Y A Ş A R K A P K A R A
  Muhtelif Konular (Vaaz)
 
MUHTELİF KONULAR
İçindekiler


1- SAĞLIĞIN KORUNMASI
2- TRAFİK VE KUL HAKKI
3-BAĞIMLILIK VE KÖTÜ ALIŞKANLIKLAR

--------------------
1- Sağlığın Korunması


Sağlık Bir Nimettir. Her Nimet Bir Emânettir.

بسم الله الرحمن الرحيم

 

اَلْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ*

وَالصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ عَلَى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِهِ وَصَحْبِهِ اَجْمَعِينَ*

صَلُّوا عَلَى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ*

صَلُّوا عَلَى طَبي۪بِ قُلُوبِنَا مُحَمَّدٍ*

صَلُّوا عَلَى شَفي۪عِ ذُنُوبِنَا مُحَمَّدٍ*

رَبِّ اشْرَحْ لِى صَدْرِى وَيَسِّرْ لِى اَمْرِى وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِنْ لِسَانِى يَفْقَهُوا قَوْلِى*

وَاُفَوِّضُ اَمْرِي اِلَي اللَّهِ * اِنَّ اللَّهِ بَصِيرٌ بِالْعِبَادِ*

اَعُوذُ بِاللَّهِ مِـنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيــمِ* بِسْــــمِ اللَّهِ الرَّحْمَـنِ الرَّحِيـمِ*

 وَإِن تَعُدُّواْ نِعْمَةَ اللّهِ لاَ تُحْصُوهَا إِنَّ اللّهَ لَغَفُورٌ رَّحِيمٌ

“Allahın nimetlerini saymaya kalksanız sayamazsınız”[1]

Aziz Müminler!

 Yüce Rabbimiz yaşadığımız şu dünyada biz kullarına sayısız nimetler vermiştir.

 Bu günkü sohbetimizde Allahın bize bahşettiği nimetlerin başında gelen “SAĞLIK” nimetini anlatmaya çalışacağım.

 Rabbim anlamayı ve yaşamayı cümlemize nasip etsin. Amin!

 Sevgili Peygamberimiz bir hadisi şerifte şöyle buyurmaktadır.

نِعْمتانِ مغبونٌ فيهما كثير من الناس: الصحة والفراغ

“İki nimet vardır ki, insanların çoğu bu nimetleri kullanmakta aldanmıştır: Bunlar sıhhat ve boş vakittir.”[2]

 Sevgili Peygamberimizin şu Hadisinden de kıymetini idrak edemediğimiz sağlığımızı korumaya öncelik vermemiz gerektiğini, çünkü Kıyamet Günü ondan hesaba çekileceğimizi öğreniyoruz.

عَنِ بْنِ عَبَّاسٍ رَضِيَ اللهُ عَنْهُمَا قَالَ : قَالَ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ

اِغْتَنِمْ خَمْسًا قَبْلَ خَمْسٍ:

شَبَابَكَ قَبْلَ هَرَمِكَ

وَصِحَّتَكَ قَبْلَ سَقَمِكَ

 وَغِنَاءَكَ قَبْلَ فَقْرِكَ

وَفَرَاغَكَ قَبْلَ شُغْلِكَ

وَحَيَاتَكَ قَبْلَ مَوْتِكَ

 “Beş şey gelmeden önce beş şeyin değerini bilin! İhtiyarlık gelmeden önce gençliğin, Hastalık gelmeden önce sağlığın, fakirlik gelmeden önce zenginliğin, ölüm gelmeden önce hayatın, meşguliyet gelmeden önce boş zamanın.”[3] Aynı hadisi şerif ilavesi ile rivayet edilmiştir.

Aziz Müminler!

 Hem Rabbimize, hem kendimize hem de kendimizin dışındakilere karşı görevlerimizi yapmanın ilk şart sağlığımızı korumaktan geçer.

 O halde bir Müslüman’ın sağlığını koruması için genel olarak nelere dikkat etmesi lazım gelir, kısa kısa bunları bir hatırlayalım.

 

1-      Genel Olarak Sağlıklı/Dengeli Beslenmeye Çalışmalıyız,

 

Bu hususta, gerekli ve yeteri kadar besin maddeleri kullanmamız gerekir.Ne fazla ne de noksan. Dengeli bir beslenme takip edilmelidir.

        يَا أَيُّهَا النَّاسُ كُلُواْ مِمَّا فِي الأَرْضِ حَلاَلاً طَيِّباً وَلاَ تَتَّبِعُواْ خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُّبِينٌ

“Ey insanlar! Yeryüzünde bulunanların helâl ve temiz olanlarından yeyin, şeytanın peşine düşmeyin; zira şeytan sizin açık bir düşmanınızdır.”[4]

 Efendimiz buyurmuştur ki:

 “Allâh Teâlâ temizdir, ancak temiz olanları kabul eder. O, peygamberlerine emrettiği şeyi mü’minlere de emretmiştir. Cenâb-ı Hak peygamberlere:

يَا أَيُّهَا الرُّسُلُ كُلُوا مِنَ الطَّيِّبَاتِ وَاعْمَلُوا صَالِحًا إِنِّي بِمَا تَعْمَلُونَ عَلِيمٌ

«Ey peygamberler! Temiz ve helâl olan şeylerden yiyin ve sâlih ameller işleyin!»[5] buyurmuştur. Mü’minlere de aynı şekilde:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ كُلُواْ مِن طَيِّبَاتِ مَا رَزَقْنَاكُمْ وَاشْكُرُواْ لِلّهِ إِن كُنتُمْ إِيَّاهُ تَعْبُدُونَ

“Ey iman edenler, size kısmet ettiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin ve Allah'a şükredin, eğer yalnızca O'na ibadet ediyorsanız.”[6]buyurmuştur. Bir kimse Allâh yolunda uzun seferler yapıyor. Saçı başı dağınık, toza toprağa bulanmış vaziyette ellerini gökyüzüne açarak: YâRabbî! YâRabbî! diye yalvarıyor. Halbuki onun yediği harâm, içtiği harâm, gıdası da harâmdır. Böyle birinin duâsı nasıl kabul edilir!”[7] 

 

Aziz Müslümanlar!

 Dengeli beslenme hususunda Yüce Rabbimizin şu emri İlahisi çok enterasandır:

يَا بَنِي آدَمَ خُذُواْ زِينَتَكُمْ عِندَ كُلِّ مَسْجِدٍ وكُلُواْ وَاشْرَبُواْ وَلاَ تُسْرِفُواْ إِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُسْرِفِينَ

 “Ey Âdemoğulları! Her mescide güzel elbiselerinizi giyinerek gidin; yiyin için fakat israf etmeyin, çünkü Allah müsrifleri sevmez.”[8]

 Kıymetli Dostlar!

 ((Bu Âyeti Kerime üzerinde biraz duralım isterseniz. “Yiyiniz içiniz fakat israf etmeyiniz; Allah israf edenleri sevmez.”Kimi meallerde “yiyiniz, içiniz” ifadesi ile “israf etmeyiniz” ifadesi “fakat” ile bağlanmış, az bir kısmında da “ve” bağlacı var.

 Anlaşılan o ki “yeme/içme” eylemi ile “israf etme” eylemi arasında bir karşıtlık var ki, “fakat” bağlacı tercih ediliyor. “Yiyin için ama o kadar da değil.”“İsraf etmeyin; yani az yiyin, için...” diye bir zımni cümle saklı “fakat” bağlacını tercihin altında. Hoş;“ve” ile de bağlasak, bizim israf etme/etmeme anlayışımız daha çok nicel düzlemde olduğu için aynı zımni anlamı alırız: “Çok yemeyin, çok içmeyin...” Gereğinden çok yemek ve içmek elbette israf; başka türlüsü söylenemez. Ama, israf etmeyi, çok yeme/içme olarak anlarsak, az yiyip az içenlerin israf etmeyenler olduğunu sanmaya başlarız. Her halükârda az yiyen, az içen “israf etmek”ten kurtuluyor mu? Günde on pirinç tanesiyle doyduğunu söyleyen bir “imansız” israf etmiyor mu sizce? Allahsız yenen her tane, içilen her yudum bir israf değil midir?

 İşte yeme/içme adabını anlamak için anahtar soru bu...

"Ham!" diye yediklerimiz, bir çırpıda içtiklerimiz kâinatın son ürünü...

 (Bebeklerimize “Hamm! Hamm!” Diye mama yedirmek yerine “besmele” ile yedirsek daha hayırlı ve daha bereketli olur.

………

 İnsan, "kâinatın son ürünü"nü ağzında öğütüyor, dişlerinde parçalıyor, midesinde eritiyor. Tüketiyor. Eksiltiyor. Peki ama ne üretiyor? Kâinatın son ürününü hammadesi eyleyen bir "fabrika"nın "son ürün"den daha değerli bir "ürün" üretmeli ki, varlığı (ve tüketimi) anlamlı olsun. İyi ama, kâinatta insanın tükettiğinden daha değerlisi yok ki... Ne üretebilir ki, tüm varlık çarklarının ürettiği en değerli üründen daha değerli olsun... Mümkün değil gibi...

 Besmele, Şükür ve Hamdele

 Öyleyse, insanın üretebileceği en değerli şey, (“Besmele” ile başladığı tüketim/üretim faaliyeti sonunda)"hamd"dir, "şükür"dür, “ubudiyet”tir.

 (Besmelesiz) Yediğinden ve içtiğinden, hamd meyvesi çıkarmayan, şükür üretmeyen bir insan "israf eder." Aldığı malzemeyi yerinde kullanmamış olur. Tükettiği hammaddeye hak ettiği işlemi uygulamadan boşa harcamış olur. Kelimenin tam anlamıyla israf eder. Yediğini içtiğini israf etmekle kalmaz, kendi varlığını da boşa çıkarır. Kâinatın çarklarının hep beraber katıldığı "son ürün"e ancak ubudiyetiyle değer katabilir insan. İnsandan beklenen zaten budur; başkası değil.

 Bu yüzden, "yiyiniz, içiniz; israf etmeyiniz" ifadesini, "yiyiniz, içiniz ama çok yemeyin, çok içmeyin" diye anlamak doğru olsa da yeterli değildir. Çünkü insan "az" yiyip içse de israf edebilir. Az da olsa yediğinden içtiğinden şükür çıkarmıyorsa, yediğini içtiğini boşa yemiş içmiş olur. Kendine gelen hammaddeden daha değerlisini üretmeyerek, yiyip içtiğine de kendine yazık etmiş olur. Ayet, "Yiyiniz, içiniz ve yediğinize içtiğinize şükredin, yiyip içtiğinizden ubudiyet üretin" diye de okunmalı, değil mi?

 Üstelik bu ayetin anlam nehrine daha çok bakış borçlu olduğumuza dair asıl sürprizi en sona sakladım. “Yiyiniz, içiniz; israf etmeyiniz...” cümlesinden hemen önce, “Ey Âdemoğulları, bütün mescitlerde zinetinizi takınınız.” diye meal verebileceğimiz bir cümle daha var.

 Alışıldık haliyle hutbelere kadar taşınan bu cümlenin “camilere temiz çorap ve elbise ile girmek” olarak anlaşıldığı/anlatıldığı malumumuz.

 Ancak ayete dair böylesi kısıtlayıcı ve pratik bir anlam yakıştırmanın şu soruları gözden kaçırdığı muhakkak:
 1.                      Bu ayet Mekke’de inmiştir; ayetin indiği sırada kirli ya da temiz (ne bir) çorap ve (ne bir) elbiseyle girilecek bir “mescit” ya da “cami” yoktur.

 2. Ayetin hitabı “ey iman edenler” değil, “Ey Âdemoğulları”dır; oysa camiye nasıl girileceği sadece müminlerin meselesidir. “Ey Âdemoğulları...” hitabı bütün insanlığı ilgilendiren daha temel bir sorundan söz açıyor olmalı.

3.
Eğer bu ilk cümleyi camilere temiz elbiseyle girmek diye anlamamız doğruysa, camilere girdikten hemen sonra işin yeme içmeye getirilmesi biraz tuhaf değil mi? Hayırdır; camide mi yememiz içmemiz isteniyor yoksa?

 Öyleyse, vahye yaklaşırken, kendi zihnimizde oluşturduğumuz kalıpları bir kenara koyabilmemiz gerekiyor.

 Bu ayetin anlam alanına girerken “mescit” tabiri üzerindeki dar algımız aklımızı çeliyor. Oysa “mescit”“secde etme” eyleminin “anı/mekânı/hâli” ile ilgili soyut bir anlam taşıyor olmalı zihnimize. Yani, “Allah’a (secde edercesine) itaat ettiğiniz her anda, her yerde, her halde “zinetlenin”/“süslenin” diyor ayet...

 Bir de “süslenmeyi” güzel giyinmeye kilitlemesek... Azıcık düşünsek, bir insanın eylemini “süsleyen” nedir diye?

Misal:

Kalıbınızla yaptığınız bir işe kalbinizi de katıyor musunuz? Katmıyorsanız, “zinetsiz” bir eylemdesiniz.
 (( Taat bir elbise/ zinettir.
Takva bir elbisedir/zinettir.
Tebessüm bir elbise/zinettir.
Güzel söz bir elbisedir/zinettir.))

 Bedeninizle katıldığınız bir eylemin yanında ruhunuzla da bulunuyor musunuz? Bulunuyorsanız eyleminiz “süslü” demektir.

 İnsanın ameline imanı süstür. İnsanın eylemine gönlünü de katması eylemini güzelleştirir. İnsanın Allah’a itaatini, içinden gelerek, şükür duygusuyla, minnettarlık mahcubiyetiyle, iyiliğe karşılık verme aşkıyla yapması “mescid”ini, yani itaatlerini “zinet”lendirir.

 Sözü yeme içme edebine getirelim şimdi:

Âdemoğulları zaten yer içer. Allah “yiyin için!” demese de yer içer. Başka seçeneği yok ki... Ama yeme içme mecburiyetini Allah’a şükür ve minnettarlığını ifade etme vesilesi haline getirirse, yeme içmesi zinetlenir, süslenir.

 (Emeğinden) Ekmeğinden şükür üretirse, emeği/ekmeği güzelleşir, emeğine/ekmeğine yeni değerler katar. Böylece insanın kendisi de güzelleşir. Sadece yediğini içtiğini değil kendisini de israf etmemiş olur. Allah kendilerini israf edenleri, boş yere harcayanları, hamd etmeyerek kendini ıskartaya çıkartanları sevmez ki...

 Değil mi?))[9]

 Yani israf etmemek, bir yemek yeme işini bile, taate ve uhrevi ücrete dönüştürebilmektir. Müslüman’a yakışan ise, her işinde olduğu gibi yemede de orta yolu tutmaktır.

 Sevgili Peygamberimiz sav;“İnsanoğlu karnından daha zararlı bir kap doldurmamıştır” buyurarak konumuzu ne güzelde izah etmektedir.

 İnsan Midesini üç bölüme ayırmalı, üçte birini yemeğe, üçte birini içmeğe, diğer üçte birini havaya ayırmalıdır.

Aziz Kardeşlerim!

 İrfan Ehlinin, Kılletü Taam, Kılletü Menam Ve Kılletü Kelam…“az yemek, az uyumak ve az konuşmak” olarak formüle ettiği bu sağlıklı yaşam formülünü bir uygulayabilsek, o zaman ne hastaneler dolup taşar ne de sağlığından şikayet eden bir toplum haline gelirdik.

 

Aziz Dostlar!

Hem bu dünya hem de içindeki bütün nimetler hem fani hem de Fani olan insanoğlunun imtihanı içindir.

Biz Müminler sevdiğimiz ve sevmediğimiz, bize sürur veren ve zahmet veren her şeyde Rabbimizin rızasını arayacağız. Bütün bu hallerde nasıl O’nu daha çok memnun ederim? O’nun rızasından ayrılmam. Bu da iyi niyetle yapılabilecek bir iştir.

