her müslümanın üzerine farzdır. Efendimiz buyurdular ki:
وعن عمرو بن العاص رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: قالَ(صعلم):
مُرُوا أوْلاَدَكُمْ بِالصّلاََةِ وَهُمْ أبْنَاءُ سَبْعٍ،
وَاضْرِبُوهُمْ عَلَيْهَا وَهُمْ أبْنَاءُ عَشْرٍ،
وَفَرِّقُوا بَيْنَهُمْ في المَضَاجِعِ
Amr İbnu'l-Âs (r.a) anlatıyor: "Rasûlullah (a.s) buyurdular ki:
"Çocuklarınıza, onlar yedi yaşında iken namazı emredin. On yaşında olunca namaz(daki ihmalleri) sebebiyle onları (hafifçe) dövün, yataklarını da ayırın."[10]
“Namaz dinin direği, ibadetlerin en üstünüdür.“ Yüce Allah'a karşı en önemli ibadet görevimiz günde beş defa kıldığımız namazlarımızdır. Erginlik çağına gelen, akıllı her müslümana günde beş vakit namaz kılmak farzdır.
Namaz, bizi yaratan, yaşatan, sayısız nimetleri veren yüce Allah'a karşı bir kulluk görevimizdir.
Namaz kılanlar, Allah'ın emrini yerine getirerek, kulluk borçlarını ödemiş ve Allah'ın hoşnutluğunu kazanmış, dünya ve ahiret mutluluğuna kavuşmuş olurlar.
Kıymetli Müslümanlar!
Allahın yarattığı her şey kendi lisanıyla Rabbini zikrederler. Bu husus Kuranda şöyle ifade edilmektedir:
تُسَبِّحُ لَهُ السَّموَاتُ السَّبْعُ وَالْاَرْضُ وَمَنْ فيهِنَّ وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه وَلكِنْ لَا تَفْقَهُونَ تَسْبيحَهُمْ اِنَّهُ كَانَ حَليمًا غَفُورًا
‘’Yedi gök ve yer ve bunların içinde bulunanlar O’nu tesbih ve tenzih ederler. Hiçbiri hariç olmaksızın hepsi O’na hamd ile tesbih eder. Fakat siz onların tesbihini iyi anlamazsınız. O, hakikaten Halkimdir, Yarlığayıcıdır.‘‘ (İsra, 17/44)
Bir diğer Ayeti Celilede ise,
اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّهَ يُسَبِّحُ لَهُ مَنْ فِى السَّموَاتِ وَالْاَرْضِ وَالطَّيْرُ صَافَّاتٍ كُلٌّ قَدْ عَلِمَ صَلَاتَهُ وَتَسْبيحَهُ وَاللّهُ عَليمٌ بِمَا يَفْعَلُونَ
Görmez misin ki, göklerde ve yerde bulunanlarla dizi dizi kanat çırpıp uçan kuşların Allah'ı tesbih ettiklerini? Her biri kendi tesbihini ve duâsını bilmiştir. Allah, onların yapmakta olduklarını hakkıyla bilir. (Nur, 24/41)
Hatta nasıl ki Namaz kılan Müslümanlar namazlarında kıyam, rüku, secde ve ka’de yaparken uzanıp kısalıyorlarsa cisimler de gölgeleriyle Allah’a hususi bir teslimiyet ve ibadet kastı ile her gün uzanıp kısalırlar.
NAMAZLARI CEMAATLE EDA ETMEK VE NAMAZIN İŞLEVİ
Kıymetli Müminler!
Namazın kişiyi kötülükten ve fuhşiyyattan uzak tuttuğunu, kişiyi Yüce Yaratıcıya bağladığından bahsetmiştik.
Biraz da namazın toplumsal hayata etkisinden bahsedelim.
Namazın cemaatle edası müekked sünnetlerdendir.
Ø Yani Namazla müslümanlar her gün beş defa bir imamın ardından toplu halde namazlarını eda ederler. Imam Kurandan okurken cemaat susar ve Fatihanın ardından ‘‘Amin‘‘ der.
Ø Aslında bu, toplumu yöneten insanlar Kuran ve sünnetle hüküm verdikleri müddetçe, cemiyetin buna tabi olması anlamına da gelir.
Safların Düzeni Ile Alakalı Hadisi Şerifler:
“Saflarınızı düz tutunuz. Omuzları bir hizaya getiriniz. Aralıkları kapayınız. Saf düzeni için elinizden tutup çeken kardeşlerinize yumuşak davranınız. Şeytanın girebileceği boşluklar bırakmayınız. Allah, safları bitişik tutanların gönlünü hoş eder. Safları bitişik tutmayanlara Allah nimetlerini lutfetmez.” [12]
“Saflarınızı sık tutunuz. Safların arasını yanaştırınız. Boyunlarınızı bir hizâya getiriniz. Canımı elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, saffın boş kalmış aralıklarından şeytanın bodur, kılsız siyah koyun gibi girdiğini görüyorum.” [13]
"Safları düz tutunuz. İleri geri durmayınız. Sonra kalpleriniz de birbirinden farklı olur. Aklı başında ve bilgili olanlarınız benim arkamda, onlardan sonra gelenler daha arkada, daha sonra gelenler daha arkada dursunlar."[14]
"Saflarınızı düzeltiniz, yoksa Allah Teâlâ'nın aranıza düşmanlık sokacağını iyi biliniz."[15]
Ø Yukarıdaki hadisi Şerifleri incelediğimizde namaz içinde safların sık tutulması, asla boşluk bırakılmaması, safların sık tutulmasında Allah’ın rahmeti, gevşek tutulduğunda ise şeytanın o boşlukları doldurduğunu anlıyoruz. Yine aynı zamanda İslam Toplumunda insanların birbirinden uzak durması halinde, şeytanın fitne ve fesadına bir gönderme yapılarak;‘eğer namazı ve cemaati terkeder yada aranızı açık tutarsanız, büyük bir fesada uğrarsınız. Hatta idarecileriniz de istikametini şaşırır. Böylece toplumsal olarak fesada sürüklenirsiniz.‘ mesajı verilmekte.
Merhum Mehmet Akif ERSOY’un
Girmeden bir millete tefrika, düşman giremez,
Toplu vurdukça gönüller, onu top sindiremez.
Sen, ben desin efrat, aradan vahdeti kaldır.
Milletler için, işte kıyamet o zamandır. Dizelerinde işaret edilen bu tehlike Allahın Mescidlerinde O’nun Kitabı okunarak yapılan bir ibadetle ortadan kaldırılmaktadır.
Ø Yine Müslümanların Namazlarıda aynı istikamete yönelmeleri ile de toplumsal hedef ve istikamette yön birliği sağlanmış olmaktadır.
Böylece Namaz, Sağlam bir İslam Toplumu inşa etmiş olur.
Yüce Rabbimiz:
مَنْ جَاءَ بِالْحَسَنَةِ فَلَهُ عَشْرُ اَمْثَالِهَا
وَمَنْ جَاءَ بِالسَّيِّئَةِ
فَلَا يُجْزى اِلَّا مِثْلَهَا وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ
“Her kim bir iyilik ile gelirse kendisi için onun on misli vardır. Ve her kim bir kötülük ile gelirse o ancak onun misli ile cezalandırılır. Ve onlar zulme uğramazlar.“ (En’am, 6/160)
Peygamber Efendimiz buyurdular ki:
وعن ابن عُمَرَ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: قَالَ رَسُولُ اللّهِ:
صَلاَةُ الْجَمَاعَةِ أفْضَلُ مِنْ صَلاَةِ الْفَذِّ بِسَبْعٍ وَعِشْرينَ دَرَجَةً،
وَرُوِيَ بِخَمْسٍ وَعِشْرِينَ.
İbnu Ömer (r. anhümâ) anlatıyor: "Rasûlullah (a.s) buyurdular ki:
"Cemaatle kılınan namaz münferid kılınan namazdan yirmi yedi derece üstündür."
"Yirmi beş derece" diye de rivayet edildi."[16]
Süleyman Çelebi buna işaretle;
Sen ki, mirac eyleyüb ettin niyaz
Ümmetin miracını kıldım namaz, beytini irad etmiştir.
Aziz Müminler!
Namaz, aynı zamanda her bir müslüman için, arınma ibadetidir.
Efendimiz sav:
“Bir kimse evinde güzelce temizlenir, sonra Allah’ın farzlarından bir farzı yerine getirmek için Allah’ın evlerinden birine giderse, attığı adımlardan her biri bir günahı silip yok eder; diğer adımı da onu bir derece yükseltir.” [17]
Yine namaz aynı zamanda toplumu kötülerden ve kötülüklerden arındırma ve koruma işlevi görmektedir.
Hz. Şuay as’ın namazı gibi.
NAMAZDAKİ TESBİHAT VE ZİKİRLER
Mü’minlerin namazdaki hareketlerine bakalım: Müslüman Yönünü Allah cc’ın emri üzere Kabeye çevirmiştir. Önce ayakta durur, ellerini kaldırır ve اللّهُ أكْبَرُ (Allah en büyük) der. Böylece Allah’tan başka her şeyden vazgeçer ve O’nun iradesine boyun eğer. Rabbinin azametine hamd-u senada bulunduktan sonra, ilahi azamet karşısında kendisini o kadar mütevazı hisseder ki, eğilir ve hürmet ifadesi olarak başını indirerek
سُبْحَانَ رَبِّىَ الْعَظِيمِ
‘’Yegane azamet sahibi olan Rabbimin şanını yüceltirim’’der.
Sonra kalkar ve kendisini hidayete eriştirdiği için Allah’a hamd eder,
سَمِعَ اللّهُ لِمَنْ حَمِدَهُ، اللَّهُمَّ رَبَّنَا لَكَ الْحَمْدُ
‘‘Allah kendisine hamd edeni işitti, Ey Allahım hamd sanadır‘‘ der; ve secdeye kapanır, kemal-i tevazu ile başını yere koyar ve
سُبْحَانَ رَبِّىَ الْاَعْلَى
‘’Yegane yüce olan Rabbimin şanını yüceltirim’’ der.
قال رسولُ اللّهِ:
إذَا رَكَعَ أحَدُكُمْ فلْيقُلْ ثَلاثَ مَرَّاتٍ:
سُبْحَانَ رَبِّىَ الْعَظِيمِ، وَذلِكَ أدْنَاهُ،
وَإذَا سَجَدَ فلْيقُلْ:
سُبْحَانَ رَبِّىَ الْاَعْلَى ثلاَثاً، وَذلِكَ أدْنَاهُ.
İbnu Mes'ud (r.a) anlatıyor:
"Resûlullah (a.s) buyurdular ki: "Sizden biri rükû edince üç kere "Sübhâne rabbiyel azîm (Büyük Rabbim (her çeşit kusurdan) münezzehdir" desin. Bu, en az miktardır.