·        Sofraya oturur, önündekileri yersin, adı kahvaltı olur. Besmele ile başlar, Hamd ve Şükür ile bitirirsin ibadet olur.

·        Sabah kalkar suyun altına girersiniz adı duş olur. Niyet ettim gusletmeye dersiniz, adı abdest olur.

·        Sabahtan akşama kadar bir şey yemezsiniz adı aç kalma olur. Niyet ettim oruç tutmaya dersiniz, ibâdet olur.

·        Eğilip kalkarsınız spor olur, niyet ettim namaza dersiniz, Mirâc olur.

Müslüman İlim Bazı Adamlarının Bu Konu Hakkındaki Görüşleri:[10]

‘Kalbi üç şey karartarak hikmet yolunu kapatır. Oda çok yeme, çok uyuma, çok konuşmadır. Üç gün aç kaldı diye dertlenen kişiden ârif bir insan  olmaz. O cahil ve haddini bilmez adamın tekidir. Cenâb-ı Allah bir kuluna yardım ve ikramda bulunursa ona az yemeyi, az konuşmayı, az uyumayı nasip eder.’

 “Eğer kim yemek şehvetine tutulur karnını doldurmak istese hiç değilse üçte birini yemekle, üçte birini içecekle, üçte birini de boş bıraksın.”

 “Şeytan insanın damarlarında kan gibi dolaşır. O yolları açlık ve susuzlukla tıkamak sadece Allah dostlarına mahsustur.”

Az yemek tüm dertlerin devasıdır. Tüm ağrı ve sızıyı getiren tokluktur.

Az yemek vücuttaki hastalıkları azaltır. Çok yemek hastalıklara sebep olur. Gece uyku ve rüya düzenini bozar.

           

Cenâb-ı Allah bir kuluna ihsanda bulunursa; ona az yemeyi, az uyumayı, az konuşmayı nasip eder.

Bedenin sağlığı az yemekte. Ruhun sağlığı az uyumaktadır. Aşırı yemek yiyen kişinin aklından tekrar ele geçirilmesi mümkün olmayan bir şeyler silinir gider. Tokluk çeşitli hastalığı, hastalık da keder ve elemi davet eder.

Bütün hastalıkların temelinde mutlak çok yemek vardır. Az yeme, açlık ise cümle hastalıkların devasıdır.

 Efendimizin;

" صَلُّوا تَنْجَحُوا ، وَزَكُّوا تُفْلِحُوا ، وَصُومُوا تَصِحُّوا ، وَسَافِرُوا تَغْنَمُوا " .

“Oruç tutun ki sıhhat bulasınız” tavsiyesi, az yemenin sağlığı korumadaki nebevi reçetesidir.

 

2-      Temizliği Dikkat Edilmesi

 Kıymetli Müminler!

             Rabbimiz Temizliğe verdiği önemi beyan ederken;

إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ التَّوَّابِينَ وَيُحِبُّ الْمُتَطَهِّرِينَ

“…Allah şüphesiz daima tevbe edenleri sever, temizlenenleri de sever.“[11] Ayetini hayatında bilfiil yaşamış olur.

 

Efendimiz sav de Temizliği;

اَلنَّظَافَةُ  مِنَ  الْإِيمَانِ

"Temizlik imandandır."[12]

 Yine Efendimiz sav beden temizliğinden bahsederken;

  الْفِطْرَةُ خَمْسٌ أَوْ خَمْسٌ مِنَ الْفِطْرَةِ الْخِتَانُ وَالِاسْتِحْدَادُ وَنَتْفُ الْإِبْطِ وَتَقْلِيمُ الْأَظْفَارِ وَقَصُّ الشَّارِبِ " 

“Fıtrat beştir: Sünnet olmak, kasıkları tıraş etmek, koltuk altını tıraş etmek bıyığı kısaltmak, tırnakları kesmek.”[13] Buyurmuşlardır.

“Birinin uykusundan uyandığında elini üç defa yıkamadan kaba daldırmasın. Çünkü elinin nerede gecelediğini bilemez.”[14]

 İbn Abbas’dan rivayetle, “Sevgili Peygamberimiz kabirlerinde azap gören iki kimsenin sesini duydu ve “Bu ikisinden biri idrarından sakınıp korunmadı, diğeri de koğuculuk yapmak için dolaşırdı”[15] buyurdu.

 Ebu Sa’id radıyallahu ahn anlatıyor. Resûlullah sav buyurdular ki: "Cuma guslü her muhtelime (büluğa erene) vacibtir. Misvaklanması, bulduğu takdirde koku sürünmesi de öyle:" [16] 

 Nitekim Sevgili Peygamberimiz ağız ve diş sağlığı için her daim misvak kullanmış ve Ümmetine misvak kullanmayı emretmiştir. Hadisi Şerifler şunlardır.

« لَوْلا أَنْ أَشُقَّ عَلى أُمَّتي ­ أَوْ عَلى الناس ­ لأمرْتُهُمْ بِالسِّواكِ معَ كلِّ صلاةٍ »

"Ümmetimi (veya  insanları) zora sokmaktan endişe etmeseydim, onlara her namaz vaktinde misvakla dişlerini temizlemelerini emrederdim."[17]

« السِّواكُ مَطهَرةٌ للفَمِ مرْضَاةٌ للرَّبِّ »

"Misvak kullanmak ağzın temiz kalmasına ve  Rabbın razı olmasına sebeptir." [18]

3-      Sağlığa Zararlı Şeylerden Uzak Durmak

Kıymetli Müminler!

Yukarıda zikrettiğimiz Ayeti Kerimelerde de dikkat çekildiği gibi, “Temiz ve Helal” şeylerin tavsiye edilmesi, aynı zamanda “Necis ve Haram” şeylerin de yasaklandığını göstermektedir.

 Allahu Teala buyurmuştur ki:

فَكُلُواْ مِمَّا رَزَقَكُمُ اللّهُ حَلالاً طَيِّبًا وَاشْكُرُواْ نِعْمَتَ اللّهِ إِن كُنتُمْ إِيَّاهُ تَعْبُدُونَ

“Artık, Allah'ın size verdiği rızıktan helâl ve temiz olarak yeyin, eğer (gerçekten) yalnız Allah'a ibadet ediyorsanız, onun nimetine şükredin.”[19]

 

Bu Ayeti Celile’de iki kelime ön plana çıkmaktadır, birincisi Helal ikincisi Tayyib. Müslümanın gursağından geçen her şey, bu iki özelliğin ikisini de birden taşımalı ki, Müslüman bunu kullanabilsin. Kısaca bu iki kavrama bir göz atalım.

 

Helal: Kur’an ve Sünnette (İslam Şeriatında) yasaklanmamış olan maddi ve manevi herşey.

  Tayyib: İyi, helal, hayırlı, mübarek, temiz, güzel, hoş, verimli, iyi davranış, haram olma şüphesi bulunmayan, izin verilen, güzel cemaller, Allahü Teâlâyı övücü sözler gibi manalara gelir. Gıda maddeleri açısından, tabiatında bozulmamış olan demektir.

 Genel olarak Temizliği; Maddi ve Manevi olarak ikiye ayırabiliriz.

 Maddi Temizlik           : Beden Temizliği, MekanTemizliği, Fiziki Alan temizliği olarak da söyleyebiliriz.

        Manevi Temizlik          : İnanç Temizliği, Düşünce Temizliği, Amel Temizliği, Vakit temizliği olarak ayrıştırabiliriz.

  Kuranı Kerimde Yenmesi Haram Olan Şeyler:

 Yine kuran-ı Mübin’de genel olarak haram yiyecekler şöyle sıralanmıştır:

حُرِّمَتْ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةُ وَالْدَّمُ وَلَحْمُ الْخِنْزِيرِ وَمَا أُهِلَّ لِغَيْرِ اللّهِ بِهِ وَالْمُنْخَنِقَةُ وَالْمَوْقُوذَةُ وَالْمُتَرَدِّيَةُ وَالنَّطِيحَةُ وَمَا أَكَلَ السَّبُعُ إِلاَّ مَا ذَكَّيْتُمْ وَمَا ذُبِحَ عَلَى النُّصُبِ وَأَن تَسْتَقْسِمُواْ بِالأَزْلاَمِ ذَلِكُمْ فِسْقٌ

“Ölü hayvan (leş), (çıkmış) kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına boğazlanan; henüz canı çıkmadan yetişilip (şartlarına uygun tarzda) kesilenler dışındaki boğulmuş, (taş veya sopa vb. ile) vurulup öldürülmüş, yukarıdan yuvarlanıp ölmüş, (başka bir hayvan tarafından) boynuzlanma neticesinde (ölmüş) ve yırtıcı hayvanlarca parçalanmış; bir de dikili (putlaştırılmış) taşlar için boğazlanmış (hayvanların etlerini yemeniz) ve fal oklarıyla kısmet (şans) aramanız size haram kılındı. İşte bunları yapmak, (Allah’a) itaatsizliktir…”[20]

 Bu konudaki bir diğer Ayet ise:

إِنَّمَا حَرَّمَ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةَ وَالدَّمَ وَلَحْمَ الْخِنزِيرِ وَمَا أُهِلَّ بِهِ لِغَيْرِ اللّهِ فَمَنِ اضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍ وَلاَ عَادٍ فَلا إِثْمَ عَلَيْهِ إِنَّ اللّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ

“(Allah) size sadece ölmüş (murdar hayvan)ı, kanı, (hem etinin hem tabiatının pisliğinden dolayı) domuz etini ve Allah’tan başkası (putlar ve şahıslar) adına kesileni haram kıldı. Fakat kim de mecbur kalırsa, istekli olmayarak ve sınırı aşmadan (sırf ölmemek için) yerse ona hiçbir günah yoktur. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.”[21]

 Yemesi içmesi haram olan şeylerden bir diğer yasak da sarhoşluk veren şeylerdir. Bunlar hakkında Kuran-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِنَّمَا الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ وَالأَنصَابُ وَالأَزْلاَمُ رِجْسٌ مِّنْ عَمَلِ

الشَّيْطَانِ فَاجْتَنِبُوهُ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

“Ey iman edenler! (Aklı örten) içki (ve benzeri şeyler), kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak, şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz” (Maide, 90)

 Hz. Peygamber bir hadis-i şerifinde;

كُلُّ مُسْكِرٍ خَمْرٌ، وَكُلُّ مُسْكِرٍ حَرَامٌ. 

 “Her sarhoşluk veren şey (müskir) hamr’dır. Ve her müskir ise haramdır” [22]

 Hadisi Şerifte geçen Müskir ve Hamr kelimelerini kısaca izah edecek olursak;

 Müskir: Yenilmesi ve içilmesiyle insana sarhoşluk veren şey. Arapça (skr/سكر) kökünden türemiş olup çoğulu "müskirat"tır. Müskirat katı (câmid) ve akıcı (sıvı, mâyi) olmak üzere ikiye ayrıldığı gibi; yiyecek (me'kûlât) ve içecek (meşrûbât) olmak itibariyle de iki çeşide ayrılır. 

 Katı ve yiyeceklerden sayılan müskirat, afyon, benk, esrar, kokain, marihuana vs. gibi bitkilerden elde edilip insana gevşeklik, uyku veren ve aklı bozan şeylerdir. Bunlar katı olarak kullanıldıkları gibi, toz olarak veya sulandırılıp damardan zerkedilerek de kullanılabilirler.

 Sıvı olan müskirât, içilmeleriyle insana sarhoşluk veren bir kısım mayilerdir ki; üzümden, hurmadan, diğer meyvelerden, buğday, arpa gibi hububattan, sütlerden elde edilir. 

Hamr: sözlükte, bir şeyi örtmektir. Bir şeyi örten örtü anlamında ‘hımar’ aynı kökten gelmektedir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de bu kelime çoğul olarak (humur şeklinde) kadınların başlarını örttükleri ‘başörtü’ manasında kullanılmaktadır. (bak. 24 Nûr/31

 Hamr, kavram olarak; insanın, akıl yürütme ve düşünme yeteneğini örten her türlü sarhoş eden ve uyuşturucu manasına gelir. Türkçedeki şarap, içki veya uyuşturucu denilen maddelerin genel adıdır.

 Sarhoşluk veren şeylerin neden haram olduklarına baktığımızda, şu Ayetler bize hakikatı göstermektedir:

يَسْأَلُونَكَ عَنِ الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ قُلْ فِيهِمَا إِثْمٌ كَبِيرٌ وَمَنَافِعُ لِلنَّاسِ وَإِثْمُهُمَآ أَكْبَرُ مِن نَّفْعِهِمَا وَيَسْأَلُونَكَ مَاذَا يُنفِقُونَ قُلِ الْعَفْوَ كَذَلِكَ يُبيِّنُ اللّهُ لَكُمُ الآيَاتِ لَعَلَّكُمْ تَتَفَكَّرُونَ

“Sana, şarap ve kumar hakkında soru sorarlar. De ki: Her ikisinde de büyük bir günah ve insanlar için bir takım faydalar vardır. Ancak her ikisinin de günahı faydasından daha büyüktür. Yine sana iyilik yolunda ne harcayacaklarını sorarlar. «İhtiyaç fazlasını» de. Allah size âyetleri böyle açıklar ki düşünesiniz.”[23]

إِنَّمَا يُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَن يُوقِعَ بَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاء فِي الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ وَيَصُدَّكُمْ عَن ذِكْرِ اللّهِ وَعَنِ الصَّلاَةِ فَهَلْ أَنتُم مُّنتَهُونَ

“Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz?”[24]

 

 Yüce Rabbimizde;

وَأَنفِقُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَلاَ تُلْقُواْ بِأَيْدِيكُمْ إِلَى التَّهْلُكَةِ وَأَحْسِنُوَاْ إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ

 “Allah yolunda harcayın. Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. Yaptığınızı güzel yapın; Allah güzel yapanları sever.” (Bakara, 195)  buyurmuştur.

 

Burada “sigara zehrinin” de adını anmadan geçemeyeceğiz. Sigaranın da yaktığı canlar, yıktığı ocaklar o kadar da az değil.

 

Sigara (bak. Bağımlılık Risalesi, sayfa: 17-19)

Bira     (bak. Bağımlılık Risalesi, sayfa: 23)

 

4-      Bulaşıcı hastalıklardan Uzak Durmak

 

Salığı koruma yollarından biride bulaşıcı hastalıklara yakalanmamak içir tedbirler almaktır. Sevgili Peygamberimiz bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır. “Bir yerde veba ve benzeri herhangi bir bulaşıcı hastalık olduğunu işittiğiniz zaman o yere girmeyiniz. Bulunduğunuz yerde böyle bulaşıcı bir hastalık varsa oralardan çıkmayınız[25]

 

Hz. Ömer veba olan bir beldeye askerlerinin girmesini yasaklayınca, yanındakilerden bazıları, ‘Allah’ın kaderinden neden kaçıyorsun’ denildiğinde, ‘Allah’ın bir kaderinden bir diğerini tercih ediyorum’ demiştir.

 

Kuran-ı Kerimde de zinanın kötülüğü şöyle anlatılmıştır.

وَلاَ تَقْرَبُواْ الزِّنَى إِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةً وَسَاء سَبِيلاً

“Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur.”[26]

 

5-      Düzenli Egsersiz, Hareket Ve Spor Gibi Dengeleyici Ve Bedeni Formda Tutucu Faaliyetlerde Bulunmak

 

Kıymetli Müminler!

 

Dünyada her şeyin düzenli ve planlı bir hareketi vardır. İnsanoğlu da bu hareketli alanda hareketsiz kalamaz.

 

Beden işinde çalışanlar, Köyde çalışanların büyük çoğunluğu zaten yeteri kadar beden faaliyetlerinde bulunmaktadır.

 

Namaz kılmak, hem beden hem zihin hem de ruhun faaliyetleri arasında olduğu hepimiz tarafından bilinmektedir.

 

Bunun dışında, yürüyüş yapmak, yüzmek, güreş, tekvando gibi beden sporları ile uğraşmak, … insan sağlığına olumlu katkı yapan etkenlerdendir.

 

6-      Derin Düşüncelerden Uzak Durmak

 

İnsan iki ana maddedin oluşmaktadır ki bunlar “beden” ve “ruh”dur. Nasıl ki beden sağlığı çok önemli ise, ruh sağlığı da o kadar önemlidir.

 

Düşünce Hastalığının tek sebebi Allaha İtimadın ve Ahiret İnancının zayıflamasıdır. Ahret inancı zayıflayınca karşımızdakine yaptığımız haksızlık ve zulmün farkına varmıyoruz.

 

Haksızlığa uğrayan da bütün bu çektiklerinin ücretini Allahtan alacağını unutaraktan, sabretme melekesini kaybediyor. Halbu ki sabretmesine karşılık çektiklerinin ücretini bir gün alacağını bilse, derin derin düşünüp de kendini yıpratmaya gerek olmadığını anlayacak.

 

Ancak,

فَمَن يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ خَيْرًا يَرَهُ         *وَمَن يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ شَرًّا يَرَهُ

“Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür. * Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu görür.”[27] Ayetine inanarak, bu ruhsal bozukluk ve ağır düşünce hastalığından kurtulabiliriz.

 

Lokman Hekime adfedilen: “Ayağını sıcak tut, başını serin. Düşünme derin derin.” Bu veciz söze ne ilave edilebilir ki?

 

7-      Tedavi Olmak

 

Aziz dostlar!

 

Rabbimizin isimlerinden biri de Eş Şâfi’dir. Şifa veren.

 

Nitekim Sevgili Peygamberimiz sav “Ey Allah’ın kulları! Tedavi olunuz. Çünkü Allah, yarattığı bir hastalık için mutlaka bir deva ve şifa yaratmıştır” [28] buyurmaktadır.

 

"Her derdin devası var. Derdin devası isabet edince Allah'ın izniyle dert iyileşir."[29]

 

Tedavi olmak ne kadar gerekli ise, tedaviyi yapacak hekim olmakta o kadar gereklidir. Hatta hekimlik Farzı kifayedir. Yani bir yerde hastalığı iyileştirme yönünde bazı insanların Tıp bilgisi alması gerekir. Bu sebeple hekimlik mesleğini icra edenler aynı zamanda kutsal bir görevi de yerine getiriyor demektir.

 

Efendimiz sav: “Kul Mümin kardeşinin ihtiyacını gidermeye devam ettikçe Allah Teala da onun ihtiyacını giderir. Kim bir Mümin Kardeşinin dünya sıkıntılarından birini giderirse, Allah da onun Ahiret sıkıntılarından birini giderir.”[30] Buyurmuştur.

 

Ayrıca Kuran-ı Kerim’de ise şöyle buyrulmaktadır.

 وَمَنْ أَحْيَاهَا فَكَأَنَّمَا أَحْيَا النَّاسَ جَمِيعًا

“...Her kim de birini (hayatını kurtararak) yaşatırsa sanki bütün insanları yaşatmış gibidir…” (Maide, 32)

 

SONUÇ

 

Kıymetli dostlar!

 

Kişisel huzurdan tutalım da toplumsal huzura,

Yaşamın kolaylığından, ibadetlerin ifasına,

Yaşamın ve yaptıklarımızın bilincine varmada,  sağlık bizim için en değerli nimetlerdendir,

 

Her Şeye Rağmen Bütün Tedbirleri Aldığımız Halde, Hastalıklar, Bela Ve Musibetler Bizi Buluyorsa.

 

Nitekim Yüce Kitabımız Kuran-ı Kerimde şöyle buyrulmaktadır.

وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَيْءٍ مِّنَ الْخَوفْ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِّنَ الأَمَوَالِ وَالأنفُسِ وَالثَّمَرَاتِ وَبَشِّرِ الصَّابِرِينَ * الَّذِينَ إِذَا أَصَابَتْهُم مُّصِيبَةٌ قَالُواْ إِنَّا لِلّهِ وَإِنَّـا إِلَيْهِ رَاجِعونَ

 Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele.  Onlar; başlarına bir musibet gelince, “Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz” derler. [31]

 

Sohbetimizi bir hadisle noktalayalım.

«عَجَباً لأمْرِ الْمُؤْمِنِ إِنَّ أَمْرَهُ كُلَّهُ لَهُ خَيْرٌ ، وَلَيْسَ ذَلِكَ لأِحَدٍ إِلاَّ للْمُؤْمِن : إِنْ أَصَابَتْهُ سَرَّاءُ شَكَرَ فَكَانَ خَيْراً لَهُ ، وَإِنْ أَصَابَتْهُ ضَرَّاءُ صَبَرَ فَكَانَ خيْراً لَهُ »

“Müminin durumu gıpta ve hayranlığa değer. Çünkü her hâli kendisi için bir hayır sebebidir. Böylesi bir özellik sadece müminde vardır: Sevinecek olsa, şükreder; bu onun için hayır olur.  Başına bir belâ gelecek olsa, sabreder; bu da onun için hayır olur.”[32]

DUA

 

Aziz Müminler!

 

Allah Kulunun hastalıklarına da Şifa verendir. O “Eş Şifa”dır. O akıllara şifa veren, ruhlara şifa veren, bedeni hastalıklara şifa verendir.

 

Kuranı Kerim, İbrahim as’ın dili ile, Allahü Tealayı kendisine şifa veren olarak bizlere tanıtmaktadır.

وَإِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْفِينِ

“(İbrahim as) Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur.”[33] Dedi.

 

Peygamber (sav)'in diliyle şöylece dua etmek kalıyor: "Ey insanların Rabbi! Bu sıkıntı ve derdi gider. Şifa ver! Zira şifa veren Sen'sin. Senden başka şifa veren yoktur. Hastanın tüm hastalıklarını gideren bir şifa ver." Buhari: 5675

 

Rabbimiz sağlımızı bozacak fiiliyatlar bize yaptırmasın. Sağlığı bozulmuş hasta olan kardeşlerimize hayırlı şifalar, dertli olan kardeşlerimize de hayırlı devalar, güzel sabırlar ve ecirler versin. Amin!

 

 

Velhamdü Lillâhi Rabbil Âlemîn.

 


KAYNAKLAR:

Kuran-ı Kerim Meali, Diyanet Vakfı

Vaaz Siteler

 

 

Yaşar kapkara

Vezirköprü Cezaevi Vaizi

Nisan 2015



[1] (Nahl,18)
[2] (Riyazü’s-Salihin, Hadis No:98)
[3] (Riyazü’s-Salihin, Hadis No:408)
[4] (Bakara, 2/168)
[5] (Mü’minûn 23/51)
[6] (Bakara, 2/172)
[7] (Müslim, Zekât, 65)
[8] (Araf, 7/31)
[9]Diyanet Aylık Dergi Eylül 2010;04.10.2010
[10] Mesnevi, Mevlana; Marifetname, Erzurumlu İbrahim Hakkı
[11] (Bakara, 2/222)
[12] (Müslim, taharet 1; Darimi, Vudu 2; Müsned, 5/342,344; Acluni, Keşfu'l-Hafa, 291)
[13] (Müslim, Taharat, 50)
[14] (Müslim, Taharat, 87)
[15] (Müslim, Taharat 110)
[16] Buhari, Cuma 2, 3, 12, Ezan 161; Şehadat 18; Müslim, Cuma 5, (846); Muvatta, Cuma 4, (1, 102); Ebu Davud, Taharet 129, (341); Nesai, Cuma 6, 8, (3, 92 ((
[17] (Riyazü’s-Salihin, Hadis No:1199)
[18] (Riyazü’s-Salihin, Hadis No:1205)
[19] (Nahl, 16/114)
[20] (Maide, 5/3)
[21] (Bakara, 2/173)
[22] (Müslim, Eşribe 67)
[23] (Bakara, 2/219)
[24] (Maide, 5/91)
[25] (Buhari, Tıb 19)
[26] (İsra, 17/32)
[27](Zilzal, 99/7-8)
[28]Buhari 76/1, İbni Mace, Müsned, Beyhaki, Tahabi-İbnHibban, İbn-i EbiŞeybe, Hakim
[29]Müslim:2204, Müsned, Beyhaki
[30](Seçme Hadisler, Hadis No:301)
[31](Bakara, 155-156)
[32](Riyazü’s-Salihin, Hadis Ho:28)
[33] (Şuara, 26/80)

İçerisindekiler




2- Trafik Ve Kul Hakkı

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمنِ الرَّحيمِ

إِنَّا كُلَّ شَيْءٍ خَلَقْنَاهُ بِقَدَرٍ

 

Kıymetli Müminler!

 

Bu gün sizlerle kısmet olursa trafik ve bir Müslüman olarak hayatımızdaki önem ve etkisinden bahsetmeye çalışacağım.

           

Rabbim bana en güzel şekilde anlatabilmeyi, cümlemize de gereğini yapabilmeyi nasip eylesin.

 

Trafik Nedir?

 
Trafik:

 

1-                      Ulaşım yollarının yayalar ve her türlü taşıt tarafından kullanılması, gidiş geliş, seyrüsefer,

2-                      Ulaşım yollarında bulunan taşıt ve yayaların tümü.[1]

 

Trafiğin Unsurları nelerdir?

 

Trafiğin Unsurları:

 

1-                      Manevi Unsurlar:        a) İnsan

b) Hayvanlar

2-                      Maddi Unsurlar          a) Araçlar

b) Yollar / Köprüler

c) Trafik İşaret ve Levhaları

d) Çevre

Trafik İşaret ve Levhaları[2]

 

Trafik İşaretleri:

Trafiği düzenleme amacı ile kullanılan işaret levhaları, ışıklı ve sesli işaretler, yer işaretlemeleridir.

 

Trafik İşaret Levhası:

Sabit veya taşınabilir bir mesnet üzerine yerleştirilmiş ve üzerindeki sembol, renk ve yazı ile özel bir talimatın aktarılmasını sağlayan trafik tertibatıdır. Trafiğin karayolu üzerinde akabilmesi, alışılagelmiş yaşam faaliyetinin belli bir sistem, düzen, güvenlik içinde devam edebilmesi için ihtiyacın zorunlu kılması karşısında trafik işaretleri doğmuş, gün geçtikçe de gelişmektedir. 

 

Trafik işaretleri, yolu kullananlara, yol ve çevresinin genel karakteristikleri hakkında yetkililerce gerekli görülen ikaz ve tavsiyelerin yazı ve semboller halinde mesajlarla aktarılmasını sağlar. Yolu kullananlar, trafik işaretlerine uyarak güzergâhlarını seçerler, yönlerini değiştirirler ve herhangi bir tehlikeye karşı önceden kendilerini hazırlarlar. Bu yönleri ile trafik işaretleri yolun bir parçası, en önemli işleme unsuru ve yolu kullananlar için hayati önemi haiz birer güvenlik elemanıdırlar.

 

Aziz Dostlar!

 

Trafikte Kul Hakkı İki Durumda Ortaya Çıkar

 

1-             Seyir Durumunda

2-             Kaza durumunda

 

Şimdi bunları kısa da olsa izah etmeye çalışalım.

1-             Seyir Durumunda: Seyir halindeyken, Trafik kurallarına uyulmadığı zaman, bizimle aynı alanı kullanan insanların hakları gasbedilmiş ve onlara zulmedilmiş olur.

Sürücüler İçin Kul Hakkına Giren Hatalı Davranışlar
Sinyal vermeden dönüş yapmak,
Kırmızı ışıkta geçmek ve trafik işaretleri uymamak,
Geçiş önceliği kurallarına uymamak,
Aşırı hız yapmak,
Emniyet kemeri kullanmamak,
Yaya geçitlerinde yayaların geçiş önceliği hakkını hiçe saymak,
Kendi şeridinden (aracın cinsine ve hızına uygun) gitmemek,
Yaya kaldırımlarını (mal koyarak, araç park ederek, …) işgal etmek,
Yola park etmek,
Özürlülere aid park yerlerini işgal etmek,
Ters yönden yola devam etmek,
Şehir içine girmemesi gereken tonajlı, iş makinalarının şehre girmesi,
Hatalı sollama yapma,
Seyir halinde telefon kullanmak,
Aracı içkili kullanmak,
Çevreyi rahatsız edecek derecede, (eksoz, müzik, korna) ses kirliliği,
Bakımı yapılmamış araçların yağ akıtması,
Araziden çıkan tarım araçlarının asfaltı kirletmesi,
Yollara araçlardan çöp atılması,

 

Yayaların Kul Hakkına Giren Hatalı Davranışları

 

Cadde ve sokaklarda yaya kaldırımı yerine Araç yolunda yürümek,

Karşıdan karşıya geçerken yaya geçitlerini kullanmamak,
Yaya kaldırımı olmayan yerlerde kurallara uymadan geçiş yapmak,

Yaya kaldırımı olmayan yerlerde yolun solundan yürümemek,
Trafik polisinin olmadığı yerlerde trafik işaretlerine uymamak,
Trafik lambası kırmızı yanarken, karşıdan karşıya geçmek,
Karşıdan karşıya geçerken zikzak çizmek ya da çapraz geçmek
Duran bir taşıtın hemen önünden ve arkasından geçmek
Toplu taşıma araçlarından inerken, taşıtın durmasını beklemeden inmek,
Taşıt aracından iner inmez hemen karşıya geçmeye kalkışmak,
Yolda top ya da oyun oynamak
Yolda gruplar oluşturup geçişe engel olmak.

 

 

Değerli Müminler!

 Trafikte Kul Hakkı İki Durumda Ortaya Çıkar, birincisi: Seyir Halinde demiştik. İkinci olarak ise,

 

2-             Kaza durumunda

          Burada da karşımıza iki durum ortaya çıkar. Bunlar da:

 

a)             Mal Hakkı:

b)            Can Hakkı

 

Kıymetli Dostlar!

 

Görüldüğü gibi trafikte ilk ve en önemli unsur insandır. İnsanın olmadığı yerde trafikten bahsetmek, trafik kurallarından söz etmek ne kadar boş ve abesse, insanın yaşadığı yerde de trafiğin önemini bilmemek ve kurallarına uymamak o kadar yanlış ve kabahattir.

 

Trafik, hayatın hızlandığı anda ve mekandaki kurallar bütünüdür.

 

Neden Kurallar?

 

Çünkü kurallar hayatı kolaylaştıran, hak paylaşımında adaleti tesis eden, güven ve emniyet garantisidir.

 

Yüce Allah bile;

إِنَّا كُلَّ شَيْءٍ خَلَقْنَاهُ بِقَدَرٍ

“Biz, her şeyi bir ölçüye göre yarattık.”[3]

 

“Ölçtüğünüz zaman tam ölçün ve doğru terâzi ile tartın. Bu hem daha iyidir, hem de sonucu bakımından daha güzeldir.”3?

 

“Ölçü ve tartıyı adâletle yerine getirin.”4?

 

Kıymetli Müminler!

 

Yemenin bir ölçüsü var

Kıyafetin bir ölçüsü var

Yaşamın bir ölçüsü var

İbadetin bile bir ölçüsü var.

Ne kadar namaz kılalım.

Ne kadar oruç tutalım

Ne kadardan ne kadar zekat verelim.

 

Evet!

Daima bir ölçü bir kural.

Yıpranmamak ve yıpratmamak için,

Zulmetmemek ve zulme uğramamak için,

Eziyet etmemek ve eziyete uğramamak için,

Hak yememek ve haksızlığa uğramamak için,

Hulasa, Allah rızası için, hep ölçü, hep kural.

 

 

Trafiği, kısa zamanda çok mesafe kat etme olarak tarif ettiğimizde, böylesi hızlı bir dünyanın bir kuralı, bir düzeni nasıl olmasın ki?

 

Hele hele mevzu, insanın etkilediği ve etkilendiği bir mesele ise, ortada insanın canı, malı, hukuku varsa, elbette bu alanda bir kuraldan, bir ölçüden bahsetmemek mümkün değildir.