Secde yapınca da üç kere "Sübhâne Rabbiye'l a'lâ" desin. Bu da en az miktardır." [18]
Sonra bu hareketleri tekrar ederek, Allah’ın huzurunu, O’nunla doğrudan doğruya ve şahsen karşılaşmak için O’nun yardımını diler. İki varlık karşılaştığı zaman, daima bir selam alış-verişi vardır, Müslüman bizzat Hz. Peygamberin miraçta Allah ile arasında geçmiş olan karşılıklı selamlaşma tabirlerini kullanır (Tahiyyat’ı okur).
وعن ابن مسعود رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: عَلَّمَنِى رَسُولُ اللّهِ التَشَهُّدَ، كَفِّى بَيْنَ كَفّيْهِ كَمَا يُعَلِّمُنِى السُّورَةَ مِنَ الْقُرآنِ:
التَّحِيَّاتُ للّهِ وَالصَّلَوَاتُ وَالطَّيِّبَاتُ،
السَّلاَمُ عَلَيْكَ أيُّهَا النّبىُّ وَرَحْمَةُ اللّهِ وبَرَكَاتُهُ،
السَّلاَمُ عَلَيْنَا وَعَلى عِبَادِ اللّهِ الصَّالِحِينَ،
أشْهَدُ أنْ لاَ إلهَ إلاّ اللّهُ وَأشْهَدُ أنّ مُحَمّداً رَسُولُ اللّهِ.
İbnu Mes'ud (r.) anlatıyor: "Rasûlullah (a.s) bana, avucum avuçlarının içinde olduğu halde, Kur' ân'dan sûre öğretir gibi teşehhüd'ü öğretti."
"Dil, beden ve mal ile yapılan bütün ibadetler Allah’a mahsustur.
(Et-Tahiyyât,kavlî ibadetlerdir;
Es-Salavât ise fiilî ibadetlerdir,
Et-Tayyibât da mâlî sadakalardır.)
Ey Nebi, sana selamolsun, Allah'ın rahmet ve bereketleri de senin üzerine olsun.
Selam bizim üzerimize ve Allah'ın sâlih kulları üzerine de olsun.
Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur, yine şehadet ederim ki Muhammed Allah'ın Resulüdür."
Namaz içinde söylemiş olduğumuz Kelimei Şehadetle Allah ve Rasülüne olan imanımızı, tabiri caizse,O’nun huzurunda bizzat O’na bir kez daha yenilemiş, tecdidi iman yapmış oluyoruz.
İşte İslam’da insanın en fazla yükselişi, hem de günde beş defa olmak üzere, Cenab-ı Hakk’ın huzurunda oluşu ve Hz. Muhammed’in miracının hatırası olarak Allah tarafından mü’minlere hediye edilen namaz budur. (İbadetler İlmihali, Doç. Dr. Vecdi Akyüz, C.1, s.89-91)
Bütün bu hayır ve bereketlerin namazda kazanılması için namaz kılanın da huşu içerisinde olması gerekir. Çünkü Allahü Teala Müminun Suresinde,
قَدْ اَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَ
اَلَّذٖينَ هُمْ فٖى صَلَاتِهِمْ خَاشِعُونَ
“Mü'minler, gerçekten kurtuluşa ermişlerdir. Onlar ki, namazlarında derin saygı içindedirler.‘‘[19]
Bir Allah Dostuna Sordular:
“–Bir kul, namazda nasıl huşûa erer?”
O da cevâben:
“–Dört şeyle, buyurup şunları beyân etti:
1. Helâl lokma,
2. Abdest sırasında gafletten uzak durmak,
3. İlk tekbîri alırken kendini huzûrda bilmek,
4. Namaz dışında da Hakk’ı aslâ unutmamak, yâni namazdaki huzûr, sükûn ve mâsiyetten uzakta durma hâlini namazdan sonra da devâm ettirebilmek.”
BİR HİKAYE
Adamın birisi Behlül Dana’ya, Huşu’nun ne olduğunu sormuş. O da adama hiç unutmaması için bakın huşuyu nasıl anlatmış.
Kadı‘dan iki tane zabıta görevlisi ister ve onlara, bu adama bir oyun oynamalarını ister. İki zabıta adamı tutuklarlar ve Sultan hakkında kötü düşündüğü ihbar edildiğini ve cezasının da idam olduğunu ancak bir tas sütü şehrin içinde hiç dökmeden taşıması halinde affolacağını söylerler. Zabıtalar adamı pazaryerinden geçirirler ki orada kavga eden insanlar da vardır. Bir düğün alayının yanından da geçerler ki orada eğlenen nara atan gençler vardır. Daha nice bu benzer yerlerden geçen adam, nihayet sütü dökmeden son hedefe varmıştır. Kan ter içinde kalan adam kelleyi kurtarmanın huzur ve mutluluğunu yaşarken, Behül Dana adamın yanına gelir ve ona, süt tası elinde dolanırken, nerelere uğradığını ve kimleri gördüğünü sorar. Adamsa, süt tasından başka hiç kimseyi görmediğini ve nerelere uğradığını da hatırlamadığını söyler.
Bunun üzerine Behlül Dana işte, nasıl ki kendi meşgalenden ve kelleyi kurtarmak için kendi işinden, başka hiç bir şeyi düşünmedin ve hatırlamıyorsan, Huşu da Allahın azabından kurtulmak için, sadece kendi amellerinle uğraşıp, başka hiç kimsenin amellerini görmemendir.‘der
Evet Aziz Dostlar!
Allahın bizden istediği huşu da bu olsa gerek. Namazı bu huşu ile kılmak ve hayatı bu hal üzre sürdürmek.
NAMAZ KILMAYANLAR DURUMLARI
مَا سَلَكَكُمْ فٖى سَقَرَ
قَالُوا لَمْ نَكُ مِنَ الْمُصَلّٖينَ
"Sizi Sekar'a (cehenneme) ne soktu? Derler. Onlar şöyle derler: "Biz namaz kılanlardan değildik." [20]
فَخَلَفَ مِنْ بَعْدِهِمْ خَلْفٌ
اَضَاعُوا الصَّلٰوةَ
وَاتَّبَعُوا الشَّهَوَاتِ
فَسَوْفَ يَلْقَوْنَ غَيًّا
“Nihayet onların peşinden öyle bir nesil geldi ki, bunlar namazı bıraktılar; nefislerinin arzularına uydular. Bu yüzden ileride sapıklıklarının cezasını çekecekler.“[21]
Yani Namazın terkedilmesiyle Allah cc ile olan bağ koparılır. Allah cc ile bağını çözenlerin bağı ve bağlantısı ise şeytan ve hevası ile olacak. Böylece şehvetlerinin esiri olup cehennemi boylarlar.
Yine hepimizin çok iyi bildiği Maun Suresınde de Rabbımiz namazlarını şeklen kıldığı halde, namazıyla ruh ve ahlakını şekillendiremeyen insanları da şöyle uyarmaktadır:
فَوَيْلٌ لِلْمُصَلّٖينَ
اَلَّذٖينَ هُمْ عَنْ صَلَاتِهِمْ سَاهُونَ
اَلَّذٖينَ هُمْ يُرَاؤُنَ
وَيَمْنَعُونَ الْمَاعُونَ
‘’Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki,Onlar namazlarını ciddiye almazlar.Onlar (namazlarıyla) gösteriş yaparlar.Ufacık bir yardıma bile engel olurlar.‘‘
[22]
إنَّ بَيْنَ الرَّجُلِ وَبَيْنَ الشِّرْكِ وَالكُفْرِ تَرْكَ الصَّلاةِ.
Cabir ra şöyle dedi. Rasûlullah sav’i şöyle derken işittim.
“Gerçekten kişi ile küfür ve şirk arasındaki fark namazı terk etmektir.”[23]
İmamı Azama nisbet edilen şu veciz söze bir kulak verelim:
Namaz kılmayan kafir olmaz,
Ancak namazı kafirler kılmaz.
اِلَّا مَنْ تَابَ وَاٰمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا فَاُولٰئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ وَلَا يُظْلَمُونَ شَيْپًا
جَنَّاتِ عَدْنٍ الَّتٖى وَعَدَ الرَّحْمٰنُ عِبَادَهُ بِالْغَيْبِ اِنَّهُ كَانَ وَعْدُهُ مَاْتِيًّا
“Ancak tövbe edip inanan ve salih amel işleyenler başka. Onlar cennete, Rahmân'ın, kullarına gıyaben vaad ettiği "Adn" cennetlerine girecekler ve hiçbir haksızlığa uğratılmayacaklardır. Şüphesiz O'nun va'di kesinlikle gerçekleşir.“[24]
Şeyh Şamil Ruslarla yaptığı savaşlardan birinde çok ciddi yara alır ve yirmi gün kadar baygın yatar. Uyandığında annesini başında gören O büyük komutanın annesine sorduğu ilk soru,
‘’Anne namaz vakti geçti mi’’ olmuştur. Ne büyük Adamsın ey Şeyhlerin Mücahid Şeyhi.
ÖZET
Değerli Kardeşlerim!
Konumuzu özetleyecek olursak;
1. Namaz Allah'ı Zikir Ve Ona Olan Güvenin Beyanıdır.
فَاذْكُرُونِي أَذْكُرْكُمْ وَاشْكُرُواْ لِي وَلاَ تَكْفُرُونِ
O halde beni anın, ben de sizi anayım. Bana şükredin de nankörlük etmeyin. (Bakara, 2/152)
2. Namaz Dinin Direğidir
الصَّلاةُ عِمَادُ الدِّينِ
Efendimiz (a.s); "Namaz dinin direğidir." buyurdu. (Beyhaki, Sünen)
3. Namaz Verilen Nimetlere Karşı Allah'a Bir Teşekkürdür
لَئِن شَكَرْتُمْ لأَزِيدَنَّكُمْ وَلَئِن كَفَرْتُمْ إِنَّ عَذَابِي لَشَدِيدٌ
“Eğer şükrederseniz, elbette (nimetlerimi) artıracağım” (İbrahim, 14/7)
4. Namaz Vaktin Planlı Kullanılmasını Öğretir
Namazla bir günü beş parçaya bölen müslümana, ömrünü kullanırken de plan yapmasını, kademeli olarak başarıya odaklanmasını istemektedir.
5. Namaz Bütün Müminlerin Allahın Huzurunda Eşit Olduğunu Hatırlatır.
Namaz; zengini fakiri, âmiri memuru ve her seviyedeki insanı camide yanyana getirir ve insan olarak Allah katında eşit olduklarını, aralarında insan olmak bakımından bir fark olmadığını öğretir.
Ebu Leheb, Ebu Talib'in vefatından sonra Peygamber Efendimizi Onu Himaye etmek niyeti ile yanına çağırır.
Amcasının davetine icabet eden Hz. Peygamber'e,Ebu Leheb şu soruyu sorar:
“Ben Müslüman olursam bana ne var?”
Hz. Peygamber de ona:
“Herkese ne varsa, sana da o var?”