           Kıymetli Müminler!

 Dinimizde insan hakkı “Kul Hakkı” kavramı ile açıklanmıştır.

 

Efendimiz buyurdular ki:

إِنَّ لِرَبِّكَ عَلَيْكَ حَقًّا وَلِنَفْسِكَ عَلَيْكَ حَقًّا وَلِأَهْلِكَ عَلَيْكَ حَقًّا فَأَعْطِ كُلَّ ذِي حَقٍّ حَقَّهُ

 “Senin üzerinde Rabbinin hakkı var, nefsinin hakkı var, ehlinin de hakkı var. Her hak sahibine hakkını ver.”[4]

 

Evet!

Her hak sahibine hakkını iade edebilmek. Bu dünyada değilse Ahiret’te mutlaka iade edilir, zaten.

 

Yine Efendimizin sav, şu uyarısı da Kul hakkının mahiyetini ortaya koymaktadır:

 

“Şehid olan kişinin acı çekmeden öldüğü, kanının ilk damlası yere düştüğü anda kul hakları dışında bütün günahlarının affedildiği, şehidin kabir azabı çekmeyeceği, cennetteki makamını göreceği[5]

 

مَن قَتَلَ نَفْسًا بِغَيْرِ نَفْسٍ أَوْ فَسَادٍ فِي الأَرْضِ فَكَأَنَّمَا قَتَلَ النَّاسَ جَمِيعًا

وَمَنْ أَحْيَاهَا فَكَأَنَّمَا أَحْيَا النَّاسَ جَمِيعًا

        “… Kim, bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık olmaksızın (haksız yere) bir cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kim bir canı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur…. ” [6]

         Kıymetli Dostlar!

          Trafik kazlarındaki ölümlerin dini boyutuna bakacak olursak;

        İmâm Ebû Hanife ra'ye göre, âlât-ı cârihadan[7] sayılmayan bir şeyle kasden vurarak öldürmek şibh-i Amd'dır.[8]

 

Şibh-i amd (Kasde benzer öldürme)den dolayı ise hem keffaret, hem de âkile[9] üzerine diyet-i mugallaza[10] gerekir. Aynı zamanda katil büyük günah işlemiş sayılır. Kısas gerekmez. Zira olayda öldürme kasdı kesin olarak bilinmemekle beraber bir de öldürücü keskin bir alet veya silah kullanılmamıştır.[11]

وَمَا كَانَ لِنَبِيٍّ أَن يَغُلَّ وَمَن يَغْلُلْ يَأْتِ بِمَا غَلَّ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ثُمَّ تُوَفَّى كُلُّ نَفْسٍ مَّا كَسَبَتْ وَهُمْ لاَ يُظْلَمُونَ

“Bir peygambere, emanete hıyanet yaraşmaz. Kim emanete (devlet malına) hıyanet ederse, kıyamet günü, hainlik ettiği şeyin günahı boynuna asılı olarak gelir. Sonra herkese -asla haksızlığa uğratılmaksızın-kazandığı tastamam verilir.”[12]

Aziz Müminler!

 Haksızlık yaparak, kiminin malına kasdetmiş, kiminin canına kastedmiş, kimine doğrudan zarar vermiş, kimine de dolaylı olarak zarar vermiş insanlar için,

Allah Rasülü sav şu uyarılarda bulunmuştur:

عن أبي هريرة  قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ  مَنْ كَانَتْ عِنْدَهُ مَظْلَمَةٌ لاخِيهِ مِنْ عِرْضِهِ أوْ شَىْءٍ مِنْهُ فَلْيَتَحَلِّلْهُ مِنْهُ الْيَوْمَ مِنْ قَبْلِ أنْ لاَيَكُونَ دِينارٌ وَ دِرْهَمٌ، إنْ كَانَ لَهُ عَمَلٌ صَالِحٌ أُخِذَ مِنْهُ بِقَدْرِ مَظْلَمَتِهِ، وإنْ لَمْ تَكُنْ لَهُ حَسَنَاتٌ أُخِذَ مِنْ سَيِّئَاتِ صَاحِبِهِ فَحُمِلَ عَلَيْهِ[. أخرجه البخاري والترمذي .

"Kimin üzerinde kardeşine karşı ırz veya başka bir şey sebebiyle hak varsa, dinar ve dirhemin bulunmadığı [kıyamet (ve hesaplaşmanın olacağı)] gün gelmezden önce  daha burada iken helalleşsin. Aksi takdirde o gün, salih bir ameli varsa, o zulmü nisbetinde  kendinden alınır. Eğer hasenatı yoksa, arkadaşının günahından alınır, kendisine yüklenir."[13] 

          Bu konudaki bir diğer Hadisi Şerif de:

عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ قَالَ : قَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : ( إِنَّ الدَّالَّ عَلَى الْخَيْرِ كَفَاعِلِهِ ) .

“Muhakkak ki hayra vesile olan onu yapan gibidir.” [14]

Ayeti Kerimede de;

مَّن يَشْفَعْ شَفَاعَةً حَسَنَةً يَكُن لَّهُ نَصِيبٌ مِّنْهَا وَمَن يَشْفَعْ شَفَاعَةً سَيِّئَةً يَكُن لَّهُ كِفْلٌ مِّنْهَا وَكَانَ اللّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ مُّقِيتًا

“Kim iyi bir işe aracılık ederse onun da o işten bir nasibi olur. Kim kötü bir işe aracılık ederse onun da ondan bir payı olur. Allah her şeyin karşılığını vericidir.”[15] 

 Değerli Müminler!

           Şimdi 2004 İle 2014 Yılları Arasındaki Trafik İstatistiğine Bir Göz Atalım:[16] Tabloya Dipnottaki internet adresinden ulaşabilirsiniz.

http://www.tuik.gov.tr/hb/401/kapak/18510_img_1_401_17.07.20141875799868.JPG

Yıl

Toplam kaza sayısı

Ölümlü yaralamalı kaza

Maddi hasarlı

Ölü sayısı

Yaralı sayısı

2015

338,510

142,372

196,138

2296

233,336

         Bu tablo bize gösteriyor ki; biz içinde bulunduğumuz felaketin henüz farkında değiliz.

Binlerce can, sakat kalan yüzbinler, yıkılan ocaklar, uçup giden milyarlarca maddi değerler.

Rabbim hepimize yaptığı işi rızasına uygun ve en güzel şekilde icra edenlerden eylesin.

 Kıymetli Müminler!

 Allahü Taala buyurdu ki:

“Yazıklar olsun ölçü ve tartıya hile karıştıranlara! Onlar insanlardan bir şey aldıklarında tastamam ölçerek alırlar. Satarken ise eksik ölçüp tartarlar. Onlar büyük bir günde hesap vermek için diriltileceklerini hiç mi akıllarına getirmezler? O öyle bir gündür ki insanlar, âlemlerin Rabbının katında dîvan duracaklardır.”[17]

 

Aslında dünyâ hayâtındaki sosyal münasebetlerin hepsi ticârete benzer. Nasıl ki insanlar ticârette alırken ve satarken kazanmak hırsıyla birtakım yanlışlara kapılıp hak ve adâlet terâzisini tam olarak kullanmakta zorlanırlarsa, aynı şekilde beşerî münâsebetlerde de çıkarlarına âid husûslarda kendilerini sürekli haklı görüp baskı kurarak karşısındakinin hukukunu görmezden gelmek gibi yanlışlar yapmaktadır.

 

Adâlet ve terâzi emrinden, insanlara rızâlarının olmadığı durum ve konumlarda zulm ve gadretmenin Allah’a karşı bir isyân ve sonuçta insanın kendi kendine yazık etmesi, anlaşılmaktadır. Allah Teâlâ’nın önümüze ticârî ilişkilerde ve beşerî münâsebetlerde terâziyi ya da hak ve adâlet ölçüsünü dengeli kullanma gereğini bir âhiret meselesi olarak koyması çok câlib-i dikkattir. Bu dünyâda gadr ve zulm ile başkalarının hakkını gasbedenin, hesap gününde çok ağır bedeller ödeyeceği hem Kur’an âyetlerinin, hem de Hz. Peygamber’in hadîslerinin sıklıkla vurguladığı konulardır.[18]

 

Peygamberimiz sav ve Ukkaşe ra:

 

Kul hakkının kapsamının genişliği sebebiyle Peygamberimiz bu konuda duyarlılık göstermiş ve vefât hastalığı sırasında mescide çıkıp minberden nasîhatler ettikten sonra halka hitâben: “Kimin ben de bir hakkı varsa, altın ve gümüşün bir işe yaramadığı günde, benden isteyeceğine şimdi çıkıp istesin”[19] buyurmuştur. Bu sözünü üç kez tekrarlayınca Yaşlı olan Hz. Ukkaşe Efendimize sav yanaşmış ve kendisine bir seferde değnekle vurduğunu söylemişti. Örnek İnsan o Sahabesi ile de helalleşmiş, ve sonunda  “Kim cennetteki arkadaşımı görmek isterse bu adama baksın” diye Efendimizin iltifatına mazhar olmuş, sonra (orada bulunan) tüm Müslümanlar Hz. Ukkaşe'nin alnından öperek O’na 
“- Seni tebrik ederiz çok büyük bir mertebeyi ve Peygamberin cennetteki arkadaşlığını elde ettin” demişlerdi. 

 Aziz müminler!

 İşte Gerçek helalleşme, gerçek borç ödeme.

 Efendimizin bu husustaki hassasiyetinin sebebini de aşağıdaki açıklamalarından anlıyoruz.

 Müflis Kimdir?

 Sevgili Peygamberimiz sav bir gün Ashabına: “Müflis kimdir, biliyor musunuz?” diye sordu.” Ashâb: “Bizim aramızda müflis, parası veya malı olmayan kimsedir” dediler.

           Rasûlullah sav şöyle buyurdu:

 “Şüphesiz ki ümmetimin müflisi, kıyamet günü namaz, oruç ve zekât sevabıyla beraber, şunu dövmüş, şuna-buna sövmüş, zina isnâd ve iftirası yapmış, şunun-bunun malını yemiş, kanını dökmüş (olarak mahşer meydanına gelen), bu sebeple de iyiliklerinin sevabı şuna buna verilen ve üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları biten, (sevabı kalmayınca da) hak sahiplerinin günahları kendisine yükletilip sonra da cehenneme atılan kimsedir”[20]

 Bir Kaza Misali:

           Yol kenarında bulunan dükkan, yaya kaldırımına satacağı malları koyar. Yaya kaldırımı kapanınca, yaya da ister istemez, araçların yoluna iner. Dalgın olan yolcu geri geri gelmekte olan araca kapasını vurur ve beyin kanamasından ölür ( ya da felç olur). Adamın üç çocuğu vardır.

 Bundan sonraki aile mahrumiyetinin sebebi kimdir?

Yaya yolunu kapatan satıcı mı?

Görevi ihmal eden Belediye yetkilileri mi?

Araç sürücüsü mü?

Kazazede mi?

      Aziz Müminler!

إِنَّ اللّهَ لاَ يَظْلِمُ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ وَإِن تَكُ حَسَنَةً يُضَاعِفْهَا وَيُؤْتِ مِن لَّدُنْهُ أَجْرًا عَظِيمًا

“Şüphe yok ki Allah zerre kadar haksızlık etmez. (Kulun yaptığı iş, eğer bir kötülük ise, onun cezasını adaletle verir.) İyilik olursa onu katlar (kat kat arttırır), kendinden de büyük mükâfat verir.”[21]

            Bir defasında:


“Allahım! Kâfirlikten ve borçtan sana sığınırım.” şeklinde duâ edince bu duâyı işiten bir sahâbî:

-Kâfirliği borca eşit mi kılıyorsunuz Ya Rasulallah! diyerek sormuştur.
Peygamberimiz de:

“Evet eşit kılıyorum”, buyurarak hayatî bir zaruret olmadıkça borçlanılmaması lüzumunu duyurmuşlardır.[22]

 

Kul hakkı ile borçlu ölenlerin Cenaze namazını Efendimiz sav kıldırmamıştır. Bununla alakalı olarak, şu olayı bir hatırlayalım:

 

Hz. Cabir ra anlatıyor: "Bizlerden biri öldü. Onu yıkadık, kefenledik ve kokuladık. Sonra da onu Allah'ın Resûlü'ne sav getirerek:
"Bunun cenaze namazını kılar mısınız?" ricasında bulunduk.
Allah şanını artırsın Peygamberimiz namaz kıldırmak üzere bir kaç adım attı. Fakat sonra da durup bize sordu:

- Borcu var mı?

- İki altın borcu var.

Bu durumu öğrenen Allah'ın Resûlü cenaze namazını kıldırmadı.

"Mü'min kardeşinizin namazını kılınız," demekle yetindi. Cenaze ortada dururken Ebu Katade isimi arkadaşımız iki altın borcu üzerine aldı. Allah'ın Resûlü'ne geldik. Ebu Katade söz aldı.

- İki altın borcu üstlendim Ya Resûlellah!

- Borcu üzerine aldın mı?

Merhum borç yükümlülüğünden kurtuldu mu?

- Evet.

Bu cevapları alan Allah'ın Resûlü cenaze namazını kıldırdı."

 

 

ÖZET

 

Kıymetli Müminler!

 

Trafik Kazalarını Aza İndirmek için Neler Yapılabilir?

Trafik sorununun az da olsa önüne geçebilmek için üç ana unsurun bir arada ve eş zamanlı olarak yürürlüğe girmesi gerekmektedir. Bunlar;

1-                 Eğitim: Herkes nasıl ki ticaretinde, ibadetinde, yapacağı diğer işlerinde üzerine düşen görev ve sorumlulukları öğrenip, biliyor ve uyguluyor ise, trafikte de, yapması gerekenleri öğrenip, bilecek ve uygulayacak. Taki kul ve kamu hakkı ile kanunların ve Allahın huzuruna varmasın.

2-                 Alt yapı: Kamu kurum ve kuruluşlarının da bu alanda üzerine düşenleri zamanında ve titizlikle yerine getirmesi de yine kul hakları açısından önemlidir.

 

3-                 Denetim. Hem yetkili merciler hem de herkes bu konuda üzerine düşen vazifeyi titizlikle yapmak zorundadır. Kul olarak bizler, önce kendisini gören ve amellerini kaydeden bir rabbinin olduğunu bilecek. Kurallara azami ölçüde uyacak. Uymayanları uyaracak. Kuralsız hareket eden ve uyarılara kulak tıkayanları da ilgili mercilere ihbar edecek.