“Beni herkesle bir tutan din olmaz olsun!”
6. Namaz Müminin Mîracıdır
O yükseliş ki, dünya ve içindekilerin yükünden ve bağından kurtularak, insanın,kendini katına ve rızasına çağıran Rabbinin emrine uyarak, yaratıldığı ilk günkü gibi temiz olması ve temizlenebilmesidir.
7. Namaz Sağlığı Olumlu Şekilde Etkiler
İslâm dini temizliğe büyük önem vermiş, namazın sahih olabilmesi için beden, elbise ve mekan temizliğini şart koşmuştur.
8. Kıyamet Günü İlk Soru Namazdan Olacaktır.
İnsanlar öldükten sonra dirilecekler ve Allah'ın huzurunda dünyada yaptıklarının hesabını vereceklerdir. O gün Müminlere ibadetlerden ilk sorgulama namazdan olacaktır.
Nitekim Peygamberimiz şöyle buyurmuştur;
إِنَّ أَوَّلَ مَا يُحَاسَبُ بِهِ الْعَبْدُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ مِنْ عَمَلِهِ صَلاَتُهُ
فَإِنْ صَلُحَتْ
فَقَدْ أَفْلَحَ وَأَنْجَحَ
وَإِنْ فَسَدَتْ فَقَدْ خَابَ وَخَسِرَ
“Kulun kıyamet gününde, hesabı ilk önce sorulacak ameli namazdır. Eğer namazı dürüst çıkarsa kurtulmuş ve kazanmıştır. Eğer namazı düzgün çıkmazsa kaybetmiştir.” [25]
Böylece kişi günde beş defa o büyük hesap gününe hazır olup olmadığını da kontroledecektir.
9. Namaz Günahlara Kefarettir.
Namaz öyle faziletli bir ibadettir ki, iki namaz arasında işlenen günahların silinmesine vesile olur.
Peygamberimiz (a.s) bu konuda buyuruyor ki:
وعن أَبي هُريرة رضي اللَّه عنهُ أَنَّ رسول اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : «الصَّلواتُ الخَمْسُ، والجُمُعةُ إِلى الجُمُعَةِ ، كفَّارةٌ لما بَيْنهُنَّ ، ما لم تُغش الكبَائِرُ » رواه مسلم .
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullahsallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Büyük günahlardan kaçınıldığı müddetçe, beş vakit namaz ile iki cuma, aralarında işlenen küçük günahlara keffârettir.” [26]
BİR ŞİİR
Namaz kıl kardeşim,bil ki bütün huzur burda
Namazla yürüyenler girer uhrevi yurda
Namazın ne olduğunu Rasüle bir sorda
Der ki: Hakk bağın Namaz ise, bırakmaz darda
Peygambere biad, Halık‘a ahiddir namaz
İmana en büyük delil, hem şahiddir Namaz
Mümin için Mahşerde ilk sualdir Namaz,
Cevabın verene İlahi Moraldir Namaz
Hz. Âişe Validemiz ra anlatıyor: "Bir gece uyandığımda, Allah Rasûlü'nü yanımda göremedim. Aklıma, diğer hanımlarından birinin yanına gitmiş olabileceği ihtimali geldi. El yordamıyla etrafı yokladım. Elim ayağına dokundu. O zaman Allah Resûlü'nün namaz kılmakta olduğunu anladım. Başı secdedeydi. Kulak verdim, hıçkıra hıçkıra ağlıyor ve şöyle yakarıyordu:”
"Allah’ım! Senin gazabından senin rızana sığınırım.İkabından affına sığınırım.Allah’ım! Başka değil, senden yine sana sığınırım. Zâtını senâ ettiğin ölçüde, seni senâ etmekten âciz olduğumu itiraf ederim."[28]
"Senin komşuluğun, yakınlığın, azizliktir. Senin senâ ve övülmen, yücedir. Senin ordun mağlup edilemez. Sen vaadettiğin şeyde, vaadinden dönmezsin. Senden başka ilâh, senden başka mâbud da yoktur." [29]
وَسَلَامٌ عَلَى الْمُرْسَلِينَ
وَالْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Yaşar Kapkara
Vezirköprü Cezaevi Vaizi
2014 Vezirköprü
[2][Buhârî, Bed'ül-Halk 6, Enbiya 22, 43, Menâkıbu'l-Ensâr 42; Müslim, Îman 259, (162); Tirmizî, Salât 159, (213); Nesâî, Salât 1, (1, 217-223).]
[4]Buhârî, İman 1; Müslim, İman 22; Nesâî, İman 13, (9, 107-108); Tirmizî, İman 3, (2612)).
[5] Buhari, Ezan, 18, I, 155
[7] Bakara, 2/83; Maide, 5/12; Yunus, 10/87; Hud, 11/87; İbrahim, 14/37,40; Meryem, 19/31,35; Taha, 20/14,132; Embiya, 21/73
[9] (Buhari, Zekat, 41, 63, Meğazi, 60, Tevhid, 1).
[10]Ebû Dâvud, Salât 25, (495, 496); Tirmizi, Salat , 299 (407).] (Şamil İslam Ans. Namaz maddesi).
[12] Ebû Dâvûd, Salât 93, 98
[13] (Ebû Dâvûd, Salât 93; bk. Nesâî, İmâmet 28)
[14] Müslim Salât 122. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 95; Tirmizî, Salât 54; Nesâî, İmâmet 23, 25,26; İbni Mâce, İkâmet 45
[15] Buhârî, Ezân 71; Müslim, Salât 127. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 93; Tirmizî, Mevâkît 53; İbni Mâce, İkâmet 50.
[16] [Buharî, Ezan 30, 31; Müslim, Mesacid 249, (650); Tirmizî, Salat 161, (215); Nesâî, İmamet 42.]
[17] (Müslim, Mesâcid 282
[18][Ebû Dâvud, Salât 154, (886); Tirmizî, Salât 194, (261).]
[19] (Muminun, 23/1,2.)
[20](Muddessir, 74/42,43.)
[22] (Maun, 107/4,5,6,7.)
[25](Tirmizî, Salât, 305)
[26](Müslim, Tahâret 14. Ayrıca bk. Tirmizî, Mevâkît 46; İbni Mâce, İkâmet 79)
[28] (Müslim, salât 221-222; Ebû Dâvûd, salât 148.)
[29] (Tirmizî, daavât 90; Ebû Dâvûd, edeb 97; Heysemî, Mecmeu'z-zevâid, X /124.)
Kardeşler!
Bu sohbetimizde Ashab-ı Kiram Efendilerimizin ra Namazını anlamaya ve anlatmaya çalışacağız.
Rabbim hepimizi Sahabeyi tanıyan, seven, onlar gibi namaz kılan, onlar gibi yaşayan ve onlarla haşrolanlardan eylesin!
Merhamet sahibi Rabbimiz biz insanlar için daima münzir/ uyarıcılar ve mübeşşir/müjdeciler göndermiştir ki kullarım benim rızamı, yolumu unutmasınlar diye.
Bu uyandırıcı Peygamberler, bazan bir kitapla, bazan bir şeriatla, gerektiğinde harikulade olay-vakıa/mucizelerle insanlığa hidayetin yollarını göstermiştirler.
En son Hidayet meşalesi ise Peygamberimiz Muhammed as ile gelen İslam Dinidir.
İslam iki temel uyandırıcıya sahiptir ki, bunlara biz Kitap ve Sünnet diyoruz.
Kuran ve Sünnet insanlıktan iki şey ister.
1-Sahih İman
2-Salih Amel
Kardeşler!
Bu iki hayra sahip kimselere de Kuran-ı Kerimde “Müslüman” olarak isim verilmektedir.
وَجَاهِدُوا فِي اللّٰهِ حَقَّ جِهَادِه۪ۜ هُوَ اجْتَبٰيكُمْ وَمَا جَعَلَ عَلَيْكُمْ فِي الدّ۪ينِ مِنْ حَرَجٍۜ مِلَّةَ اَب۪يكُمْ اِبْرٰه۪يمَۜ هُوَ سَمّٰيكُمُ الْمُسْلِم۪ينَ مِنْ قَبْلُ وَف۪ي هٰذَا لِيَكُونَ الرَّسُولُ شَه۪يداً عَلَيْكُمْ وَتَكُونُوا شُهَدَٓاءَ عَلَى النَّاسِۚ فَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَ وَاعْتَصِمُوا بِاللّٰهِۜ هُوَ مَوْلٰيكُمْۚ فَنِعْمَ الْمَوْلٰى وَنِعْمَ النَّص۪يرُ
“Allah uğrunda hakkıyla (ve O’nun için) cihad edin.
Allah’a (teslimiyet gösterip emirlerine) sımsıkı yapışın.
-Sizi (cihad için) O seçti ve din konusunda da üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi. Tıpkı babanız İbrahim’in dini(nde olduğu) gibi.
-O (Allah) daha önce(ki kitaplarda) ve bu (Kur’an’)da size “müslümanlar” adını verdi. Tâ ki peygamber size şâhit olsun, siz de insanlara şâhit olasınız.
-Artık namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve Allah’a (emirlerine) sımsıkı yapışın.
-Mevlânız (dost ve sahibiniz) O’dur. (O) ne güzel Mevlâ ve ne güzel yardımcıdır!” (Hac, 22/77) ; [krş. 3/103]
Kardeşler!
Müslüman olarak isimlendirilen kişinin yapması gerekenler nelerdir?
قالَ رسولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم « أُمِرْتُ أَنْ أُقاتِلَ الناسَ حتَّى يَشْهدُوا أَنْ لا إِله إِلاَّ اللَّه وَأَنَّ مُحَمَّدًا رسولُ اللَّهِ ، وَيُقِيمُوا الصَّلاَة ويُؤْتُوا الزَّكاةَ ، فَإِذا فَعَلُوا ذلكَ عَصمُوا مِنِّي دِماءَهُمْ وَأَمْوَالَهمْ إِلاَّ بحقِّ الإِسلامِ وَحِسَابُهْم على اللَّهِ» متفقٌ عليهِ
Abdullah İbni Ömer ra’dan rivayet edildiğine göre,
Rasûlullah sav şöyle buyurdu:
“Ben, insanlarla
-Allah’tan başka ilâh olmadığına,
-Muhammed’in Allah’ın Rasulü olduğuna şehâdet edip,
-Nnamazı tastamam kılıp,
İman’dan Sonra Müslümanın En Hayırlı Ameli Nedir?
Ebû Abdurrahman Abdullah İbni Mes`ûd ra şöyle dedi:
Peygamber as’a:
أَيُّ الْعملِ أَحبُّ إلى اللَّهِ تَعالى ؟ قال : « الصَّلاةُ على وقْتِهَا » قُلْتُ ثُمَّ أَيُّ ؟ قال: «بِرُّ الْوَالِديْنِ » قلتُ : ثُمَّ أَيُّ ؟ قال : «الجِهَادُ في سبِيِل اللَّهِ متفقٌ عليه
- Allah’ın en çok beğendiği amel hangisidir? diye sordum.
- “Vaktinde kılınan namazdır” diye cevap verdi.
- Sonra hangi ibadet gelir? dedim.
- “Ana ve babaya iyilik ve itaat etmek” buyurdu.
- Daha sonra hangisi gelir? diye sordum.
- “Allah yolunda cihâd etmek” buyurdu.
[2]
Aziz Müminler!
Kıymetli Gençler!
Yukarıda zikrettiğimiz hadisi şerifte de olduğu gibi Vaktinde kılınan namaz, bizler için en kıymetli iştir, ameldir, kıymet ve değerdir.
Şimdi Namazla ve Namazı Kılanlarla Alakalı Âyet Ve Hadisi Şeriflere Kulak Verelim.
Rabbimiz şöyle buyuruyor:
اُتْلُ مَٓا اُو۫حِيَ اِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَاَقِمِ الصَّلٰوةَؕ اِنَّ الصَّلٰوةَ تَنْهٰى عَنِ الْفَحْشَٓاءِ وَالْمُنْكَرِؕ وَلَذِكْرُ اللّٰهِ اَكْبَرُؕ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ ﴿٤٥
“-(Resûlüm!) Kitab’dan sana vahyedileni oku ve
-Namazı da dosdoğru/gereğine uygun olarak kıl.
-Çünkü namaz hayasızlıktan/utanmazlıktan ve kötü sayılan şey(ler)den alıkoyar.
Allah’ın zikri (namaz) elbette ibadetlerin en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir.”
[3]
ÖRNEK OLAY
Namaz Hırsızlık Haramını Engeller
Ashab’dan ra bazıları Peygamberimize as gelerek:
"-Falan adam geceleyin namaz kılıyor, gündüz olunca da hırsızlık yapıyor,” diyerek, o şahsa karşı rahatsızlıklarını dile getirdiler.
Peygamberimiz sav de:
"İşlediği amel onu yaptığı kötülüklerden yakında alıkoyacaktır.” diye cevap verdi.
[4]
Bu hadisin anlamı şudur:
İnsanlar, ilk başladıklarında namazı yüzeysel bir şekilde kıldıkları için günahlardan sakınmayabilirler. Ancak namaza devam ettikçe, bu ibadet yüzeysellikten çıkar yavaş yavaş içselleşir ve huşu ile kılınan bir namaz haline gelir.
GÜNCEL OLAY
Muhammed Hamidullah Fransada müslüman olan bir kadına:
Kıl namazı
Ye domuzu
Bir gün gelecek
Namaz kovacak domuzu
Bir başka hadiste ise şöyle buyrulmaktadır:
عليكُم بقيامِ اللَّيلِ ، فإنَّهُ دَأْبُ الصَّالِحينَ قبلَكُم ، و قُربةٌ إلى اللهِ تعالى ومَنهاةٌ عن الإثمِ و تَكفيرٌ للسِّيِّئاتِ ، ومَطردةٌ للدَّاءِ عن الجسَدِ
“Gece namazını kılınız.
-Zira o, sizden önceki salih kimselerin sünneti idi.
-İnsanı Allah'a yaklaştırır,
-Günahları önler,
-Kötülüklere kefaret olur,
-Bedeni hastalıklardan arındırır.” (Tirmizi, Da'avat/101)
Ebû Hureyre ra’den rivayet edildiğine göre,
Rasûlullah sav şöyle buyurdu:
إِنَّ أَوَّلَ مَا يُحَاسَبُ بِهِ الْعَبْدُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ مِنْ عَمَلِهِ صَلَاتُهُ فَإِنْ صَلُحَتْ فَقَدْ أَفْلَحَ وَأَنْجَحَ وَإِنْ فَسَدَتْ فَقَدْ خَابَ وَخَسِرَ فَإِنْ انْتَقَصَ مِنْ فَرِيضَتِهِ شَيْءٌ قَالَ الرَّبُّ عَزَّ وَجَلَّ انْظُرُوا هَلْ لِعَبْدِي مِنْ تَطَوُّعٍ فَيُكَمَّلَ بِهَا مَا انْتَقَصَ مِنْ الْفَرِيضَةِ ثُمَّ يَكُونُ سَائِرُ عَمَلِهِ عَلَى ذَلِكَ
“Kıyamet gününde kulun hesaba çekileceği ilk ameli onun namazıdır. Eğer namazı düzgün olursa, işi iyi gider ve kazançlı çıkar. Namazı düzgün olmazsa, kaybeder ve zararlı çıkar. Şayet farzlarından bir şey noksan çıkarsa,
Azîz ve Celîl olan Rabb’i:
–Kulumun nâfile namazları var mı, bakınız? der. Farzların eksiği nafilelerle tamamlanır. Sonra diğer amellerinden de bu şekilde hesaba çekilir.” [5]
Aziz Müminler!
Yüce dinimiz İslam’ın emrettiği beş temel esastan biri de namazdır.
Peygamber Efendimiz sav’in buyurduğu üzere,
Namaz; dinimizin direği,
Gözümüzün nurudur.
Gönlümüzün süruru,
Cennetimizin anahtarıdır.
[6]
Bizler, kulluk ve sorumluluk bilincini namazla elde eder; Allah’ın rızasına, sonsuz rahmet ve mağfiretine namazla ulaşırız.
Ruhumuzu daraltan sıkıntılardan namazla kurtulur; huzur ve esenlik iklimine namazla kavuşuruz.
Aynı safta omuz omuza namazla bir araya gelir; birlik, beraberlik ve kardeşliğimizi namazla perçinleriz.
Rabbimiz cc buyurur ki:
وَأْمُرْ اَهْلَكَ بِالصَّلٰوةِ وَاصْطَبِرْ عَلَيْهَاؕ لَا نَسْـَٔلُكَ رِزْقاًؕ نَحْنُ نَرْزُقُكَؕ وَالْعَاقِبَةُ لِلتَّقْوٰى
“Aile fertlerine namazı emret, kendin de bunda kararlı ol. Senden rızık istemiyoruz; asıl biz seni rızıklandırıyoruz. Mutlu gelecek, günahlardan sakınanların olacaktır.” (Tâhâ, 20/132)
O, biricik kızı Hz. Fâtıma’nın kapısına gitmiş,
أنَّ رسولَ اللهِ صلَّى اللهُ عليه وسلَّمَ ، كان يَمُرُّ بِبابِ فاطِمةَ سِتَّةَ أشْهُرٍ إذا خَرجَ لِصلاتِ الفجْرِ يَقولُ : الصَّلَاةَ يا أهْلَ البيْتِ إِنَّمَا يُرِيدُ اللَّهُ لِيُذْهِبَ عَنْكُمُ الرِّجْسَ أهْلَ الْبَيْتِ ويُطَهِّرَكُمْ تَطْهِيرًا
“Allah Rasulü sav, sabah namazı için dışarı çıktığında altı ay boyunca Fatıma’nın kapısının önünden geçerken şöyle derdi:
“-Namaz kılın, ey Ehl-i Beyt! Allah sizden ancak kiri gidermek ve sizi tam bir temizlikle temizlemek istiyor.”
Nitekim Peygamber Efendimiz sav:
مُرُوا أولادَكُم بالصلاةِ وهُم أبناءُ سبعِ سنينَ ، واضرِبُوهُم عليهَا وهُمْ أبْنَاءُ عَشْرٍ وفرِّقُوا بينِهِم في المَضَاجِعِ
“-Çocuklarınıza yedi yaşlarında iken namaz kılmalarını emredin!
-On yaşına bastıkları hâlde kılmazlarsa kendilerini cezalandırınız.
-Yataklarını da ayırın.» diyerek onları namaza davet etmiştir. ”[7]
Müminlerin namaz kılması istenirken şöyle buyrulmaktadır:
فَاصْبِرْ عَلٰى مَا يَقُولُونَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ غُرُوبِهَاۚ وَمِنْ اٰنَٓائِ الَّيْلِ فَسَبِّـحْ وَاَطْرَافَ النَّهَارِ لَعَلَّكَ تَرْضٰى
“Sen onların söylediklerine sabret. Güneşin doğmasından önce de batmasından önce de rabbini övgüyle tesbih et; yine gecenin bazı vakitlerinde ve gündüzün iki ucunda da tesbih et ki hoşnutluğa erişesin.” (Tâhâ, 20/130)
يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا ارْكَعُوا وَاسْجُدُوا وَاعْبُدُوا رَبَّكُمْ وَافْعَلُوا الْخَيْرَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَۚ
“Ey iman edenler! Rükû edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin (emirlerine uygun yaşayın) ve hayır işleyin ki umduğunuza erişesiniz.” (Hac, 22/77)
Şimdi de Namazı Terketmenin Ne Büyük Bir Felaket Olduğunu Beyan Eden Âyet Ve Hadisi Şeriflere Kulak Verelim.
Kardeşler!
Sohbetimizin bu bölümünde Namazı Terketmenin bir Müslüman için ne demek olduğunu anlatmaya çalışacağız.
Müddessir Suresinin 38’den 48’e kadar olan Âyetlerini bir kere daha hatırlayalım.
كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ رَهٖينَةٌۙ - اِلَّٓا اَصْحَابَ الْيَمٖينِؕۛ
“Her nefis kazandığına bağlıdır.” (Müddessir, 74/38)
“Ancak bahtiyar olan (defteri sağından verilen)ler böyle değildir. (İman edip iyi amelleriyle kurtulmuşlardır.)”(Müddessir, 74/39)
﴿فٖي جَنَّاتٍؕۛ يَتَسَٓاءَلُونَۙ - عَنِ الْمُجْرِمٖينَۙ - مَا سَلَكَكُمْ فٖي سَقَرَ
“(Onlar) cennetlerdedirler. Onlar suçlulara: “Sizi kavurucu ateşe sokan nedir?” (diye uzaktan sorarlar.)” (Müddessir, 74/40-41-42)
قَالُوا لَمْ نَكُ مِنَ الْمُصَلّٖينَۙ - وَلَمْ نَكُ نُطْعِمُ الْمِسْكٖينَۙ - وَكُنَّا نَخُوضُ مَعَ الْخَٓائِضٖينَۙ
(Günahkârlar) derler ki: “Biz namaz kılanlardan değildik. Yoksula yedirmezdik. (Kur’an’ın buyruklarını bırakıp, batıl şeylere) dalanlarla beraber biz de dalardık.” (Müddessir, 74/43-44-45)
وَكُنَّا نُكَذِّبُ بِيَوْمِ الدّٖينِۙ - حَتّٰٓى اَتٰينَا الْيَـقٖينُؕ
“Ceza gününü yalan sayardık. Nihayet (bu halde iken) bize (gelmesi) kesin olan (ölüm) gelip çattı.” (Müddessir, 74/46-47)
فَمَا تَنْفَعُهُمْ شَفَاعَةُ الشَّافِعٖينَؕ
“Artık onlara şefaatçilerin şefaati fayda vermez.”(Müddessir, 74/48)
Kardeşler!