 VELHAMDÜ LİLLAHİ RABBİL ALEMİN


Kaynaklar:

Kuran-ı Kerim Meali, Diyanet Vakfı
Altınoluk Dergisi
http://islamqa.info/ar/95029
http://sozluk.ihya.org/dini-terimler/akile.html
http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=18510
http://kitap.fetvalar.com/fetavayihindiye/konu-1018.htm

 

 YAŞAR KAPKARA

VEZİRKÖPRÜ CEZAEVİ VAİZİ

MAYIS 2015 VEZİRKÖPRÜ



[1] http://tdk.gov.tr/
[2] Trafik İşaretleri Hakkında Yönetmelik, 2. Bölüm, Madde 2
[3] (Kamer,-54/49)
[4] (Buhari, Edeb, 86)
[5] (Tirmizî, “Feżâǿilü’l-cihâd”, 25, 26),
[6] (Maide, 5/32)
[7] Âlât-ı câriha: Bedenin cüzlerini birbirinden ayıran şey demektir ki, si­lâh manâsına gelir. Vücudu parçalayan ve delen her şey, gerek demirden, gerekse ba­kır, tunç ve gümüş gibi şeylerden olsun âlât-ı câriha'dır. Kılıç, kama, süngü mızrak, kurşun balta, keskin taş, keskin ağaç, keskin cam ve ateş gibi şeyler de âlât-ı cârihadandır. Kâfî'de de böyledir.
[8] Şibh-i amd: kasde benzer bir öldürme olayıdır ki, öldürülmesi caiz olmayan bir insanı, âlet-i câriha'dan sayılmayan (küçük bir ağaç veya taş parçasıyle yahut bir iki tokat vurulması veya benzeri) bir şeyle kasden öldürmek demektir. Buna Şibhü'l-hatâ da denir. Çünkü, bu katil kasde mukarin olduğu için amd'e benzer.
[9] Âkile: Kâtilin cinâyeti işlemesine mâni olmadıkları, bilakis bu hususta onu koruyup, gözettikleri ve kâtil, onlardan kuvvet alarak bu suçu işlediği için âkıle, cinâyete karışmış gibi olurlar. Kâtil ile birlikte diyeti (para cezâsını) yüklenmeleri bu sebeptendir.
[10] Diyet-i muğallaza: Sadece deve ile ödenebilir. yüz devedir. Bunun dörtte biri iki yaşına, dörtte biri üç yaşına, dörtte biri dört yaşına, dörtte biri de beş yaşına girmiş olan dişi develerden verilir. Amde benzeyen öldürmede, başkası değil sadece diyeti muğallaza verilîr .
[11] (http://www.ilimdunyasi.com/ahkam-hadisleri/sibhi-amd/?wap2)
[12] (Ali İmran, 3/161)
[13] [Buhârî, Mezalim 10, Rikak 48; Tirmizî, Kıyamet 2, (2421).]
[14] (Tirmizî, Ilm, 14.)
[15] (Nisa, 4/85)
[16] http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=18510
[17] (Mutaffifîn, 83/1-6)
[18] Prof. Dr. Hasan Kâmil Yılmaz, Altınoluk Dergisi, 2010 - Aralık, Sayı: 298, Sayfa: 011
[19] Buhârî, Mezâlim, 10, Rikâk, 48. 
[20] Müslim, Birr 59.
[21] (Nisa, 4/40)
[22] Nesâî, 8/264, M. Mesabih, Hn. 2481.

 

İçindekiler

 

3- BAĞIMLILIK VE KÖTÜ ALIŞKANLIKLAR

Kıymetli okuyucu!

Bu küçücük kitapçığımızda, siz okuyucularımızın kalbinde ve beyninde hayır ve güzellikler uyandırabilecek bilgileri bulacaksınız. Öncelikle şunu söylemeliyim ki, hayırlı olana yönelmek ve hayrı talep etmek Allahın izniyle insanın kendi iradesine bağlıdır. Ya da bizler kötü olana yöneliriz ve kötü olanı tercih ederiz. Bu konu Yüce Kitabımızda şu şekilde dile getirilmektedir: “… Muhakkak ki bir (kişi ya da)  toplum özlerini (iç dünyalarını ve güzel ahlaklarını) değiştirip bozmadıkça, Allah da onların durumunu değiştirip bozmaz…[1] Veya “onlar özlerindeki (kötü halleri)ni (iyiye) değiştirmedikçe Allah da onları değiştirmez”[2]

 

Şair ne güzel demiş:

“Bilmez misin ki kat’î bir düsturdur bu Hak’ça,

Bir kavmi bozmaz Allah, onlar bozulmadıkça[3]

 Âyet-i kerîmeyi dikkatlice incelediğimizde görülecektir ki, yüce Allah insan ve toplum iradesini; iyiyi ve güzel ahlâkı, yani İslâm’a uygun yaşayışı veya bunların aksini seçme konusunda serbest bırakmış, buna göre de karşılık takdir etmiştir. Aynı zamanda toplumun yöneticileri de kendilerinin bir örneği olduğundan, Peygamber Efendimiz’in sav: “Siz nasılsanız öyle idare edilirsiniz.” diye buyurduğu mübarek sözlerini de göz önünde tutarak, önce toplum fertlerinin, güzel ahlâk yönünden gelişmiş olması lazımdır.

 Kalbinde Allah ve Peygamber sevgisi taşıyan her Mümin, kendisine koskoca bir hayat ve sayısızca nimetler bahşeden ve ebedi Cennetlerini biz Müslüman kullarına vaad eden Rabbimize karşı nasıl olur da isyan edebiliriz. Hadi bir kez ayağımız kaydı, yanıldık, şeytana uyduk, Tevbe etmemek niye? Pişman olmak varken, günahlarda ısrar etmek niye? Gönüller Allah sevgisiyle hayat bulurken, günahlarla isyanlarla onları öldürmek niye?

 Yaşadığımız şu zamanda, Allah’ın haramlarını ve helallerini, emirlerini ve yasaklarını, biz Müslümanlar, bilip hayatı ona göre yaşamazsak, İslamı, kim bilecek ve yaşayacak? İneklerini Allahın yerine koyan Hindular mı? Allah cc ile dalga geçen Yahudiler mi? Allah’a şirk koşan hristiyanlar mı? Ateşe tapan Mecusiler mi? Yoksa Hz. Ali’yi ilah kabul eden Nusayriler mi? Ya da haşa “Allah yoktur” diyen ateistler mi? Söyleyin dostlar kim? Halbu ki o Allah biz Müslümanları tarif ederken; “(Ey Muhammed ümmeti! Dininiz sayesinde) siz, insanların iyiliği için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz. (Allahın yeryüzündeki dostları olduğunuz için) iyiliği emreder, kötülüğe engel olur ve Allah’a (hakkıyla) inanırsınız…”[4] buyurmuştur.

 Kendi ellerimizle kendi dünyamızı ve ahiretimizi yıkmayalım. Allahın hainler ve kafirler için hazırladığı ateşe düşmeyelim. İşte bu (azap, dünyada işleyip) kendi kendinize hazırladığınız (günahlar) yüzündendir. Yoksa Allah asla kullara zulmedici değildir. [5] uyarısını unutmayalım.

 Kıymetli Dostlar!

 İyiliklerin ve kötülüklerin kendi tercihlerimiz neticesinde Allahın izniyle meydana geldiğini söyledikten sonra, imanımızı, ahlakımızı, kişiliğimizi, sağlığımızı, dünya ve ahret huzurumuzu bozan, kişiyi, aileyi ve toplumu mahfeden, bizi, biricik ve merhamet sahibi Rabbimiz’den cc uzaklaştıran günahların başında gelen “BAĞIMLILIK” hastalığına geçebiliriz.

 Kitapçığımızdaki yanlışların şahsıma ait olduğunu, hak ve hakikatların Rabbimize ait olduğunu bildirirken; Gayretlerimizin Allah’ı seven yüreklerde güller açmasına vesile olacağını ümit eder, hepimizi, sahibimiz olan Allaha emanet ederim.

 Gayret bizden, Tevfik Alem’lerin Rabbi, sahibimiz ve koruyucumuz Allah’tandır.

  

Vezirköprü Cezaevi Vaizi

Yaşar Kapkara

Şubat 2015

 

 

Kıymetli Müminler!

BAĞIMLILIĞIN TARİFİ

Bu gün sizlere, Rahmanın gazabını celbedip, şeytanın rızasını kazandıran ve fıtratı bozan, “BAĞIMLILIK” diye tarif edilen, insanların kötü alışkanlıkları hakkında konuşacağım.

Rabbim bana anlatabilmeyi, cümlemize de anlayıp gereğini yapabilmeyi nasip eylesin.

 Aziz Müminler!

İnsan nedir?

Yapıp ettiklerinden sorumlu mudur? … gibi sorularla sohbetimize başlayalım, biiznillah.

لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ فِي أَحْسَنِ تَقْوِيمٍ

“Biz insanı en güzel biçimde yarattık.”[6]

 

وَآتَاكُم مِّن كُلِّ مَا سَأَلْتُمُوهُ  وَإِن تَعُدُّواْ نِعْمَتَ اللّهِ لاَ تُحْصُوهَا

إِنَّ الإِنسَانَ لَظَلُومٌ كَفَّارٌ

“O size istediğiniz her şeyden verdi. Allah'ın nimetini sayacak olsanız sayamazsınız. Doğrusu insan çok zalim, çok nankördür!”[7]

Allahü Taala’nın bize in’am ve ikram  ettiği her şey bizim için bir hayır, aynı zamanda da bir imtihan vesilesidir. Maddi ve manevi var olan her şeyimizin hesabını da mutlaka vereceğiz.

وَأَنفِقُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَلاَ تُلْقُواْ بِأَيْدِيكُمْ إِلَى التَّهْلُكَةِ وَأَحْسِنُوَاْ إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ

“Allah yolunda harcayın. Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın.(İyi ve) Güzel olanı yapın; Allah (iyilik ve) güzel yapanları sever.”[8]

Aziz Müslümanlar!

 Neyi infak edelim ki, tehlikeye düşmeyelim ve Allah’ın cc sevgisini kazanan iyilik ehlinden olalım.

Gençliğimizi ve enerjimizi,

Malımızı ve servetimizi,

Makamınızı ve maharetimizi,

Öfkemizi ve sevdalarımızı,

Ömrümüzü ve canımızı,

Onun razı olacağı her şeyimizi ona takdim edersek, işte o zaman infakı ve ihsanı yakalamış oluruz.

يَا بَنِي آدَمَ خُذُواْ زِينَتَكُمْ عِندَ كُلِّ مَسْجِدٍ وكُلُواْ وَاشْرَبُواْ وَلاَ تُسْرِفُواْ إِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُسْرِفِينَ

“Ey Âdem oğulları! Her secde edişinizde güzel elbiselerinizi giyin; yeyin, için, fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez.[9]

وَآتِ ذَا الْقُرْبَى حَقَّهُ وَالْمِسْكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ وَلاَ تُبَذِّرْ تَبْذِيرًا

“Bir de akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver. Gereksiz yere de saçıp savurma.”[10]

 

إِنَّ الْمُبَذِّرِينَ كَانُواْ إِخْوَانَ الشَّيَاطِينِ وَكَانَ الشَّيْطَانُ لِرَبِّهِ كَفُورًا

“Zira böylesine saçıp savuranlar şeytanların dostlarıdırlar. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür.”[11]

 Sorumluluğun Hatırlatılması

 İnsanın dünya hayatındaki mesuliyet ve sorumluluğunu da Rabbimiz cc şöyle ifade etmiştir:

أَيَحْسَبُ الْإِنسَانُ أَن يُتْرَكَ سُدًى

”İnsanoğlu kendisinin başıboş bırakılacağını mı zannediyor?”[12]

Bir diğer Ayeti Celilede ise;

ثُمَّ لَتُسْأَلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّعِيمِ

“Nihayet o gün elbette nimetlerden hesaba çekileceksiniz.”[13]buyurmaktadır.

 Aziz Kardeşlerim!

 Dinimizdeki haramlardan bazılarını hatırlayacak olursak;

 Katl (haksız yere bir cana kıymak) haram,

Kürtaj haram,

Zina ve ona götüren bütün hal durum ve davranışlar haram,

İftira etmek haram

İçki haram,

Kumar haram,

Faiz haram,

İsraf ve cimrilik haram,

Yetim malı yemek haram,

Kalpazanlık, karaborsacılık haram,

Hırsızlık ve gasp, …

Allahtan gayrısına kulluk yapmak ve şirk haram

……..

Neden kıymetli kardeşim neden?

 

Çünkü, İslam’ın emir ve yasaklarına baktığımız zaman, İnsan için hayati kıymet taşıyan şu beş temel değeri korunmasının amaçlandığını görülmektedir.

1-    Canın Korunması

2-    Aklın Korunması

3-    Dinin Korunması

4-    Neslin Korunması

5-    Malın Korunması

Efendimiz Sav’in şu uyarısı bütün insanlık için ne kadar da yerindedir. Buyurdular ki:“İnsanların sahip oldukları ama çoklarının kıymetini bilemediği iki nimet vardır. Biri sıhhat diğeri ise boş vakit.”[14]

 Kıymetli Dostlar!

Sohbetimizin başında“BAĞIMLILIK” olarak tarif etmeye çalıştığımız, Ademoğlu için zararlı olan alışkanlıkları, insana verdiği zararın şiddetine göre sıralayacak olursak, genel olarak şu başlıklar altında toplayabiliriz

1.                Lüks Ve İsrafa Giren Alışveriş Bağımlılığı,

2.                Kahvehane, Gazino, Diskotek… gibi Hayırlı İş Yapılmayan Yerlere Düzenli Bir Şekilde Abone Olma Bağımlılığı

3.                İnternet, Bilgisayar Oyunları, Tv Proğramları Bağımlılığı,

4.                Kokakola, Pepsi  …Gibi Gıda Hükmünde Olmayan Kimysal İçerikli İçecekleri Alışkanlık Haline Getirmek

5.                Futbol Başta Olmak Üzere Spor Fanatizmi

6.                Sigara

7.                Uçucu Maddeler (Bali, Tiner, …)

8.                Bira

9.                Viski, Rakı, Şarap, … Gibi Alkollü İçkiler

10.           Uyuşturucu Maddeler (Sıvı, Toz, Tablet Gibi, Esrar, Ekstazi, Eroin-Kokoin)

11.           Kumar Bağımlılığı (Piyango, Toto, Loto, Ganyan, … Yasal Yada Yasak)

 İnsanlar Niçin Bağımlı Olurlar?

Kıymetli Müminler!

 Genel Manada bu soruya şöyle cevaplar  verilmektedir.

 Çok üzüntülüyüm,

Sıkıntı ve sitresliyim

Kendimi çok yalnız hissediyorum,

Ailem beni terketti,

Ailemden böyle gördüm,

Kendimi ispat etmem lazım,

Benim başkalarından aşağı kalır ne yanım var,

Çok sevinçliyim,

Bu günümü(zü), başarımı(zı)  kutlamam(ız)  lazım,

……………………., daha yüzlerce bahane.

Allah aşkına!

 Peygamberimiz yalnız kalmadı mı?

Anasız babasız büyümedi mi?

En çok sevdiklerini (Hz. Hatice) hatta altı çocuğunu kendi elleriyle toprağa vermedi mi?

Alaya alınmadı mı?

Izdırap çekmedi mi?

Ordusu dağılmadı mı ? (Uhut Günü)

……

Devlet kurmadı mı?

Hiç sevinmedi mi?

Mekkeyi feth etmedi mi?

 Efendimiz ve Ashabı Kiram, ecdadımız hangi hallerinde içki ile kendilerini teselli ettiler?

 Hangi zaferlerimi içki ile kutladılar?

 Var mı tarihimizde böyle bir şey?

 Üzüldüğünde, sübhanallah, esteğfirullah, la havla ve la guvvete illa billah, elhamdülillah… 

Sevindiğimizde, elhamdülillah, allahü ekber, esteğfirullah, … diyen bir milletin nesline ne oldu böyle?

 

Kıymetli Müminler!

 

Yukarıda arz ettiğimiz bağımlılık durum ve maddelerine kısa kısa bir göz atalım.

 

1-                LÜKS VE İSRAFA GİREN ALIŞVERİŞ BAĞIMLILIĞI

وكُلُواْ وَاشْرَبُواْ وَلاَ تُسْرِفُواْ إِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُسْرِفِينَ

“Yiyiniz içiniz ama israf etmeyiniz. Muhakkak ki Allah israf edenleri sevmez.”[15]Ayet’i Celile’sini temel aldığımızda, alışverişlerimizi sevaba ve hayra dönüştürebiliriz. Çünkü Allah Rasülü sav: “Kişinin yapmış olduğu harcamaların en hayırlısı ailesine yapmış olduğu harcamalardır”[16] buyurmuştur.