Namazı Terkdenler
Nefsini İlah edinirler
Bir başka Âyeti Kerimede;
فَخَلَفَ مِنْ بَعْدِهِمْ خَلْفٌ اَضَاعُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّبَعُوا الشَّهَوَاتِ فَسَوْفَ يَلْقَوْنَ غَيًّاۙ
“-Sonra bunların ardından artık namazı kılmayan ve
-Nefsânî arzulara uyan bir nesil geldi. Bunlar elbette azgınlıklarının cezasını bulacaklardır.” (Meryem, 19/59)
Nimetin de Hesabın da Azabın da bir Vakti Vardır
وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِنْ رَبِّكَ لَكَانَ لِزَاماً وَاَجَلٌ مُسَمًّىؕ
“Eğer rabbin tarafından daha önce söylenmiş bir söz ve belirlenmiş bir vade olmasaydı, hemen yakalarına yapışılırdı.” (Tâhâ, 20/129)
وَلَا تَمُدَّنَّ عَيْنَيْكَ اِلٰى مَا مَتَّعْنَا بِهٖٓ اَزْوَاجاً مِنْهُمْ زَهْرَةَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا لِنَفْتِنَهُمْ فٖيهِؕ وَرِزْقُ رَبِّكَ خَيْرٌ وَاَبْقٰى
“Sakın kendilerini sınamak için onların bir kesimini yararlandırdığımız dünya hayatının çekiciliğine göz dikme! Rabbinin sana verdiği nimetler daha hayırlı ve daha kalıcıdır.” (Tâhâ, 20/131)
وَلَوْ اَنَّٓا اَهْلَكْنَاهُمْ بِعَذَابٍ مِنْ قَبْلِهٖ لَقَالُوا رَبَّنَا لَوْلَٓا اَرْسَلْتَ اِلَيْنَا رَسُولاً فَنَتَّبِعَ اٰيَاتِكَ مِنْ قَبْلِ اَنْ نَذِلَّ وَنَخْزٰى
Eğer biz bundan önce onları bir azapla helâk etmiş olsaydık mutlaka şöyle diyeceklerdi: “Ey rabbimiz! Bize bir peygamber gönderseydin de, şu zillet ve rezillik başımıza gelmeden önce ona uymuş olsaydık.” (Tâhâ, 20/134)
قُلْ كُلٌّ مُتَرَبِّصٌ فَتَرَبَّصُواۚ فَسَتَعْلَمُونَ مَنْ اَصْحَابُ الصِّرَاطِ السَّوِيِّ وَمَنِ اهْتَدٰى
De ki: “Herkes beklemekte, siz de bekleyin bakalım. Dosdoğru yolda yürüyenler kimmiş ve hidayete erenler kimmiş, yakında anlayacaksınız!” (Tâhâ, 20/135)
Kardeşlerimi çok özledim!
Rasulullah sav bir gün sahabelerine:
“-Ah keşke bana doğru, havuza gelen kardeşlerimi bir görsem de, içlerinde şerbetler olan kaselerle onları karşılasam. Cennete girmeden önce, onlara (Kevser) havuzumdan içirsem.” dedi.
Bu sözleri üzerine ona denildi ki:
“-Ey Allah’ın Resulü biz senin kardeşlerin değil miyiz?”
O şöyle cevap verdi:
“-Sizler benim ashabımsınız (arkadaşlarımsınız). Benim kardeşlerim ise beni görmedikleri hâlde bana inananlardır. Mutlaka ben Rabbimden sizinle ve beni görmeden iman edenlerle gözlerimi aydınlatmasını istedim.”[8]
Olay Hadis-i Şerifin diğer rivayetinde şöyledir:
“Mutlaka kardeşlerime kavuşmamı arzuladım.” (Bunun üzerine kendisini dinleyenler) şöyle dediler:
“Biz senin kardeşlerin değil miyiz?”
O as şöyle cevap verdi:
“Sizler benim ashabım ve kardeşlerimsiniz. Benden sonra da beni görmedikleri hâlde bana inanan bir topluluk gelecektir.”
Sonra da şöyle buyurdu:
“Ey Ebû Bekir, senin beni sevdiğini duyduklarından dolayı seni seven bir kavmi sevmek istemez misin? Sen de Allah’ın kendilerini sevdiği kimseleri sev.” buyurdu.
[9]
Kabirde Yapılacak Dua
Hadisi Şerifin bir diğer rivayetinde ise;
Peygamber Efendimiz ashabıyla yaptığı bir kabristan ziyaretlerinde, kabirde yatanlara hitaben şöyle buyurdu:
السَّلاَمُ عَلَيْكُمْ أَهْلَ الدِّيَارِ، مِنَ الْمُؤْمِنِينَ، وَالْمُسْلِمِينَ، وَإِنَّا إِنْ شَآءَ اللهُ بِكُمْ لاَحِقُونَ، وَ يَرْحَمُ اللهُ الْمُسْتَقْدِمِينَ مِنَّا، وَالْمُسْتَأْخِرِينَ أَسْأَلُ اللهَ لَنَا، وَلَكُمُ الْعَافِيَةَ
“Bu diyarın Mü’min ve Müslüman sakinleri! Selam sizin üzerinize olsun.
Biz de Allah’ın izniyle size kavuşacağız. Allah, bizden önce gidenlere ve sonraya kalanlara rahmet etsin. Allah’tan bizim ve sizin için afiyet dilerim.”[10]
Sonra da:
— Kardeşlerimle görüşmeyi çok arzu ediyorum, onları çok özlüyorum, diye iç çekti.
Yanında oldukları halde Peygamber Efendimiz sav’in böyle söylemesine bir anlam veremeyen sahâbe şaşkınlıkla,
— Ey Allah’ın Rasulü, biz senin kardeşlerin değil miyiz, diye sordular.
Efendimiz sav:
— Hayır, aksine siz benim ashabımsınız, dostlarımsınız. Kardeşlerimse benden sonra gelecekler, beni görmedikleri hâlde bana inanacaklar. Ümmetimden en çok sevdiğim topluluk, benden sonra gelip de ailesini ve malını feda etme pahasına beni görmeyi arzulayanlardır. Hepinizden önce Kevser Havuzu’nun başına varıp bekleyeceğim, buyurdu.
Bu sefer,
— Ümmetinden henüz gelmemiş olanları nasıl tanıyacaksınız, ey Allah’ın Rasulü, diye sordular.
Peygamber Efendimiz sav,
— Bir adamın, alnı ve ayakları beyaz bir atı olsa, Adam atını, tamamı simsiyah bir at sürüsü içinde bulamaz mı? diye sordu.
Sahâbe ra:
— Evet, bulur, ey Allah’ın Rasulü, dediler.
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz as şöyle buyurdu:
— İşte onlar da abdestten dolayı yüzleri, el ve ayakları parlıyor olarak gelecekler. Ben önceden gidip havuzumun başında ikram etmek için onları bekleyeceğim,” dedi.
Daha sonra orada bulunanlara;
Ebu Salebe el-Haşeni’den nakledildiğine göre,
Peygamberimiz sav -özetle- şöyle buyurdu:
“Sizden sonra gelen ve sizin gibi dinine sarılan kimsenin kazandığı sevap, sizden aynı ameli işleyen elli kişinin sevabını kazanır.” buyurdular.
[11]
“Siz öyle bir zamanda bulunuyorsunuz ki, eğer sizden bir kimse emredilenin onda birini terk etse, helak olur. Sonra öyle bir zaman gelecek ki, bir kimse emredilenin onda birini yaparsa kurtulur.” [12] Hadis-i Şerifi, Efendimiz sav ile aynı zamanda yaşamayan müminlerin faziletine vurgu yapmaktadır.
Kardeşler!
Bu gibi hadisler, ahir zamanda gelen ve güzel işler yapan insanların sahabeden daha üstün olduğu anlamına gelmez.
Bu hadis-i şeriflerde de, Rasulullah as ahir zamanda, ümmetin fesadı zamanında, kardeşlerinin bulunacağından söz ediyor.
Şu halde Peygamber sav’in iştiyakına, hasretine sebep olan o kimselerin fedakar, sadık, metin, İslam için kendini ortaya koyabilen, bütün itilme-kakılma, horlanma, kınanma, işkence, zulüm ve katliamlara karşı yılmadan, aldırmadan Rasulullah’ın ve Ashabının yolunda olanlardır.
Ahir zaman müminleri, Rasülullah as’ın kardeşleridir. O, bunlara “kardeşlerim” derken, ashabına “arkadaşlarım” ünvanını veriyor.
Ashab-ı Kiramdan Namaz Örnekleri
Ashab-ı Kiram efendilerimiz namaza durdukları zaman, kendilerini Allah korkusu ve azameti kaplardı.
Mücahid ra, Hazret-i Ebû Bekir ve Abdullah ibni Zübeyr ra Efendilerimiz için:
“Onlar namaz kılarken, sanki bir direk gibi hareketsiz dururlardı” diye, onların nasıl namaz kıldıklarını anlatır.
Hz. Ömer ra’ın Namazı
Misver b. Mahreme diyor ki:
“-Ömer bin Hattab ra hançerlendikten sonra, yanına geldim.”Oradakilere:
– Durumu nasıl? diye sordum.
– Gördüğün gibi, diye cevap verdiler.
– Namazı hatırlatarak onu uyandırın! (Yoksa) Namazdan daha başka bir şeyi hatırlatarak, onu uyandıramazsınız! dedim.
– Ey müminlerin emiri! Namaz vakti geldi, dediler.
– Ha! Peki, kalkayım, dedi.
Yarasından kan aka aka namazını kıldı.
[13]
Hz. Osman ra’ın Namazı
“Bütün geceyi tek rekât namazla ihya ederdi”
Hz. Osman ra’ın evi, asiler tarafından kuşatıldığında, hanımı asilere:
“Siz onu öldürmek mi istiyorsunuz? İster öldürün, ister bırakın, kesinlikle o bütün geceyi, bir tek rekâtla ihya eder ve o rekâtta bütün Kur’an’ı hatmeder” dedi. (Taberani)
Çünkü hanımı zamanla anlamıştı ki Hz. Osman ra şartlar ne olursa olsun, bu güzel âdetinden vazgeçmezdi.
Hz. Osman ra, suikast sonucu hançerle yaralandıktan sonra, sürekli kan kaybetmeye başladı ve komaya girdi. Bu durumda dahi, namaz vakti geldiği söylenince, kendine gelmiş namazını kılmış ve şöyle söylemişti: “Namazı terk edenin, İslam’da yeri yoktur!”