        

Bu konudaki bazı Hadis’i Şerif’lere kısaca bakalım:

Efendimiz sav buyurdular ki:

"Sizden kim nefsinden emin, bedeni sıhhatli ve günlük yiyeceği de mevcut ise sanki dünyalar onun olmuştur."[17]

 

“Yiyiniz, içiniz, sadaka veriniz ve giyininiz. Ancak kibirlenmeyin ve israf etmeyin. Şüphesiz Allah (c.c.) nimetinin eserini (görüntüsünü) kulunun üzerinde görmek ister.”[18]

 

“Müslüman olan, yeterli geçime sahip kılınan ve Allah’ın kendisine verdiklerine kanaat etmesini bilen kurtulmuştur.”[19]

 “Gerçek zenginlik, mal çokluğu değil; gönül tokluğudur.”[20]

 “Âdemoğlu, karnından daha şerli bir kap doldurmamıştır. İnsana belini doğrultacak birkaç lokma yeter. Eğer mutlaka yemesi gerekli ise midesinin üçte birini yemeye, üçte birini içmeye, üçte birini de nefes almaya (havayla doldurup boş tutmaya) ayırsın.”[21]

 “Yalnız şu iki ikimseyegıpte edilmelidir: Biri, Allah’ın kendisine verdiği malı Hak yolunda infak edip tüketen kimse; … ”[22]

 "Her ümmet için bir fitne vardır, benim ümmetimin fitnesi de maldır."[23]

"Sizden birine, dünyalık olarak bir hizmetçi ve Allah yolunda cihadda kullanacağı bir binek edinecek kadar mal toplaması yeterlidir."[24]

 Nu'mân İbnu Beşîr ra anlatıyor: "Hz. Ömer ra insanların nâil oldukları dünyalıktan söz etti ve dedi ki: "Gerçekten ben Rasûlullah (s.a.s.)'ın bütün gün açlıktan kıvrandığı halde, karnını doyurmaya âdi hurma bile bulamadığını gördüm."[25]

 Hz. Ali ra anlatıyor: "Biz Rasûlullahsav ile birlikte otururken uzaktan Mus'abİbnUmeyrragöründü, bize doğru geliyordu. Üzerinde deri parçası ile yamanmış bir bürdesi vardı. Rasûlullahsav onu görünce, (Musab’ın eski zengini ve onun bolluk içindeki yaşağını günlerini) düşünerek ağladı. Sonra şöyle buyurdu: "Gün gelip, sizden biri, sabah bir elbise, akşam bir başka elbise giyse ve önüne yemek tabakalarının biri getirilip diğeri kaldırılsa ve evlerinizi de (halılar ve kilimler ile) Kâ'be gibi örtseniz o zamanda nasıl olursunuz?" "O gün, dediler, biz bugünümüzden çok daha iyi oluruz. Çünkü hayat külfetimiz karşılanmış olacak, biz de ibâdete daha çok vakit ayıracağız.” Buyurdu ki: "Hayır! Bilakis siz bugün o günden daha iyisinizdir."[26]

 Moda Ve Marka Hastalığı

          Kıymetli Müminler!

          İhtiyacımız olmayan her türlü alışverişten uzak duralım ki şeytanın israf ve kibirlenme tuzağına düşmeyelim.

Efendimizin şu uyarıları ile bu bölümü tamamlayalım.

          “Peygamber sav malın boşa harcanmasını yasakladı”[27]

 

Ebû Ümâme İbn Sa'lebe el-Ensârî ra anlatıyor: "Rasûlullah sav'in yanında dünyayı zikretmişlerdi. Buyurdular ki: "Duymuyor musunuz, işitmiyor musunuz? Mütevâzi giyinmek îmandandır, mütevâzi giyinmek imandandır!"[28]

 "Âdemoğlunun şu üç şey dışında (temel) hakkı yoktur. İkamet edeceği  bir ev, avretini örteceği bir elbise, katıksız bir ekmek ve su."[29]

          Hakkımız olmayan şeylerin peşine düşüp de  perişan olmayalım.

 2-    KAHVEHANE, GAZİNO, DİSKOTEK, … GİBİ İÇİNDE HAYIRLI AMEL YAPILMAYAN YERLERE DÜZENLİ BİR ŞEKİLDE DEVAM BAĞIMLILIĞI

 Kıymetli Müminler!

 Nasıl ki Ömür bizim için en büyük sermeye ve nimetse, zaman ve mekan da bizim için en büyük nimetlerdendir.

          Aşağıda sunacağımız iki Hadisi Şerif bu noktada bizim için yol gösterici olarak yeterlidir.

Efendimiz sav buyurdular ki: "İnsanoğluna şu beş şeyden hesap sorulmadıkça onun ayakları Kıyâmet Gününde Rabbinin huzurundan ayrılmayacaktır:

Ömrünü nerede tükettiğinden,

gençliğini nerede yıprattığından,

malını nerede kazanıp nereye harcadığından ve

öğrendiği ilimle nasıl amel ettiğinden."[30]

 

Alemlere Rahmet olan Efendimiz sav bir diğer Hadisi Şeriflerinde de:

"Beş şey gelmeden evvel beş şeyi fırsat bil:

1. Ölüm gelmeden önce hayatının,

2. Hastalık gelmeden önce sağlığının,

3. Meşguliyet gelip çatmadan önce boş vaktinin,

4. İhtiyarlık gelmeden önce gençliğinin,

5. Fakirlik gelmeden önce zenginliğinin."[31]

Rabbim cümlemizi, "hayatını, sağlığını, vaktini, gençliğini ve zenginliğini" Allah'ın rızası yolunda sarf edenlerden eylesin.

 3-    İNTERNET, BİLGİSAYAR OYUNLARI VE TELEVİZYON DİZİLERİ BAĞIMLILIĞI,

Aziz Müminler, Kıymetli Gençler!

Yeni nesil akıllı telefonların yaygınlaşmasından sonra dünyadaki bütün insanları aynı düşünmeye aynı işleri yapmaya aynı ruh halini yaşamaya sevkenden modern bir hastalıktır internet bağımlılığı. İnsanı hem kendinden hem de bulunduğu ortamdan uzaklaştıran, ötekileştiren ve sonunda yalnızlaştıran bir bağımlılık ki, sonuçta kişi şeytanın oyuncağı haline gelmektedir.

Facebook, twiter, … gibi alt yapısını kafirlerin yapmış olduğu bu küresel tuzaklara karşı, özellikle gençlerimizi, imanından, kendi öz kimliğinden, asil tarihinden uzaklaştırmakta, Siyonizm, kapitalizmve ateizmin kucağına atmaktadır.

Bilgisayar oyunlarına da baktığımızda, maalesef farklı bir tablo ile karşılaşamıyoruz.

Televizyon Proğramları (dizi, yarışma, …) da netice olarak, “yeni dünya düzeni” dedikleri dinin tebliğ, tebyin ve teşvikini yapmaktadır.

Nerede Müslüman bilim adamları, mühendisleri, fikir adamları, senaristleri, artistleri, devlet adamları, …. Nerede?

Bütün bunlar, “büyük şeytanın” evrensel, global ve küresel dedikleri yeni dünya düzeni dininin büyük tuzaklarıdır.

Her Müslüman Millet de bu alanda kendi dinine, medeniyetine, kültürüne, özüne, geçmişine uygun atılımlar ve teknolojik gelişmeler yapmak zorundadır.

Küfür ehlinin bu mücadelesini Yüce Rabbimiz şu Ayeti Kerimede şu şekilde beyan etmiştir:

إِنَّ الَّذِينَ يُحِبُّونَ أَن تَشِيعَ الْفَاحِشَةُ فِي الَّذِينَ آمَنُوا لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَاللَّهُ يَعْلَمُ وَأَنتُمْ لَا تَعْلَمُونَ

“İnananlar arasında çirkin şeylerin yayılmasını arzulayan kimseler için dünyada da ahirette de çetin bir ceza vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” [32]

Bu konu ile alakalı daha onlarca Ayet ve Hadis söyleyebiliriz. Ancak, önemli olan kafirler bu çalışmalarını yaparken, Müslümanlar nerede ne ile meşguller?

Küfrün bu tuzakları ile neden kendilerini oyalayıp dururlar?

Müslüman her daim şu Hadisi Şerife göre adımlarını atmalıdır:

“Kişinin malayani (ne dünyaya ne de ahirete yaramayan işler, konuşmalar, düşünceler, mekanları) şeyleri terki İslam’ının güzelliğinden ileri gelir.”[33]

4-    KOLA, PEPSİ, FANTA … GİBİ GIDA HÜKMÜNDE OLMAYAN KİMYSAL İÇERİKLİ İÇECEK BAĞIMLILIĞI

 Zamanla içenlerde bağımlılık yaptığı ve tıbben zararları tesbit edilen her türlü içecek Müslümanın kaçınması gereken içecekler listesinde olmalıdır.

Son zamanlarda otomasyon sistemi ile üretilip, sağlık açısından ya da dini kaygılar güdülmeden, sırf daha çok para kazanma adına nice zehirli yiyecekler sofralarımıza kadar gelmiş durumda.

Son zamanlarda sıkça görülen, maalesef, genç yaşta kansere yakalanma vakalarının sebeplerinin başında, kimyasallarla raf ömrü uzatılan gıda maddeleri gelmektedir.

Bu maddelerinde başında patenti yabancı olan Cocacola, Pepsi, Fanta, enerji içecekleri, … gibi içecekler gelmektedir.

Müslümanların önce yüreklerindeki imanları için Allahtan “MAKBUL İMAN” sertifikası almaları gerekmektedir. Sonra da herhal ve durumda, mutfağına ve midesine götürdüğü şeylerle, raflarında ve kasasında biriktirdiklerini ALLAHIN HELAL süzgecinden geçirmelidirler.

Müslüman Ülkelerin de yurtdışından ithal ettikleri gıda ve diğer ürünlerde Helal Sertifikası olmayan malları ithal etmemeleri gerekmektedir.

İsrail’e gıda satmak isteyen her firma Yahudi inancına göre Yahudilerin helal gıda sertifikası almalıdır.[34]

5-    FUTBOL VE SPOR FANATİZMİ

 Genelde ekonomik açıdan geri kalmış ülkelerde her türlü top ve diğer oyunları fanatizm seviyesine çıkmıştır. Ülkemizde ata sporumuz olan güreş, yüzme, atıcılık, … gibi dinimizin de uygun gördüğü spor faaliyetleri maalesef gerilemeye yüz tutmuştur.

 ((Fanatizm, “körü körüne ve tutkuyla bağlılık” diye tanımlanıyor. Günümüzde futbolun fanatizmi de beraberinde getirmesi ve uluslararası bir endüstriye dönüşmesi, işin artık bir spor olmaktan hayli uzaklaştığının bir işareti. İşin devasa ekonomik boyutu bir yana, futbol fanatizmi psikolojik ve toplumsal açıdan ciddi olarak irdelenmesi gereken bir olgu.

 

Genel bir bakış açısına göre, futbolu meslek edinen bazı sağlıklı-yetenekli genç insanlar, uzunca bir eğitimden sonra takımlarda yer alırlar ve mesleklerini icra ederler. Bu işten kısa sürede büyük miktarlarda para da kazanabilirler. Futbolcuların takım tuttuğu pek söylenemez. Kim daha iyi para verirse koşa koşa giderler. Halk tabiri ile “kimin arabasına binerlerse onun türküsünü söylerler.” Oysa fanatik taraftarlar, çok sevdiği bir futbolcu rakip bir takımla sözleşme imzaladığında bu işe çok alınır, kendisine ihanet edilmişçesine kızgınlık duyar.

 İşin bir de medya boyutu vardır. Takımların galibiyetleri ve yenilgileri sansasyonel haberlerle duyurulur, yorumlanır. İş bununla da kalmaz, iğneden ipliğe futbolcuların her yapıp ettiği kitlelere belletilir. Bütün yaz boyunca istesek de istemesek de futbolcuların transfer haberleriyle meşgul olmadık mı? Futbolcuların manken ya da şarkıcılarla olan ilişkilerine, gençlere yönelik pek çok sözüm ona spor programında yer verilir, özendirilir. Böylece kitlelerin futbol endüstrisiyle irtibatları desteklenir.

 Fanatizmi sadece futbola yönelik olarak düşünmemek gerekir. Bir görüşe, örgüte, topluluğa veya kişiye başka hiçbir gerçeği görmezcesine, eleştiri kabul etmeksizin, hoşgörüsüzce bağlanmak da fanatizmdir. Fanatizm, psikolojik kökenleri olduğu kadar sosyolojik bir izahı da gerektirir. 1980 ihtilalinin olduğu yıllarda, ihtilal öncesi birbiriyle kardeş kavgasına girmiş olan gençlik arasındaki siyasi fanatizm biraz yavaşlamış, başka yönlere kanalize edilmeye çalışılıyordu. Rahmetli hocamız Prof. Hasan Ali Koçer, fakültenin bitişiğindeki spor salonundan neşe içinde, coşkulu sloganlar atarak çıkan gençliği görünce duygulandı: “İşte” dedi, “gençliği yönetmek bu kadar basit. Önlerine bir top koy, arkasından bir kedi gibi koşturup dursunlar!..”))[35]

Örnek Bir Olay:

[Ülkemizin en büyük sorunlarından biri olan Futbol fanatizmi, tehlikeli yüzünü bu kez de akla hayale gelmeyecek bir olayla gösterdi !.. Silahla duvardaki Galatasaray posterine ateş açan bir kişi, bir Fenerbahçeli'nin ölümüne neden oldu !

Postere Ateş Etti... 

Hürriyet Gazetesi'ndeki habere göre hem akıllara durgunluk veren, hem de insanın içini sızlatan olay şöyle gerçekleşti: 

İddiaya göre silah satmak isteyen emekli emniyet müdürü M.K.Ö., silah satın almak izteyen M.E.'ye silahı denetmek istedi. Tabancaları tek tek gösterip fiyatlarını söyleyen M.K.Ö., son olarak kendisine ait CZ 75 marka 9 mm çapındaki beylik tabancasını çıkardı. Ö., tabancanın namlusuna mermiyi sürdükten sonra şarjörünü çıkararak galericiye uzattı.


Adamı Kalbinden Vurdu:

İddiaya göre, koyu Fenerbahçeli olan M.K.Ö., silahlardan anlamadığını söylemesine rağmen M.E.’ye kartonpiyer bölmede asılı olan Galatasaray posterini göstererek, "Galatasaray’ı vur hadi" dedi. Bunun üzerine, M.E. tetiği çekti. Sadece iki metreden atılan mermi, posterin hemen altından kartonpiyeri delerek, diğer tarafta kasada oturan Hüseyin Gökhan Kaygusuz’un kalbine saplandı. Kaygusuz olay yerinde hayatını kaybetti.

 

33 yaşındaki Hüseyin Gökhan Kaygu’suz, çantasında taşıdığı altı tabancayı satmaya çalışan emekli … müdürünün ve tabanca alıcısının kurbanı oldu. 

Silahı, müşterisine "Galatasaray'ı vur hadi" diye veren emekli emniyet müdürü olayla ilgili ifadesinde "Namlunun içinde mermi olduğunun farkında dahi değildim. Silahı verdikten sonra Galatasaray posterini göstererek, ’Galatasaray’a sık’ dedim. Tam sıkmak üzereyken, ’Dur sıkma’ dedim. Ancak Mehmet ateş etmişti. Meğer Gökhan kasada oturuyormuş. Olaydan sonra biz de şaşkına döndük." dedi. 

……….

Silah Ve Fanatizm Her Zaman Ölümcül Oluyor !.. 

Akıl almaz bu olay sonunda bir kişi hayatını kaybederken, bir kişi de hapse girdi; sürekli şiddetle, öfkeyle, ölümle, kanla bağdaştırılan fanatizmin akla hayale gelmeyecek anlarda bile nasıl acı sonuçlar doğurabileceği ortaya çıkmış oldu. 

Her büyük galibiyetten sonra silahla kutlama yapan şehir eşkıyalarının yol açtığı ölüm ve yaralanmaların ardından, şakayla karışık söylenmiş bir "Posteri vur hadi" sözü bile bir cana mal olmuş oldu.][36] 

 Gençliğini Kuran ve Sünnet çizgisinde terbiye edemeyen, ahlaki erdemlerle süsleyemeyen bir toplum, futbolla, festivalla, karnavalla, bütün bir toplumu mahfetmekte, tüketmektedir. Ve sonunda toplumsal bir cinnet yaşamaktayız.