Hz. Ali’nin Namazı
Namaz vakti gelince Hz. Ali ra’ın, vücudu titremeye başlar ve yüzü sararırdı. Neden bu hale geldiğini soranlara şöyle derdi:
“-Yerle göğün kaldıramadığı, dağların taşımaktan aciz kaldığı bir emaneti eda etme zamanı gelmiştir. Onu kusursuz olarak yapabilecek miyim, yapamayacak mıyım bilemiyorum?”
Hz. Ali’nin dünya ile irtibatı kesilirdi
Hz. Ali kerramallahu vechenin, savaşta vücuduna saplanan okun, namaz kılarken çıkartılmasını istemesi meşhurdur. Çünkü Rasulullah Efendimiz sav’in diğer sahabeleri gibi İmam Ali ra’ın da namazda iken dünya ile irtibatı kesilmekte, yalnız Allah-u Zülcelâl ile meşgul olmaktadır.
Şöyle ki bir keresinde Hz. Ali’nin ra baldırına bir ok saplanmıştı. Çok acı veriyor ve bu acıdan dolayı çıkartmakta zorlanılıyordu. İmam’ın namazdaki huşusu ve sadece Allah ile meşgul olması geldi akıllara… Ve Hz. Ali namaza durduğunda, çıkartmaya karar verdiler saplanan oku…
Nafile namaz kılmaya başlayan Hz. Ali secdeye kapanınca, oku kuvvetle çektiler ve çıkardılar. Hz. İmam öyle kendini vererek namaz kılıyordu ki okun çıkartıldığını bile fark etmemişti. Nitekim namazı bitirince, etrafına bakınarak;
“Oku çıkardınız mı?” diye sordu.
Oradakiler: “Çoktan çıkardık” diye cevap verdiler.
Hz. Hasan ra’ın Namaz Hazırlığı
Hz. Hasan ra, abdest alırken rengi değişirdi.
Biri:
–Niye böyle oluyorsun? diye sorunca,
Hz. Hasan ra:
– Azametli, mutlak kudret sahibi, her istediğini derhal yapan bir Sultanın huzuruna dikilme zamanı gelmiştir, diye, titreyerek cevap verdi.
Selman-I Farisi ra’ın Namazı
Namaz, ölümden başka dertlere devadır!
Tarık bin Şihab, Selman-ı Farisi ra’ın namazını şöyle anlatır:
“-Gece ibadetlerini öğrenebilmek için bir gece Selman’ın evinde kaldım. O gecenin sonunda kalkarak, bir süre namaz kıldı. Ben onun gece boyunca hiç yatmayıp devamlı ibadet ettiğini zannediyordum. Bunu kendisine söylediğimde, o şöyle buyurdu:
“-Hakkıyla eda edilen beş vakit namaz, ölüm hariç tüm dertlerin devasıdır. İnsanlar akşama, üç grup halinde ulaşırlar.
Bir grubu vardır ki, ne kârda ne de zarardadır.
İkinci grup, hiç kârı olmayıp tamamen zararda olanlardır.
Üçüncü grupta bulunanlar ise sadece kârda olan kişilerdir.
-Halkın gafletini ganimet bilerek, gece karanlığında kalkıp sabaha kadar Allah’a ibadet eden kişiler yalnızca kârda olup hiç zarar etmeyenlerdir.
-Birtakım kişiler de vardır ki, halkın gafletini fırsat bilerek günahlara dalarlar. Böyle kişiler, hiç kârları bulunmayıp sadece zarar edenlerdir.
-Yatsı namazını kıldıktan sonra yatanlarsa ne kâr ve ne de zarar edenlerdir.
-Sakın seni yorgun düşürecek şekilde hızlı hızlı yürüme.
-İtidali hiç bir zaman elinden bırakma ve başına geçtiğin bir işte sebat et.” (Taberani)
Selman-ı Farisi ra namaz hakkında şunları söylemiştir:
“Kul namaza durduğunda, hataları başının üzerine asılır. Namaz bitmeden önce de bunların tamamı dağılıp gider. Tıpkı hurmaların ağaçlardan düşüp de sağa sola dağılmaları gibi.”
Abdullah b. Mes’ud ra’ın Namazı
Kardeşler!
Sahabenin her biri farklı bir meşrepteydi. Kimisi oruç sevdalısı, kimisi Kuran aşığı, kimisi cihad meftunu iken, kimileri de vardı ki Abdullah bin Mes’ud gibi mesela, namaz tutkunuydular.
Abdullah bin Mes’ud ra efendimiz, neredeyse hiç nafile oruç tutmazdı. Kendisine niçin oruç tutmadığı sorulduğunda:
“Ben oruç tuttuğum zaman namaz kılmakta güçlük çekiyorum. Hâlbuki namaz, benim yanımda oruçtan daha sevimlidir” derdi.
Oruç tuttuğunda da başında, ortasında ve sonunda olmak üzere, ayda üç gün tutardı. (Heysemi)
Namazlar ihtiyaçların görülmesine vesile olur
İbni Mes’ud ra bir defasında şöyle söylediği rivayet edilmiştir:
“-İhtiyaçlarınızı farz namazların üzerine yükleyiniz. Çünkü farz namazlar ihtiyaçlarınızın görülmesine vesile olur.”
Bir başka defa ise şöyle söylediği rivayet edilmiştir:
“-Büyük günahlardan korunmak şartıyla, kılınan namazlar, aralarındaki günahlara kefaret olur.” (Ebu Nuaym)
Ebu Talha el-Ensarî ra’ın Namazı
Namazdan alıkoyan bahçesini infak etti
Ebu Talha el-Ensarî ra, kendisine ait olan bir bostanda namaz kılıyordu. O esnada Dubsi denilen bir kuş öttü. O kuş durmadan bir çıkış yolu arıyor fakat bir türlü bulup da çıkamıyordu. Bu manzara, Ebu Talha’nın hoşuna gitti. Namazın içinde olduğu halde gaflete düşüp, farkında olmadan, kuşu seyre koyuldu. Sonra gafletinin farkına varıp namaza döndü ama kaç rekât kıldığını hatırlayamadı. Bunun üzerine:
“-Bu malım yüzünden dinim helâk oldu” diyerek, Efendimiz sav’in yanına geldi ve olanları anlattıktan sonra:
“-Ey Allah’ın Rasulü, bu bahçemi, Allah yolunda infak ettim. Nasıl uygun buluyorsan öyle harca” dedi. (İmam Malik)
Abdullah İbn-i Zübeyr ra’ın Namazı
Abdullah bin Zübeyr ra’ın namazından sorulunca, sahabeden bir zat:
“-İbn-i Zübeyr secdeyi öyle uzun ve hareketsiz yapardı ki kuşlar gelir, omzuna konardı. Bazen de öyle rükû ederdi ki bütün gece rükû ile geçerdi. Bazen de secdeyi uzatır, bütün geceyi secde ile geçirirdi.” diye, haber vermiştir.
Namazı hiçbir şartta bırakmazlardı.
İbn-i Zübeyr ra, olağanüstü durumlarda bile namazına ara vermezdi. Çünkü namazdayken, namazdan başka bir şey ile meşgul olmazdı ki çevresinde cereyan eden olaylardan haberdar olsun.
Yapılan bir saldırıda evde namaz kılıyordu. Atılan şey mescidin kapısına çarptı. Duvardan sıçrayan bir parça da İbn-i Zübeyr ra’ın boğazı ile sakalı arasına çarptı. Buna rağmen o, ne namazını bozdu ne rükû ve secdesini kısalttı.
O ra, her namazını huşu ve ihlas ile kılardı.
Nitekim bir keresinde namaz kılarken, Haşim isimli oğlu yanında yatıyordu. Tavandan bir yılan düştü ve yerde yatan oğluna sarıldı. Çocuk feryat etmeye başladı. Ev halkı yetiştiler bir gürültü koptu, yılanı öldürdüler.
Bütün bunlar olurken, İbn-i Zübeyr ra namazını sükûnetle kılmaya devam etti. Selam verdikten sonra:
– Gürültüye benzer bir şey işittim, o neydi? diye sordu.
Hanımı:
–Allah sana acısın! Çocuğun ölüyordu. Senin haberin olmadı mı? dedi.
Buna karşılık İbn-i Zübeyr ra şöyle cevap verdi:
–Allah hayrını versin! Eğer namazda başka bir şeyle ilgilenseydim, namaz nerede kalırdı?
Abdullah İbn Abbas ra’ın Namazı
İbn Abbas şöyle anlatıyor:
“-Gözlerim kör olduğunda bana: ‘Namazı birkaç gün bırakırsan seni tedavi ederiz!’ dediler.
Ben:
“-Hayır” dedim. Çünkü,
Allah’ın Rasulü sav:
“-Kim namazı terk ederse o, Allah’ı kendisine gazaba getirmiş olarak Allah’ın huzuruna gidecektir” buyurdu.” (Taberani)
Abbad bin Bişr ra’ın Namazı
ÖRNEK OLAY
Namazdan ayrılamayan sahabe, Abbad bin Bişr
Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem ve Ashabı, Zatu’r Rika savaşına çıkmışlardı. Bir yerde mola verildi ve Peygamberimiz, Abbad bin Bişr ra ile Ammar bin Yasir ra’ı bir geçidin girişine nöbetçi tayin etti.
Bu iki zat geçidin önüne gelince, Ammar önce arkadaşının nöbet tutmasını isteyerek uyudu. Abbad radıyallahu anhu ise nöbet tutmaya başladı. Hz. Abbad ortalığın sakin olduğunu görünce namaza durdu.
Onu gören bir müşrik, namaz kılan Abbad’a bir ok attı ve vücuduna isabet ettirdi. Ancak Hz. Abbad, oku eliyle çıkarıp namaza devam etti. Müşrik onun namaza devam ettiğini görünce vuramadığını zannedip tekrar ok attı. Abbad, namazını bozmadan devam etti. Derken üçüncü kez ok attı. Bir müddet sonra arkadaşı uyandı ve müşrik onların iki kişi olduğunu görünce kaçtı.
Ammar bin Yasir, arkadaşından akan kanları görünce:
“–Subhanellah! Sana ilk oku atınca beni niye uyandırmadın?” diye sordu.
Abbad’ın verdiği cevaba dikkat edin:
“–Öyle bir sure okuyordum ki kesmek istemedim!
Namazı hakkıyla kılan ve güzelliklerini yaşayan bir adam, işte ancak böyle cevap verebilir.
Bir başka rivayette, Hz. Abbad üçüncü oktan sonra namazına ara vermiş ve Ammar b. Yasir’i uyandırmış:
“Eğer Rasulullah’ın verdiği nöbetçilik görevini aksatma korkum olmasaydı, ölünceye kadar namazdan ayrılmazdım” demiştir.
ÖRNEK OLAY
Abdullah bin Ömer ra’ın Namazı
“- Abdullah bir de gece namazı kılsa!
Abdullah bin Ömer ra, Ashab-ı Kiram’ın büyüklerinden olup, dört büyük halifeden Hz. Ömer ra’nin oğludur. Onun da namaz aşkı dillere destandı.
Gençliğinde sık sık mescitte uyurdu. O sıralarda herkes rüyasını Peygamberimiz sav’e anlatırdı.
Abdullah ra bir gece garip bir rüya gördü. Önünde ateşten bir kuyu vardı. Melekler onu kuyunun yanı başına bırakmışlardı. İçinde yanan insanların sesleri duyuluyordu.
Bunlara şahit olan Abdullah:
“-Ateşten, Allah’a sığınırım” diye, dua ediyordu.
Yananları tanıyordu sanki… Sonra başka bir melek çıkageldi. Ona:
“-Sen hiç korkma” dedi.
Bu rüyayı Peygamberimiz sav’in eşi ve ablası olan Hafsa ra anamıza anlattı. Hafsa anamız da Peygamberimize aktardı.
Peygamber Efendimiz sav:
“-Abdullah bin Ömer ne iyi bir insandır! (Fakat) bir de gece namazını kılsa” buyurdular.
Bunu işiten Abdullah ra, bundan sonra, geceleri az uyumaya ve ibadet etmeye başladı.
Abdullah b. Ömer ra, cemaatle namaz kılmaya o kadar çok önem verirdi ki, şayet yatsı namazını cemaatle kılamazsa gecenin tümünü ibadetle geçirirdi.
Kardeşler!
İşte, sahabenin dünyasında namazdan daha önemli bir ibadet, ondan daha değerli bir davranış yoktu. Onun uğruna canlarını mallarını ve sahip oldukları her ne varsa feda etmekten çekinmezlerdi.
Demek ki namaz, canı hiçe sayacak kadar kıymetli, önemli, lezzetli, saadetli bir ibadettir.
Cihada giden yol Namazdan geçer!
ÖZET
Değerli Müminler!
Güzel bir söz imanlı bir özde değerli olur. Rabbim özümüzü de sözümüzü de bereketli kılsın!
Namazda yaptığımız bazı rükünleri bir kere daha hatırlayarak sohbetimizi bitirmek istiyorum.
Abdest : Bize, maddi ve manevi kirlerden arınmayı öğretir.
Kâbe’ye Yönelme: Dünyevi meşgaleleri geride bırakıp Rabbimizin divanına durmayı anlatır.
Niyyet : Dünyanın her türlü bela, musibet, sıkıntı, stres, azdıran ve kandıran hallerinden kalbi arındırarak, Allaha huşu ile bağlanmaktır.
Allahü Ekber: Tahrime ile namaza başlamak; her işimizde Allah’a sığınmamız gerektiğinin bir ifadesi, yegane güç, kuvvet ve kudretin Allaha ait olduğuna tam olarak iman ettiğimizin bir ikrarıdır. Kafir, Zalim ve Şeytanları kaşıran bir haykırıştır.
Kıyam : Hakkın ve hakikatin yanında durmamızı, zulme ve zalime karşı tavır almamızı dile getirir. Namaz Kuranla kaim olur.
Kıraat : Kur’an’ı okuduğumuz gibi hükümlerini de hayatımızın tamamına aktarmamız gerektiğini hatırlatır.
Rükû : Allah’tan başka hiç kimsenin karşısında eğilmememiz gerektiğini bildirir.
Secde; Allah’a yakın olmanın hazzını hissettirir. Mümini tevazu ile yüceltir.
Kâde : Tahiyyat duasıyla Selâm, azamet ve mülk sahibi olma, baki olma, her türlü afet ve noksanlıklardan beri olma manalarıyla Allaha olan imanın ikrarıdır. Salli barik, Rabbena dualarıyla da Allaha yöneliştir. Tahiyyat çoğul olan bir isimdir. Tekili "Tahiyye"dir.
Selam : Kardeşlerimize muhabbet beslemeyi, aramızda barış ve güveni hâkim kılmamız gerektiğini, hayatın hala devam ettiğini ve dünyaya ve dünyadakilere “selam ve selamet için ben buradayım” mesajını verir.
Kıymetli Gençler!
Sohbetimi Peygamber Efendimiz sav’in şu Uyarı ve Müjdesiyle bitiriyorum:
"-Kim namazına devam ederse, bu namaz kıyamet gününde onun için (karanlığa karşı) nur, (imanına) delil ve (azaptan) kurtuluş olur.
Kim namazına devam etmezse onun nuru, delili ve kurtuluşu olmaz. O kimse kıyamet gününde Karun, Firavun, Haman ve Übey b. Halef ile beraber olur."[14]
“-Beş vakit namazın Allah’ın emri olduğunu kabul eden; abdestlerine, vakitlerine, rükûlarına ve secdelerine özen göstererek beş vakit namazı kılmaya devam eden kimse cennete girer.” [15]
Allahım!
Bizi huşu ile kıldığı namazlarıyla senin rızanı kazanan, Yüce Adının uğruna Cihad ile Şehadete koşan, kıyamet gününde de ateşin azabından uzaklaşarak rahmetine ve nimetlerine kavuşanlardan eyle! Âmîn!
Kaynak
Kuran-ı Kerim Meali, Diyanet Vakfı,
Kuran-ı Kerim Meali, Feyzül Furkan,
TDV, İslam Ansiklopedisi,
Darül Kitap, Şamil İslam Ansiklopedisi,
İslam ve İhsan
Sorularla İslamiyet,
Muhammed Emin Yıldırım Hoca Efendi, Sohbetlerinden
Nureddin Yıldız Hoca Efendi sohbetlerinden,
12 Nisan 2024, DİB, Cuma Hutbesi: "Gözümüzün Nuru: Namaz"
Yaşar Kapkara
19.06.2025
Ayvacık/Samsun
[1] Buhârî, Îmân 17, 28, Salât 28, Zekât 1, İ’tisâm 2, 28; Müslim, Îmân 32-36. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cihâd 95; Tirmizî, Tefsîru sûre(88); Nesâî, Zekât 3; İbni Mâce, Fiten 1-3
[2] Buhârî, Mevâkît 5, Cihâd 1, Edeb 1, Tevhîd 48; Müslim, Îmân 137-139. Ayrıca bk. Tirmizî, Salât 14, Birr 2; Nesâî, Mevâkît 51.
[4] (bk. Gazalî, İhyau’l-ulum, 1/366 ; Tahricu ahadis’l-İhya-ihya ile birlikte-, a.g.y ; İmam Ahmed b. Hanbel,Müsned,V/447)
[5] Nesâî, Muhârebe, 2.; Tirmizî, Mevâkît 188. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 149; Nesâî, Salât 9; İbni Mâce, İkâmet 202
[6] Tirmizî, Îmân, 8; Nesâî, Işratü’n-Nisâ, 1; Ebû Dâvûd, Edeb, 78; Tirmizî, Tahâret, 1.
[7] Ebû Dâvûd, Salât, 26.; (Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân, 33.)
[8] Ramûzu’l-Ehadis s. 361, 4460 hadis (Ebu Nuaym, İbn-i Ömer’den) Ayrıca bk. Hak Dini IV, 2731 (Yuns suresi 62. ayeti ile ilgili olarak Evliyaullah’a havf, hüzün olmayacağı açıklanırken benzer bir hadis-i şerifin mealinden söz edilir): Hayatu’s-Sahabe. II, 567-568 (iki uzun hadisle buradaki hakikata temas ediliyor.
[9] Ramûzu’l-Ehadis. s. 461. 5719 hadis. (İbn-i Asakir Bera b. Azib’den).
[10] Müslim 103, Nesei 1/286, 2/160, 161, Abdurrezzak 3/570, 571, Ahmed bin Hanbel Müsned 6/221
[11] (Taberi, İbn Kesir, Maide: 105. ayetin tefsiri)
[12] (Tirmizî, Fiten, 79)
[13] (Taberani, Hayatü’s Sahabe)
[14] (Müsned, 2/169; Darimi, Rikak, 13, 2/390)
[15] (İbn Hanbel, IV, 266.)
3- HACCA GENEL BAKIŞ
وَلِلّهِ عَلَى النَّاسِ حِجُّ الْبَيْتِ مَنِ اسْتَطَاعَ اِلَيْهِ سَبيلًا وَمَنْ كَفَرَ فَاِنَّ اللّهَ غَنِىٌّ عَنِ الْعَالَمينَ
“Yoluna güç yetirenlerin o evi (Kâbe’yi) ziyaret etmeleri Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkar ederse bilmelidir ki Allah bütün insanlardan müstağnidir.”( Al-i İmran, 3\97)
Peygamberimiz sav buyuruyor:
وَلَيْسَ لِلْحَجَّةِ الْمَبْرُورَةِ ثَوَابٌ إِلا الْجَنَّةُ
“Mebrur haccın sevabı ancak cennettir.”( Tirmizi, Hac, 738)
Bir diğer Hadisi Şerifinde Peygamberimiz sav buyuruyor:
قالَ : « العُمْرَةُ إلى العُمْرِةِ كَفَّارةٌ لما بيْنهُما ، والحجُّ المَبرُورُ لَيس لهُ جزَاءٌ إلاَّ الجَنَّةَ » . متفقٌ عليهِ
"Bir umre, diğer umreye arada işlenenler için kefarettir. Hacc-ı Mebrûr'un karşılığı cennetten başka bir şey olamaz!" (Buharî, Umre 1; Müslim, Hacc 437, (1349)
Kıymetli Müminler!
Hac; İnsanlığın atasını Adem Babamızla as Havva Anamızın dünyaya geldikleri, Tevbe ettikleri, buluştukları ve yaşadıkları zamanı ve mekanları ziyaret etmek, zamanın başlangıcına giderek insanlığımızın hikayesini yaşamaktır.
فَتَلَقَّى آدَمُ مِن رَّبِّهِ كَلِمَاتٍ فَتَابَ عَلَيْهِ إِنَّهُ هُوَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ
“Bu durum devam ederken Âdem, Rabbinden bir takım ilhamlar aldı ve derhal tevbe etti. Çünkü Allah tevbeleri kabul eden ve merhameti bol olandır.” ( Bakara 2/37)
Hac; Allah için İbrâhimî bir çağrı ve Müslümanca bir koşuştur.
وَاَذِّنْ فِى النَّاسِ بِالْحَجِّ يَاْتُوكَ رِجَالًا وَعَلٰى كُلِّ ضَامِرٍ يَاْتٖينَ مِنْ كُلِّ فَجٍّ عَمٖيقٍ
“İnsanlar arasında haccı ilan et ki, gerek yaya olarak, gerek uzak yollardan gelen yorgun develer üzerinde sana gelsinler.“ (Hac Suresi 22/27)
لَبَّيْكَ اللَّهُمَّلَبَّيْكَ.لَبَّيْكَ لَا شَرِيكَ لَكَلَبَّيْكَ اِنَّ الْحَمْدَ و النعمة لك و الملك لا شريك لك
“Buyur Allah’ım buyur. Çağrını duydum da geldim. Eşi ve ortağı olmayan Allahım. Muhakkak ki Hamd sanadır. Nimet de mülk de senindir. Senin eşin ve ortağın yoktur.“
Hac; Hacer annemiz gibi, bir çocuğuyla ıssız bir çöle tek başına bırakıldığında,
- “Bunu sana Rabbin emrettiyse, O bizi zayi etmez, Allah bizeyeter. O bizi korur“ (İbrahim Sûresi 14/37. Ayet Tefsirine bak) diyereken zor durumda ve yokluk anlarında bile,bir taraftan teslimiyet göstermek,diğer yandan da Sa’y ve gayrete sarılmak, Teslimiyet, Tevekkül ve Sa’y üçgeninde iyi bir kul olabilmektir.