 6-    SİGARA KULLANIMI

 

Değerli Müminler!

 

Bu konuya üç yönüyle inceleyelim.

 

1-    Maddi Boyutu

Dünyada 15 yaş üstü sigara içenlerin sayısı, 1,2 milyar’dır.

Ülkemize Baktığımızda;

 21 Milyon kişi sigara içmektedir.

Ülkemizde (2004-2013) 10 yılda sigaraya verilen Para miktarı ise 206 Milyar Lira.[37]

 

Buna sağlık harcamalarını da kattığımızda felaketin maddi boyutları da ortaya çıkmaktadır.

 

v Afrikada ise her yıl 7 milyon insan açlıktan ölüyor.[38]

 2-    Sağlık Boyutu

 Her yıl dünyada 15 milyon (İstanbulun nüfusu kadar) insan sigaraya bağlı hastalıklardan dolayı ölmektedir. Bu da her 6 saniyede bir kişinin ölmesi demektir.

 Ülkemizde ise, her yıl 120 bin kişi aktif 15 bin kişi de pasif içici olarak, sigaraya bağlı hastalıklardan dolayı ölmektedir.

 Bununda manası, her saat 15 kişi sigaradan dolayı can vermekte.

 

v Tütün üreten ve sigaranın ticaretini yapan her Müslümanın bu tablo karşısında kazancının helal mi haram mı olduğunu bir kez daha gözden geçirmesi gerekmektedir.

 Sigaranın zararları:

 İçerisinde 4 binden fazla zehirli madde olan sigaranın zararlarını kısaca özetleyecek olursak;

Kan dolaşımından kalp krizine,

Vücudun savunma sistemini zayıflatmaktan hastalıklara davetiye çıkarmasına,

Her türlü kansere yol açmasından ani ölümlere.

Pek çok sigaranın değişik alkollerle yıkandığını, bu tür sigarayı kullanan Müslüman’ın aynı zamanda o alkolleri nefes yolu ile kullandığını unutmayalım.

Elimize sebepsiz yere bir diken bile batırmamıza rıza göstermeyen rabbimizin, bütün bir bedeni mahveden sigaradan razı olmayacağını unutmayalım.

Sigara içmeyi deneyen her dört kişiden üçünün sigaraya tiryakisi olduğunu unutmayalım.[39]

Sigara bağımlısı olan kardeşlerimizi de “Allah cc kurtarsın” diyelim.

 3-    Dini Boyutu

 Kıymetli Müslümanlar!

 Yukarıda yaptığımız açıklamalar ışığında, hem içene hem dumanından etkilenene maddi ve manevi olarak zararı kesinleşmiş olan ve kullananları kendine bağımlı hale getiren sigara hakkında söylenecek fazla bir söz bulamıyoruz.

 Bu konuda takva ehli Müslüman alimlerin“haram” fetvası, Alllah’tan af ve rahmet dileyen Müslümanlar için en uygun fetvadır.

 Cevat Akşit Hoca’nın Fetvası:

 "Temiz Suya Sidik Karıştırma"

Bakkal dükkânı işleten bir izleyicinin, dükkânında sigara ve kontör gibi para eden malı olduğunu ve bunlara zekât düşüp düşmediğini sorusunu yönelttiği İlahiyatçı Cevat Akşit, öncelikli olarak sigara konusuna dikkat çekti. Daha önce de verdiği sohbetlerde “sigaranın haram olduğunu” beyan ettiğini hatırlatan Prof. Akşit, izleyiciye sigaradan kazandığı paranın haram olduğu fetvasını verdi. İzleyiciye, “Kesinlikle sigara satma!” uyarısını yapan Akşit,  “O aldığın para, tertemiz suya sidik karıştırmak anlamına gelir. Yazık ediyorsun Helal parana. Sakın sigara satma.” diye konuştu. 

 "Sigara Eroin Ve Esrar Gibi Zehirliyor"

Prof. Dr. Cevat Akşit sigara konusunda şunları söyledi: “Olur mu arkadaşım ben yıllarca Kanal’7 den sigaranın haram olduğunu dünyaya ilan ettim. Hala ısrarla söylüyorum sigara satarken aldığın para helal değildir. Sigara zehirdir. Devlet bile yazıyor paketin üstüne “sigara öldürür” diye. Ne öldürür? Zehir öldürür. Zehir satmak helal olur mu?  Kesinlikle sigara satma! O aldığın para, tertemiz suya sidik karıştırmak anlamına gelir. Yazık ediyorsun Helal parana. Sakın sigara satma. Yani laboratuarla sabittir, dünya bütün ilim adamları bunu ortaya koydular. Dinle ilgili olmayan kimseler; sigara, esrar ve eroin gibi kesin zehirdir. İnsanlara zehir satmak helal değildir. Aldığın parada caiz değildir.”[40]

 Diyanet Vakfı İslam İlmihalinde de, bir grup ulemanın, “özellikle tiryakilik derecesinde sigara alışkanlığını sağlık açısından zarara ve ekonomik yönden israfa yol açtığı, nafaka yükümlülüğünü ihlâl ettiği gerekçesiyle “haram” saymışlardır.[41] ibaresi yer almaktadır.

 Kur’an-ı Kerim’de ise Yüce Rabbimiz şöyle bildirmektedir.  

وكُلُواْ وَاشْرَبُواْ وَلاَ تُسْرِفُواْ إِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُسْرِفِينَ

“Yiyiniz, içiniz, fakat israf etmeyiniz, Çünkü O, israf edenleri sevmez."[42]

 

Aziz Müminler!

7-    UÇUCU MADDELER (BALİ, TİNER,  … )

 Pahalı olmayan, kolayca elde edilebilen, tıpta, sanayide ve günlük hayatta çeşitli amaçlarla yaygın olarak kullanılan, tiner, kuru temizleme maddeleri, uhu, bali, … gibi maddelerdir.

Genelde bu tür maddeleri evi barkı olmayan ve “sokak çocukları” diye tarif edilen gençler kullanmaktadır. Bir millet Müslüman olsun da o ülkenin kışında soğuğunda sokaklarda yaşayan çocukları olsun.

Genellikle bu gençler, sokaktaki şiddete, açlığa, aşağılanmaya, merhametsizliğe ve sevgisizliğe katlanabilmek, cesur ve güçlü olduğunu isbat etmek için bu tür maddeleri kullanmaya başlamışlardır.

Bu maddeleri kullandıkları zaman, sıcaklık hissettiklerini, kafayı bulduklarını, anne babalarını ve evlerini unutabildiklerini söylemişlerdir.[43]

Kuranın ve Rasülullahın özellikle tavsiye ettiği “yetimin hakkı”nın verilmemesi, görülüp gözetilmemesi sonra da hazin bir tablo.

Çok zorda olsa bireysel olarak bu tür gençlerin dertleri ile ilgilenmeliyiz. Bu alanda dernek ve vakıflarımız etkin görevler üslenmeli.

Daha da önemlisi devletin bu alanda etkin hizmetleri olmalı.

Sokakta tek bir yetim kalmayıncaya kadar,  yuvasız bir genç kalmayıncaya kadar, millet ve devlet elele vermelidir. O zaman ne bonzai ne de başka bir madde bu gençlerimizi zarar veremeyecektir.

 

Kıymetli Müminler!

Bundan sonraki üç madde birbiri ile iç içe olan maddelerdir.

Kanunlara baktığımızda, birayı, alkollü içkileri ve bir kısım kumar oyunlarını serbest bırakmakta aynı derecede sağlığa zararlı olan maddeleri ve kumar çeşitlerini de serbest bırakmakta hatta üstü kapalı desteklenmektedir.

Haklı olarak esrar eroin, … yasaklanırken, neden içki serbest?

Bunun nedenlerini araştırdığımızda karşımıza yüksek oranlardaki vergi geliri olduğunu görüyoruz.[44]

Sigaranın vergi oranı     /85

Biranın vergi oranı        /51

Rakının vergi oranı       /60

Viskinin vergi oranı      /52

 

8-    BİRA

 

Bira nedir?

 

Çimlendirilmiş arpanın özel muameleden geçirilmesi, mayalanması sonucu elde edilir. İçerisinde %5-6 etil alkol bulunur. Kesinlikle içki sınıfına dahildir.

 Alkolsüz Bira adı altında insanlar kandırılmakta ve piyasaya sürülmekte.

  

Alkolsüz Bira Denilen Şey Nedir?

 

İçerisinde %5-6 nisbetinde etil alkol bulunan biranın, etil alkol oranının vakumlanarak azaltılmasıdır. İçerisinde kesinlikle %1-1,5 oranında etil alkol bulunmaktadır.[45]

 

Özellikle birayı diğer içki türlerinden ayrı olarak incelemeyi uygun buldum. Çünkü alkollü ve diğer içkilere başlama ve alışma bira zehiri ile başlamakta.

 

2012 yılında ayran tüketimi 442 bin 570 ton

2012 yılında bira  tüketimi  998 milyon 823 bin 252 litre

 

Genel Alkol tüketimi 4 kat arttı kullanım yaşı düştü:

 

2002 yılından önce Türkiye'de 583 milyon litre içki tüketiliyordu. Devletin resmi kayıtlarına göre 2010 yılı itibariyle Türkiye'deki içki tüketimi 2 milyar litreye ulaştı. Yani 2002 yılından 2010 yılına kadar geçen 8 senede ülkemizdeki içki tüketimi 4 katına çıkmıştır. 10 sene önce içkiye başlama yaşı 15- 16 iken bugün 11'e düştü.

 

“Bir şeyin çoğu sarhoşluk veriyorsa azıda haramdır.”[46]Hadisi şerifince amel etmelidir her Müslüman genç.

 Aziz Müslümanlar!

 Gelelim esas içki zehirinin ne olduğuna.

9-    RAKI, VİSKİ, ŞARAP, … GİBİ ALKOLLÜ İÇKİLER

Yüce Allah cc İslam’ın emir ve yasaklarını, hüküm ve kurallarını, haram ve helallerini beyan edip açıklarken, önce kendi uluhiyet ve rububiyetini İman eden yüreklere güzel göstermiş, kalplerde yeşeren iman fidanları Bi’setin ilerleyen yıllarında amellerde de değişim ve gelişmesini sürdürerek, haramlar ve helaller olarak belirgin hale gelmiştir.

Kalplerde Allaha olan sevgi kökleşince, O sevgilinin rızası elbette öncelik arz eden hale gelir. O, neden Razı ise istenir ve yapılır. O, neden razı değilse, ondan da uzak durulur.

Ancak Yüce Rabbimiz, kelamını nasıl peyderpey inzal buyurmuşsa, Emir ve Nehiy’lerini de peyderpey beyan etmiştir. İşte konumuz olan sarhoşluk veren şeyler de İlahi metoda uygun olarak, tedricen yasaklanmıştır.

 Şimdi bu tedrici duruma bir göz atalım.

 Sarhoşluk Veren Şeyleri Yasaklayan Ayetlerdeki Tedricilik

 1-                Dikkat çekme (Bir nimetten hem iyi hem de közü rızık elde edilebilir. Bunun üzerinde aklediniz.)

وَمِن ثَمَرَاتِ النَّخِيلِ وَالأَعْنَابِ تَتَّخِذُونَ مِنْهُ سَكَرًاوَرِزْقًا حَسَنًا إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَةً لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ

“Hurma ve üzüm gibi meyvelerden hem içki hem de güzel gıdalar edinirsiniz. İşte bunlarda da aklını kullanan kimseler için büyük bir ibret vardır.”[47]

 2-                İyilik ve kötülük verdiğinin beyan edilmesi, kötülüğünün daha fazla olduğu hükmü(Kişi kendisi derin derin tefekkür edecek)

Medine devrinde Hazret-i Ömer ra  veSa’d bin Muazra gibi Ashâb-ı kiram’dan bazı kimseler:YâResulullah! İçki hakkında bize yol göster, çünkü o aklı gideriyor. dediler.

Daha sonra şu Âyet-i kerime nâzil oldu:

يَسْأَلُونَكَ عَنِ الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ قُلْ فِيهِمَا إِثْمٌ كَبِيرٌ وَمَنَافِعُ لِلنَّاسِ وَإِثْمُهُمَآ أَكْبَرُ مِن نَّفْعِهِمَا وَيَسْأَلُونَكَ مَاذَا يُنفِقُونَ قُلِ الْعَفْوَ كَذَلِكَ يُبيِّنُ اللّهُ لَكُمُ الآيَاتِ لَعَلَّكُمْ تَتَفَكَّرُونَ

“Sana, içki ve kumar hakkında soru sorarlar. De ki: Her ikisinde de büyük bir günah ve insanlar için bir takım faydalar vardır. Ancak her ikisinin de günahı faydasından daha büyüktür. Yine sana iyilik yolunda ne harcayacaklarını sorarlar. «İhtiyaç fazlasını» de. Allah size âyetleri böyle açıklar ki düşünesiniz.“[48]

3-                Sarhoş iken İbadet yapılamayacağının hükmü(Yol ayrımına gelinmiştir. Helal olandan ve iyiden yana tercihini yapmalısın)

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَقْرَبُواْ الصَّلاَةَ وَأَنتُمْ سُكَارَى حَتَّىَ تَعْلَمُواْ مَا تَقُولُونَ...

“Ey iman edenler! Siz sarhoş iken -ne söylediğinizi bilinceye kadar- kadar namaza yaklaşmayın.. … ”[49]

Bu Ayetin nuzul sebebi şudur:

Muhammed b. Kays'a göre ise bu âyet-i kerime bir kısım Medineli kişiler hakkında nazil olmuştur. Resulullah Medine'ye gelince içki içen ve kumar oynayan bazı insanlar onun yanına gelmişler ve ona bunların hükmünün ne olduğunu solmuşlardır. Bunun üzerine Allah Teala "Ey Muhammed, sana içki ve kumardan soruyorlar. De ki: "Onlarda büyük günah vardır. İnsanlar için faydalan da vardır. Ancak günahları faydalarından çok büyüktür.[50] âyetini indirdi.

 

Bunun üzerine o insanlar dediler ki: "Bunlar, haklarında ruhsat gelen şeylerdir. Biz, kumardan kazandığımız malı yiyelim içkiyi de içelim. Allahtan da affedilmemizi dileyelim."

 Nihayet bir adam akşam namazını kılarken Kâfirun suresini şu şekilde okumaya başladı. "Ey Muhammed de ki: "Ey kâfirler, ben sizin taptıklarınıza ibadet ederim. Siz ise benim ibadet ettiğime tapacak değilsiniz."

Bu kişi âyeti doğru okuyamadığı gibi ne okuduğunu da bilmiyordu. İşte bunun üzerine bu Ayeti Kerime nazil oldu.

 

Ya harama devam eder, rabbinden uzak durursun. Ya da haramı terk eder ve Rabbinin divanına kabül olursun. Tercih senin!

Nasıl O’ndan ayrı kalabiliriz ki?

 Yüreği Allah sevgisi ile dolu Aziz Müslüman!

4-                İçki kesin olarak yasaklanmıştır. (Burada iş milletin kanun yapıcılarına ve yöneticilerine düşmektedir ki en önemli merhale de burasıdır.)

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِنَّمَا الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ وَالأَنصَابُ وَالأَزْلاَمُ رِجْسٌ مِّنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ فَاجْتَنِبُوهُ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

"Ey iman edenler! İçki, kumar, (tapınmaya mahsus) dikili taşlar, fal okları (şans oyunları)ancak şeytanın amelinden birer murdardır. Onun için bunlardan kaçının ki muradınıza eresiniz.”[51]

Aynı sürenin bir sonraki ayetinde alkollü içeceklerin insanlara vermiş olduğu zarar ve alkollü içeceklerin haram oluşunun hikmet yönü şöyle ifade edilmektedir.