رَّبَّنَا إِنِّي أَسْكَنتُ مِن ذُرِّيَّتِي بِوَادٍ غَيْرِ ذِي زَرْعٍ عِندَ بَيْتِكَ الْمُحَرَّمِ رَبَّنَا لِيُقِيمُواْ الصَّلاَةَ فَاجْعَلْ أَفْئِدَةً مِّنَ النَّاسِ تَهْوِي إِلَيْهِمْ وَارْزُقْهُم مِّنَ الثَّمَرَاتِ لَعَلَّهُمْ يَشْكُرُونَ
“Rabbimiz! Ben çocuklarımdan bir kısmını namazı dosdoğru kılmaları için, senin Beyt- i Haram'ının yanında, ekinsiz bir vadiye yerleştirdim. Artık sen de insanlardan bir kısmını onlara meylettir. Ve onları bazı meyvelerle rızıklandır ki şükretsinler.” (İbrahim Sûresi 14/37)
Evet,
Hac; “Babacığım emrolunduğun şeyi yap, inşaallah beni sabredenlerden bulacaksın“ ayetini yerinde okumak, İsmâili bir teslimiyetleAllah’a bağlanmaktır.
فَلَمَّا بَلَغَ مَعَهُ السَّعْيَ قَالَ يَا بُنَيَّ إِنِّي أَرَى فِي الْمَنَامِ أَنِّي أَذْبَحُكَ فَانظُرْ مَاذَا تَرَى قَالَ يَا أَبَتِ افْعَلْ مَا تُؤْمَرُ سَتَجِدُنِي إِن شَاء اللَّهُ مِنَ الصَّابِرِينَ
“Vakta ki yanında koşmak çağına erdi, ey yavrum! dedi ben menamda görüyorum ki ben seni boğazlıyorum, artık bak ne görüyorsun! ey babacığım dedi: ne emrolunuyorsan yap! beni inşaallah sabirînden bulacaksın.” (Saffat Suresi 37/102)
Hac; Hz. İbrahim olup evladını, Hz İsmail olup Kendini Allah’a adayabilmektir.
Hac; Hz Adem as’den Hz Peygamberimize uzanan İslamın serüvenini ve son Din İslam‘ın, sıcak çöl ve kara taşların bağrında nasıl yeşerdiğini gözlemlemek, Mekke’deki Sabır ve Olgunlaşma Devletinden Medine’nin Tebliğ, Hühüm ve Şükür Devletine nasıl geçildiğini anlamaktır.
يُرِيدُونَ أَن يُطْفِؤُواْ نُورَ اللّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَيَأْبَى اللّهُ إِلاَّ أَن يُتِمَّ نُورَهُ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ
“İstiyorlar ki Allahın nurunu ağızlariyle söndürsünler, Allah da razı olmuyor, ancak nurunu itmam eylemek dileyor, kâfirler isterlerse hoşlanmasınlar” (Tevbe Suresi 9/32)
Hac; Bilâl’in çölde zulüm altında iken iddia ettiği “Allahü Ekber“ gerçeğini, Mekke‘nin fethi ile birlikte, Kâbe‘nin üzerindeki “Allahü Ekberi“ ile isbat edilişidir.
Allah ve Rasülünün Misafirliğine Hazırlanan Kıymetli Müslümanlar!
Hac; Hayatı, şeytani-nefsani-dünyevi alandan kurtarıp İlâhi İhram alanında, koruma alanına almaktır.
قَدْ أَفْلَحَ مَن زَكَّاهَا
وَقَدْ خَابَ مَن دَسَّاهَا
“Nefsini temizlemiş olan şüphe yok ki, felâha ermiştir. Ve muhakkak ki, nefsini noksana düşüren de hüsrâna uğramıştır. ” (Şems 91/9)
فَأَمَّا مَن طَغَى “Artık her kim azgınlık etmiş,” وَآثَرَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا “Dünya hayatı tercih eylemiş ise” فَإِنَّ الْجَحِيمَ هِيَ الْمَأْوَى Kuşkusuz onun varacağı yer cehennemdir. (Naziat Suresi 79/37-39)
وَأَمَّا مَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِ وَنَهَى النَّفْسَ عَنِ الْهَوَى “
Her kim de rabbının makamından korkmuş ve nefsi hevadan nehy eylemiş ise”
فَإِنَّ الْجَنَّةَ هِيَ الْمَأْوَى
“Kuşkusuz onun varacağı yer cennettir.” (Naziat Suresi 79/40,41)
Hac; Arafat Dağında, Cebeli Rahmet Tepesinde Ademce bir yalvarışı ve buluşmayı, Muhammedi bir duruşu, Mahşeri bir Hayatı gerçekleştirmektir.
Hac; Müzdelifede sular gibi Allahın Beytine doğru çağlamak,
Minada,
Taş (Şeytana ve Şeytani Güçlere karşı mücadele)
Baş (Allaha Kurban Adamak ve Adanmak
Traş (İlayi Kelimetullah uğrunda gerekirse başımı veririrm.) amellerinin temsili görüntüsü ile ilahi sırları seyretmektir.
Hac; Beytullahın etrafındaki zahiri dönüşü, zamanın akışının tersine O’nun emirlerinin etrafında ilahi bir dönüşe çevirebilmektir. Yaratıcının emrinde yaradılmışlarla yaradana doğru yol alabilmektir.
اهدِنَا الصِّرَاطَ المُستَقِيمَ
“Hidayet eyle bizi doğru yola” (Fatiha Suresi 1/6 )
Hac; Kâbe’nin etrafında ve Safa-Merve tepeleri arasında ibadet şuuruyla Iztıba ve Remel yaparken, aynı zamanda, düşmanlara karşı da İslam Kardeşliğinin, birlik ve gücünü gösterebilmektir.
وَأَطِيعُواْ اللّهَ وَرَسُولَهُ وَلاَ تَنَازَعُواْ فَتَفْشَلُواْ وَتَذْهَبَ رِيحُكُمْ وَاصْبِرُواْ إِنَّ اللّهَ مَعَ الصَّابِرِينَ
“Hem Allaha ve Resulüne itaatten ayrılmayın ve birbirinizle niza'laşmayın sonra içinize korku düşer ve devletiniz elden gider ve sabırlı olun çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfal Suresi 8/48)
Mubarek Beldenin Kıymetli Yolcuları!
Hac; Dünya Müslümanlarının her yıl Mukaddes Beldelerde ibadet kastıyla biraraya gelerek kendi sorunlarını ve çözüm yollarını ortaya koymaları, geçen bir yılın muhasebesi, gelecekyılın da planlamasının yapılmasıdır.
Yani Hac, birlikte düşünme, karar alma ve eylem sürecidir.
Düşünmede,
Karar Almada
Eylem Birliği’dir,
Hac; Hirada Cebrail As’ın ilk Vahyini düşünmek, Sevr’de “bittik artık“ denildiği, dünya gözüyle bakıldığında bütün ümitlerin bittiği bir anda “Korkma ben sizinleyim“ diye gelen İlâhi desteği hissetme, ardından kurulacak olan Medine İslam Devletinin planları mağaralarda düşünebilmektir.
إِذْ هُمَا فِي الْغَارِ إِذْ يَقُولُ لِصَاحِبِهِ لاَ تَحْزَنْ إِنَّ اللّهَ مَعَنَا فَأَنزَلَ اللّهُ سَكِينَتَهُ عَلَيْهِ وَأَيَّدَهُ بِجُنُودٍ لَّمْ تَرَوْهَا
“… iki kişiden biri olarak mağaradayken Allah O'na yardım etmişti. Hani O arkadaşına «Üzülme, Allah bizimle beraberdir» diyordu….” ( Tevbe Sûresi 40)
Hac; İslamın evrenselliğini gösterme ve isbat zamanıdır. Renklerin, Irkların,Ülkelerin, Cemaatların, Mezheblerin, efendilerin dindarlık anlayışından ve dar kalıplarından çıkıp, taassup duvarlarını aşarak, İslamın birleştirici ve bütünleştirici ruhunu yaşamaktır. Malkom X gibi (8)
إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ فَأَصْلِحُوا بَيْنَ أَخَوَيْكُمْ وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
“Mü'minler ancak kardeştirler. Onun için iki kardeşinizin aralarını düzeltin ve Allahdan korkun ki rahmete şayan olasınız.” (Hucurat 49/10)
Hac; Mânen yenilenme ve arınmadır,
Patoza giren bir buğday başağı, bir fındık gibi.
Temizleniz ve tane tane çıkar dışarı. Ve biz ona HACI deriz.
Hac; Dünyada Allah ve Rasülüne Misafir olma bahtiyarlığı, Ahirette de Cenetle mücdelenmedir.
“Hac ve umre yapanlar Allah’ın elçileri (misafirleri) dir. Onlar Allah’a dua etseler, derhal dualarına Allah icabet eder. Eğer kendileri için af ve mağfiret talep ederlerse Allah hemen mağfiret eder.” (İbn Mâce, Menâsik, 5.)
“Hac ve umreyi peş peşine yapınız. Çünkü bu ikisi, körüğün demir, altın ve gümüşteki pası yok ettiği gibi, fakirliği ve günahları yok eder. Makbul hac için karşılık, ancak Cennet’tir.” (Tirmizî, Hac, 2)
DUA
Ey Allahın Çağrısına Lebbeyk Allahümme Lebbeyk Diye Cevap veren Bahtiyar İnsanlar!
Yolunuz açık olsun.
Yolculuğunuz berketli.
Zenbiniz mağfur olsun.
Dualarınız makbul.
Dostunuz Alllah, Rasülü ve Müminler olsun.
Dostluğunuz daim.
Haccınız mebrur olsun.
Karşılığı Cennet.
Ya Rab!
Her birimize Cennetinde giydirilsin taç.
Kendinden başkasına eyleme bizi muhtaç.
Hamdimiz sana olsun.
Salat ve Selam Rasülüne.
Allah’ın Rahmeti ve Bereketi,
Dünya ve Ahiretin bütün hayırları sizlerin üzerine olsun.
AMİN
YAŞAR KAPKARA
2014 AŞIKKUTLU EĞİTİM MERKEZİ
Konulara Geri Dön