إِنَّمَا يُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَن يُوقِعَ بَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاء فِي الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ وَيَصُدَّكُمْ عَن ذِكْرِ اللّهِ وَعَنِ الصَّلاَةِ فَهَلْ أَنتُم مُّنتَهُونَ

“Şeytan içkide ve kumarda ancak aranıza düşmanlık ve kin düşürmek, sizi Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık siz (hepiniz) vazgeçtiniz değil mi?”[52]

 

Bu Âyet-i Kerime’ler nazil olunca, Rasulullah sav: “Şu anda ellerinde içki bulunanlar artık onu ne içebilir, ne de satabilir. Bu sebeple onu yok etsinler!” buyurdu.

Daha sonra bir nidacı: “Haberiniz olsun ki, içki haram kılınmıştır!” diyerek Medine sokaklarında seslendi.[53]

Bunun üzerine dökülen içkiler Medine sokaklarında sel gibi aktı, onlar bir kere geldiler, onlar Ashâb-ı Güzin Efendilerimiz’di, onlar işte böyle iman ettiler!

Bu son iki Ayeti Kerime’nin nuzulü ile alakalı olarak Hz. Ömer ra’ın şöyle dua ettiği rivayet edilmiştir. Bu hususta Ebu Meysere diyor ki:

 "Ömer b.el-Hattab ra Allah'a şöyle dua etti: "Ey Allahım sen içki hakkında bizi şifaya kavuşturan bir açıklama yap."  Bu duaların akabinde de bu ayetler nazil oldu.

فَهَلْ أَنتُم مُّنتَهُونَ "Artık bunlardan vaz geçtiniz değil mi?" sorusuna karşılık ashabı Kiram da: "Vaz geçtik ey rabbimiz." dediler.

Değerli Müminler!

Bir kısım Müslümanların, özel gün ve gecelerde, özel toplantılarda, haftanın belirli günleinde sarhoş etmeyecek kadar alkol kullanmayı medenilik ve çağdaşlık olarak görmekte ve inançları açısından da bunda herhangi bir sakınca görmemektedirler.

Bu konuda sözü Medeniyetin şehrini kurmuş, Allah Rasülü’ne sav bırakalım. Bakalım O ne diyecek:

كُلُّ شَرابٍ أسْكَرَ فَهُوَ حَرَامٌ

"Sarhoşluk veren her içki haramdır.[54]

 Bir başka hadiste Efendimiz sav ;

 "Her sarhoş edici şey haramdır. Bir farak (küp) içildiği takdirde sarhoşluk veren bir şeyin tek avucu da haramdır."[55]

 

Hz. Enes ra anlatıyor: "Resûlullah sav hamr’la ilgili olarak on kişiye lanet etti: "(Hammaddesinden şarap yapmak maksadıyla) sıkana ve sıktırana, içene ve sâkilik[56] yapana, (imalathâneden veya depodan, toptancıdan perakendeciye veya müstehlike kadar) taşıyana ve taşıtana, satana ve satın alana, bağışlayana, bunun parasını yiyene."[57]

 İstatistik

 Alkol ile alakalı istatisdiki bilgilerden bazılarına bir göz atacak olursak;

Dünyada her yıl 2,5 milyon insan alkolden ölmekte, bunun 300 bini 15-19 yaş arasıdır.

 Ülkemizde 4 milyon alkolik, 17 milyon alkol kullanıcısı bulunmakta.

 2003 yılında 500 milyon litre olan içki tüketimi 7 yılda 1 milyar 902 milyon litreye ulaşmıştır.[58]

 İçkinin sebep olduğu suçların oranları:

 Cinayetlerin                  %85

Aile içi şiddet       %70

Trafik kazaları     %65

Akıl hastalıkları   %60

Tecavüz               %50

Şiddet                  %50

2013 yılı sonu itibariyle ülkemizde 105 bin 226 işletmede alkol satışı yapılmaktadır

 Alkolün Zararları:

 Sigarada olduğu gibi, alkol de insan sağlığı için ölümcül tehlike saçmaktadır.

 Efendimizin “Ümmül Habâis” (Kötülüklerin Anası) olarak tarif ettiği içkinin insana ve insanlığa zararları saymakla bitmez. Genel olarak şöyle izah edebiliriz:

 Alkol akıl ve hafızayı zaafa uğratmaktan

Kan dolaşımının düzenini bozmaya,

Sinir sistemini bozmaktan

Karaciğer ve böbrekleri yıpratmaya,

Mide ve bağırsakları bitirmekten

Yeme ve idrar düzenini bozmaya

Kalp krizinden ani ölümlere kadar çok zararları vardır.[59]

 Alkollü araç kullanımından dolayı gerçekleştirilen kazalar ve bunların sonucunda ölüm ve yaralanmalar meydana gelmekte, milyonlarca lira da heba olmaktadır.

 Efendimizin şu mühim uyarısı ile bu bölümü özetliyelim: "Hamr bütün ahlaksızlıkların (fevâhiş) anasıdır ve büyük günahların en büyüğüdür. Onu içen, annesine, teyzesine ve halasına saldırabilir"[60]

 

v Kendisine zina, katl ve içki teklifi yapıldığında, İçkiyi tercih eden adamın hazin sonu!

 

 

10-           UYUŞTURUCU (SIVI, TOZ, TABLET GİBİ, ESRAR, EROİN, EKSTAZİ, KOKOİN)

 

İslâm’ın emir ve yasaklarındaki genel amaçlar dikkate alındığında İslâm’ın bu konudaki yasağının sadece şaraba veya belirli alkollü içkilere mahsus olmadığı, aklî ve ruhî dengeyi bozan, sinir sistemini uyuşturup beynin işlevlerini etkileyen, kişinin irade ve düşünme gücünü tamamen veya kısmen yok eden her türlü keyif verici uyuşturucunun da aynı yasak kapsamına girdiği görülür. Hatta bugün modern tıp, psikoloji ve toplum bilimleri esrar, afyon, eroin, kokain gibi uyuşturucu maddelerin insan sağlığı ve toplum düzeni için içkiden de zararlı ve tehlikeli olduğunda birleşmektedir. Şu halde  haram hükmünün illeti olan sarhoş etme, uyuşturma özelliğini taşıyan maddeleri vücuda almak haram hükmünü alır. [61]

 Uyuşturucunun Zararları:

 Akıl, sinir ve sindirim sistemini tamamen etkisiz hale getirdiği için, kullanıcı hem kendi bedenine hem de dışındaki her şeye zarar verir ancak bunu hissetmez ve önemsemez.

Yani insan hissiz ve duygusuz bir canavara dönüşür.

 

Her bir kullanımda vücut alınan zehire bağışıklık kazandığından, aynı dozda alınan madde bir önceki etkiyi göstermediğinden, kullanıcı her bir seferinde dozu artırmak zorunda kalmaktadır. Bu da kişiyi sonunda ölüme sürüklemiş olur. [62]

 

11-           KUMAR BAĞIMLILIĞI (PİYANGO, TOTO, LOTO, GANYAN, … YASAL YADA YASAK)

 Kumar, nasıl sonuçlanacağı önceden belli olmayan ihtimalli bir şeye bağlı kalarak mal vermek veya almaktır.

 Kumar, adı ne olursa olsun bu özelliği taşıyan para veya mal karşılığı oynanan her türlü bahis oynudur.[63]

 

Şöyleki, ister kahvede çayına, isterse özel masalarda belirli miktarlarda oynansın, işin içinde bahis, şans ve belirli bir şey varsa, bu kumara girer.

 Kolaylıkla mal çarpmak veya çarptırmak olduğu için Kur'an'da "meysir" denilen kumar, kolaylık anlamındaki "yûsr" kökünden gelmektedir.

 İslam öncesi Arap soyluları kumar yoluyla para kazanmayı utanç verici bir davranış olarak gördüklerinden, bunu eğlence olarak oynarlardı. En yaygın usul ise, meysir adıyla Kuranda da geçen, üzerinde pay ve risk değerleri yazılı, her birinin ayrı isimleri olan belirli sayıdaki ağaç çubukların çekilmesi şeklindeydi ve bu da kurumsallaşmıştı.[64] Yani Mekke Şirk Devletinin Resmi kumarı durumundaydı.

 Kumar İslam Dininde haram kılınmıştır. Alkollü içecekler bahsinde dile getirdiğimiz ayette Yüce Rabbimiz bu hususu şöyle ifade etmektedir.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِنَّمَا الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ وَالأَنصَابُ وَالأَزْلاَمُ رِجْسٌ مِّنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ فَاجْتَنِبُوهُ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

إِنَّمَا يُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَن يُوقِعَ بَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاء فِي الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ وَيَصُدَّكُمْ عَن ذِكْرِ اللّهِ وَعَنِ الصَّلاَةِ فَهَلْ أَنتُم مُّنتَهُونَ

"Ey iman edenler! İçki, kumar, (tapınmaya mahsus) dikili taşlar, fal okları ancak şeytanın amelinden birer murdardır. Onun için bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz.”

 “Şeytan içkide ve kumarda ancak aranıza düşmanlık ve kin düşürmek, sizi Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık siz (hepiniz) vazgeçtiniz değil mi?”[65]

 Ayette de ifade edildiği üzere yasak bakımından alkollü içecekler ve kumar arasında hiçbir fark yoktur. Bundan sonra insanlar yine içki içmeye devam ediyorlardı. Namaz vakti yaklaşınca ne okuduklarım bilmeleri için içki Kumar insanlar arasında haksız kazancı ortaya çıkaran bur husustur. Oysaki Yüce Rabbimiz bir ayette bu fiilin yasaklandığını şöyle bildirmektedir.

وَلاَ تَأْكُلُواْ أَمْوَالَكُم بَيْنَكُم بِالْبَاطِلِ

"Aranızda mallarınızı haksız sebeplerle ve batıl yollarla yemeyin"[66] Fert ve toplum açısından kumarın birçok zararları vardır. Bu zararları şöyle sıralayabiliriz.

 Kumarın zararları:

 Her Müslümanın kazancında, kendisinin olduğu kadar, akrabalarının, yetimlerin, fakirlerin, miskinlerin, yolda kalmışların, can taşıyan mahlukatın hakkı vardır.

 Serdar Ortaç isimli Ses sanatçısının “Kumarda, 20 yılda 50 Milyon dolar kaybettim” itirafı, insanların birikim ve varlıklarının nasıl eriyip yok olduğunun açıkça kanıtıdır.[67]

v Türkiye’ye izine gelmek için, arkadaşından borç para alan kumar hastası gurbetçinin hazin öyküsü

 

Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi

Olmaya  devlet  cihanda  bir nefes sıhhat gibi

KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN

 

 Velhamdü Lillâhi Rabbil Âlemîn

KULLANILAN KAYNAKLAR:

 1-Kuran-ı Kerim Meali, Diyanet Vakfı

2-Diyanet İlmihali

3-Oynarken Tükenmek KUMAR, Ayşenur ÇALIKÇI, DİB

4-Madde Bağımlılığı, Dr. Ömer Menekçe, DİB

5-Milli Gazete

 Vezirköprü Cezaevi Vaizi

Yaşar kapkara

Şubat 2015

 

[1] (Ra’d, 13/11)

[2]  (Elmalılı, IV, 2964)

[3] (M. Âkif).

[4] (Ali İmran, 3/110)

[5] (Enfal, 8/53)

[6](Tin, 95/4)

[7] (İbrahim, 14/34)

[8](Bakara, 2/195)

[9](Araf, 7/31

[10](İsrâ, 17/26)

[11](İsrâ, 17/27)

[12](Kıyame, 75/36)

[13](Tekasür, 102/8)

[14](Buhari, Rikak 1; İbniMace, Zühd, 15)

[15](Bakara, 2/195)

[16](Müslim, Zekat: 10; İbnMâce: Cihâd: 50); Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

[17](Tirmizî, Zühd 34, h. no: 2347; İbnMâce, Zühd 9, h. no: 4141)

[18](Buhârî, Libas 1; İbnMâce, Libas 23, hadis no: 3605; Nesâî, Zekât 66; Ahmed bin Hanbel, II/181-182)

[19](Müslim, Zekât 125; Tirmizî, Zühd 35)

[20](Buhârî, Rikak 15; Müslim, Zekât 130; Tirmizî, Zühd 40; İbnMâce, Zühd 9)

[21](Tirmizî, Zühd 47; Ahmed bin Hanbel, IV/132)

[22](Buhârî, İlim 15, Zekât 5, Ahkâm 3, İ’sitâm 3; Müslim, Müsâfirîn 268; İbnMâce, Zühd 22)

[23](Tirmizî, Zühd: 26, hadis no: 2337)

[24](Tirmizî, Zühd 19, hadis no: 2328; Nesâî, Zînet 119, h. no: 8, 218-219); İbnMâce, Zühd 1, h. no: 4103)

[25]Müslim, Zühd 36, hadis no: 2978)

[26] (Tirmizî, Kıyâmet 36, hadis no: 2478)

[27](Buhârî, Zekât 18; Husûmât 3, İ’tisâm 3; Müslim, Akdiye 14)

[28](EbûDâvud, Tereccül 1, hadis no: 4161; İbnMâce, Zühd 22, h. no: 4118)

[29](Tirmizî, Zühd 30, hadis no: 2342)

[30](Tirmizi, Sıfâtü-l Kıyâme: 1)

[31](Hâkim: Müstedrek)

[32] (Nûr, 24/19)

[33][Tirmizî, Zühd 11; Muvatta, Hüsnü'l-Hulk 3]

[34]Koşer: Yahudilerin Helal Gıda Sertifikası

[35] Ayşe İzci | Eylül 2001, Bilinçaltının Depremi: Fanatizm, Semerkand dergisi,

[36] Donanım Haber, Fanatizm böyle can aldı, 22 Ağustos 2007

[37] Anadolu Ajansı 01.06.2014 (www.aa.com.tr)

[38] (Timetürk, 25.07.2011)

[39]Türkiye Yeşilay Cemiyeti Resmi İnternet Sitesi www.yesilay.org.tr den alınmıştır.

[41] TDV, İslam İlmihali, c.II, s. 67

[42]A‘râf 7/31

[43] Madde Bağımlılığı, Dr. Ömer Menekşe, DİB Sayfa:37.

[45] Gıda Bilimi ve Teknolojisi, AÜ Ziraat Fak. Teksir numarası 113, Sayfa: 173, Ankara 1983.

[46] (Tirmizi, Eşribe, 3)

[47](Nahl, 16/67)

[48](Bakara, 2/219)

[49] (Nisa, 4/43)

[50] (Bakara, 2/219)

[51] (Maide, 5/90)

[52] (Maide, 5/91)

[53](Müslim: 1980)

[54]( Kütüb-i site, İbrahim Canan, Hadis No: 2262)

[55] (Kütüb-i site, İbrahim Canan, Hadis No: 2264)

[56]Sâki: İçki servisi yapan kişi.

[57][Tirmizî, Büyû 59, (1295);  İbnuMâce, Eşribe 6, (3381).]

[58]Akradyo internet sitesi, 18 Haziran 2012

[59]( Türkiye Yeşilay Cemiyeti Resmi İnternet Sitesi www.yesilay.org.tr den alınmıştır. )

 [60]İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 8/159-161.

[61]TDV İslam İlmihali, c.II, s.69-70

[62]Daha fazla bilgi için bkz. Prof. Dr. Alparslan ÖZYAZICI, Alkolü İçkiler, Sigara ve Diğerleri, DİB.yayınları

[63]Oynarken Tükenmek KUMAR, Ayşenur Çalıkçı, DİB, sayfa:13

[64] Oynarken Tükenmek KUMAR, Ayşenur Çalıkçı, DİB, sayfa:14

[65]Maide, 5/90-91

[66]Bakara, 2/188

[67] Milli Gazete, 16 Şubat 2015

başa dön

 

 

 

 
 
  Bugün 10 ziyaretçi (13 klik) kişi burdaydı! ALLAHIM! İÇİMİZDEKİ ZALİMLER YÜZÜNDEN BİZİ CEZALANDIRMA! AMİN!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol