Y A Ş A R K A P K A R A
  Mübârek Gün ve Geceler (Vaaz)
 


Mübarek Aylar ve Geceler

İçindekiler

7. Ay: Recep Ayı
 
                  Regaib Gecesi
                    Mirac   Gecesi

8. Ay: Şaban Ayı
 
                   Beraat Gecesi

9. Ay: Ramazan Ayı
 
                  Kadir Gecesi


Aziz Müminler!


Bu günkü sohbetimiz Üç Aylar ve Mübarek Gecelerin Fazileti üzerine olacak.

Üç Aylar dediğimizde aklımıza, Recep, Şaban ve Ramazan ayları gelmektedir.

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

اِنَّ عِدَّةَ الشُّهُورِ عِنْدَ اللّٰهِ اثْنَا عَشَرَ شَهْرًا ف۪ي كِتَابِ اللّٰهِ يَوْمَخَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ مِنْهَٓا اَرْبَعَةٌ حُرُمٌۜ ذٰلِكَ الدّ۪ينُ الْقَيِّمُ فَلَا تَظْلِمُوا ف۪يهِنَّ اَنْفُسَكُمْ وَقَاتِلُوا الْمُشْرِك۪ينَ كَٓافَّةً كَمَا يُقَاتِلُونَكُمْ كَٓافَّةًۜ

“Gökleri ve yeri yarattığı günde Allah'ın yazısına göre Allah katında ayların sayısı on iki olup, bunlardan dördü haram aylarıdır. İşte bu doğru hesaptır. O aylar içinde (Allah'ın koyduğu yasağı çiğneyerek) kendinize zulmetmeyin ve müşrikler nasıl sizinle topyekün savaşıyorlarsa siz de onlara karşı topyekün savaşın ve bilin ki Allah (kötülükten) sakınanlarla beraberdir.” (Tevbe, 9/36)

 Yüce Allah’ın belirli aylarda yapılan ibadetleri ay takvimine göre koymasında bir hikmet vardır. Yıl içindeki oruç ve hac gibi ibadetlerin değişik zamanlara gelmesiyle hem güneş takvimine göre senenin bütün günleri bu ibadetlerle şereflenmiş hem de zor ve kolay günlerde yapılan ibadetlerle bir imtihan kazanılmış ve de bir dengeleme meydana gelmiş olacaktır.

Allah Teâlâ gökleri ve yeri yarattığı zaman Ay’ın hareketini öyle ayarladı ki ay sistemine göre bir yılda on iki ay meydana geldi ve bir yıl 355 gün oldu.

Bu ayların isimleri şöyledir:

Kameri Aylar:

1) Muharrem  2) Safer     3) Rebî'ül-Evvel   4) Rebî'ül-Âhir  5) Cemâziyel Evvel  6) Cemâziyel Âhir  
7) Receb,        8) Şâban,   9) Ramazan,       10) Şevval,         11) Zilka'de,             12) Zilhicce.


Âyette işaret buyurulan « اَرْبَعَةٌ حُرُمٌۜ/ dört haram» Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Receb aylarıdır ki, bu sûrenin 5. âyetinden de anlaşılacağı üzere bu aylarda savaş yasaklanmıştır.

Kıymetli Müminler!

İnsanoğlu hak ve hakikatten uzaklaşıp zalimleşince gücü ve durumu nisbetince Din, İlim, Sermaye ve Siyasetin Gücünü kendi menfaat ve çıkarına göre dizayn eder.

Bunların içinde en kötü anlayış ise Dini menfaatine göre kullanmaktır.

Allah’ı tanıyıp da Hz. Peygamber’i ve Kur’an’ı tanımayan müşrikler, haccı ve savaşı belirli aylarda yapmak için haram ayları güneş takvimine göre sabitleyerek ilâhî kanunun aslî gayesini ortadan kaldırmışlar, kâfirliklerini artırmışlardı. Ancak 34. sene Zilhicce’nin 9-10’unun aynı eski yerine geldiğini tespit eden Resûlullah sav o sene Vedâ Haccını yapmış ve bunu ilan etmişti. Kamerî (ay) takvimi/hicrî takvim başlangıç olarak Resûlullah’ın hicretini, güneş takvimi de Hz. İsa’nın doğumunu esas almıştır.

Peygamberimiz sav Veda Hutbesi'nde haram aylar konusunda şöyle buyurmaktadır:

"Ey insanlar, harbedebilmek için haram ayların yerlerini değiştirmek, şüphesiz ki küfürde çok ileri gitmektir. Bu, kafirlerin kendisiyle dalalete düşürüldükleri bir şeydir. Bir sene helâl olarak kabul ettikleri bir ayı öbür sene haram olarak kabül ederler. Cenâb-ı Hakk'ın helâl ve haram kıldıklarının sayısına uydurmak için bunu yapıyorlar. Onlar Allah'ın haram kıldığına helâl, helâl kıldığına da haram derler. Hiç şüphe yok ki zaman, Allahu Teâlâ'nın yarattığı gündeki şekil ve nizamına dönmüştür. Sene oniki aydır; dördü haram aylardır; üçü peşpeşe gelir: Zilkâde, Zilhicce, Muharrem ve Şaban'la Cemâzilevvel arasındaki Mudar kabilesinin Receb'i (Mudar kabilesi Receb ayına çok hürmet ettikleri için böyle denilmiştir)

Cahiliye devrinde, savaşmaya ve talana alışmış Araplara uzun süre güvenlik ve sulh içinde yaşamak zor geliyordu. Onun için Hz. İbrahim ve İsmail’den beri devam edegelen bu tertibi canlarının istediği gibi bozmaya, mesela muharrem ayındaki hurmeti safer ayına çevirmeye, diğer haram ayları da ileri geri götürmeye başladılar. Bu hal hicretin 10. yılına kadar devam etti. Veda Haccında Resûlullah sav, ayların o sene tam yerini bulduğunu açıkladı.

Sevgili Peygamberimiz sav:

رَجَبُ شَهْرُ اللَّهِ وَشَعْبَانُ شَهْرِي وَرَمَضَانُ شَهْرُ أُمَّتِي
“Recep Allah’ın ayı, Şaban benim, Ramazan ümmetimin ayıdır.” Buyurmuş ve bu aylara girince şöyle dua ederdi.

اللَّهُمَّ بَارِكْ لَنَا فِي رَجَبَ وَ شَعْبَانَ وَ بَلِّغْنَا رَمَضَانَ
“Allahım Recep ve Şaban'ı bize mübarek eyle ve bizi Ramazan ayına erdir.”

ÜÇ AYLARA GENEL BAKIŞ

Kıymetli Kardeşlerim!

Regâib ile başlayan üç aylar Ramazan’a hazırlık ve yoğunlaşma zamanıdır.

Receb      : Mağfiret, ekin ekme, ahdi yenileme, tövbe’ye rağbet ve Mirac ayıdır.
Şaban      : Şefaat, sulama, meyve yetiştirme ve Beraat ayıdır.
Ramazan : Afv, bağışlama, hasad, oruç, Kadir ve Kur’an ayıdır.

Efendimiz sav:

“Şu beş gecede yapılan dua geri çevrilmez. Recep ayının ilk Cuma gecesi, Şabanın 15. gecesi, Cuma geceleri, Ramazan bayramı ve Kurban bayramının gecesi,” diyerek, bizi irşad etmiştir.

Recep Ayı üç aylar içerisinde ve ilki olması ile kıymetli olduğu gibi haram aylar içerisinde de bulunmaktadır.

RECEB AYI (KAMERİ 7. AY)

Kıymetli Dostlar!

Vaazımızın bu bölümünde öncelikle üç ayların içerisinde bulunan aylardan ve bu aylarda bulunan önemli gecelerden bahsetmek istiyorum. Üç aylar Recep ayı ile başlamaktadır. Recep ayı ise, İslam gelmeden önce

Araplar arasında haram aylardan sayılan ve kendisine hürmet gösterilen bir aydı. İslam Diniyle beraber bu aya verilen hürmet devam etmiş, Allah-u Teala Recep ayını haram aylardan saymıştır.
Recep ayında bulunan iki mübarek gece ise bu aya ayrı bir değer katmaktadır. Recep ayının ilk Cuma gecesi Regaib, yirmi yedinci gecesi ise Miraç’dır.
 

İçindekiler

REGAİB GECESİ: (RECEP İLK CUMA AKŞAMI)                                                  

Hicrî takvime göre 7. ay olan Recep Ayının ilk Cuma gecesidir. Regaib ile müminler bu önemli aylara giriş yapmaktadır.

Sözlükte “kendisine rağbet edilen, yönelinen şey, bol ve değerli bağış” anlamındaki “ragībe”nin çoğulu olan “regāib” kelimesi hadis ve fıkıh literatüründe “bol sevap ve mükâfat, faziletli amel”, özellikle Mâlikî fıkıh kaynaklarında sünnetin mukabili olarak “müstehap, nâfile ibadet” mânalarında kullanılmaktadır.

Kıymetli Kardeşlerim!

Öncelikle bugün içinde bulunduğumuz halin, ferdi ve toplumsal rağbetimizin ne olduğunu ortaya koyalım.

Bu konudaki birçok Hadisi Şerifi de hatırlamak, halimizin anlaşılması açısından çok da faydalı olacak.

قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيهِ وَسَلَّمَ: "سَيَأْتِي زَمَانٌ عَلَى أُمَّتِي يُحِبُّونَ خَمْسٌ وَيَنْسَونَ خَمْسٌ
يُحِبُّونِ الدُّنْيَا: وَيَنْسَؤنَ الْأَخِرَةَ: وَيُحِبُّونَ الْمَالَ: وَيَنْسَوْنَ اْلحِسَابَ :
وَيُحِبُّونَ الْمَخْلُوقَ: وَيَنْسَونَ الخَالِقُ: وَيُحِبُّونَ اْلقُصُورَ: وَيَنْسَونَ الْقُبُورَ: وَيُحِبُّونَ اْلمَعْصٍيَةَ :وَيَنْسَونَ التَّوْبَةَ

A)
Öyle bir gün gelecek ki Ümmetim şu 5 şeyi unutacak, şu 5 şeyi de sevecek
1. Dünyayı sevecek - Ahireti unutacak
2. Malı sevecek - Hesabı unutacak
3. Mahlukatı sevecek - Yaratıcıyı unutacak
4. Günahları sevecek - Tevbeyi unutacak
5. Köşkleri sevecek - Mezarları Unutacak!

عن ثوبان رضي الله عنه قال: قال رسول الله – صلَّى الله عليه وسلَّم«يُوشِكُ الأُمَمُ أَنْ تَدَاعَى عَلَيكُمْ كَمَا تَدَاعَى الأَكَلَةُ إِلَى قَصْعَتِهَا». فقال قائل: ومِن قلَّةٍ نحن يومئذٍ؟ قال «بَلْ أَنتُمْ يَومَئِذٍ كَثِيرٌ، وَلَكِنَّكُمْ غُثَاءٌ كَغُثَاءِ السَّيْلِ، وَلَيَنْزِعَنَّ اللهُ مِنْ صُدُورِ عَدُوِّكُمْ المَهَابَةَ مِنكُمْ، وَلَيَقذِفَنَّ اللهُ فِي قُلُوبِكُمُ الوَهَنَ» فقال قائل: يا رسول الله! وما الوَهَن؟ قال: «حُبُّ الدُّنيَا وَكَرَاهِيَةُ المَوتِ

B) “Vehn/Zaaf da Nedir, Ey Allâh’ın Rasûlü?”

Hazret-i Sevban ra anlatıyor:
Rasûlullah sav Efendimiz:
“–Yabancı kavimlerin, yiyicilerin birbirlerini sofralarına dâvet ettiği gibi, birbirlerini sizin üzerinize çullanmaya çağıracakları zaman yakındır!” buyurmuşlardı.
Orada bulunanlardan biri: “–O gün sayıca azlığımızdan dolayı mı bu durum başımıza gelecek?” diye sordu.
Allah Rasûlü sav Efendimiz:
“–Hayır, bilâkis o gün siz çok olacaksınız. Lâkin sizler, bir selin getirip yığdığı çer-çöpler gibi hiçbir ağırlığı olmayan kimseler durumunda olacaksınız. Allah, düşmanlarınızın kalbinden size karşı korku duygusunu çıkaracak ve sizin kalplerinize Vehn/zaafı atacak!” buyurdular.
“–Vehn/Zaaf da nedir, ey Allâh’ın Rasûlü?” denildi.
“–Dünya sevgisi ve ölümden hoşlanmama duygusu!” buyurdular.

C) “Öyle bir zaman gelir ki kişi malını helâlden mi, haramdan mı kazandığına hiç aldırış etmez.” (Buhârî, Büyû, 7, 23)

D) “İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki fâiz yemeyen hiç kimse kalmayacak! Kişi doğrudan yemese bile ona tozundan (Ebû Dâvûd’un bir rivâyetinde “buharı” şeklinde geçmektedir.) bulaşacak.”

E) “Öyle bir zaman gelecek ki doğru söyleyenler yalanlanacak, yalancılar ise doğrulanacak. Güvenilir kimseler hâin sayılacak, hâinlere güvenilecek. Kişi kendisinden şahitlik etmesi istenmediği hâlde şahitlik edecek, yemin etmesi istenmediği hâlde yemin edecek.
İnsanların dünyada en mes’ûd olanı, Allâh’a ve Rasûl’üne îmân etmeyen alçak oğlu alçak olacak!”

F) “Öyle bir zaman gelecek ki insanlar iyiliği tavsiye etmeyecek, kötülükten de sakındırmayacaklar.”

G) Rasûlullah sav bir gün:
“–Gençlerinizin fıska düştüğü, kadınlarınızın azdığı zaman hâliniz nice olacak ey insanlar?” diye sormuştu.
Yanındakiler hayretle: “–Ey Allah’ın Rasûlü, böyle bir şey olacak mı?” dediler.
“–Evet, hatta daha beteri!” buyurdu ve devam etti:
“–Emr bi’l-ma’ruf ve nehy ani’l-münkeri terkettiğiniz zaman hâliniz nice olacak?” diye sordu.
Yanındakiler hayretle: “–Yâ Rasûlallâh, bu olacak mı?” dediler.
“–Evet, hatta daha beteri!” buyurdular ve devam ettiler:
“–Ma’rufu münker, münkeri de ma’ruf olarak gördüğünüz zaman haliniz nice olacak?”

H) “Rasülullah sav Bize İsabet Edecek Fitnelerden Allâh’a Sığınıyor”

Abdullah bin Ömer ra şöyle der:
Rasûlullah sav bize yönelerek şöyle buyurdu:
“Ey Muhâcirler cemaati! Beş şey vardır ki, onlarla mübtelâ olduğunuzda, ben sizin o şeylere erişmenizden Allâh’a sığınırım. Onlar şunlardır:
1. Bir milletin içinde zinâ, fuhuş ortaya çıkıp nihayet o millet bu suçu alenî olarak işlediğinde, mutlakâ içlerinde vebâ hastalığı ve onlardan önce yaşamış milletlerde görülmemiş başka hastalıklar yayılır.
2. Ölçü ve tartıyı eksik yapan her millet, mutlakâ kıtlık, geçim sıkıntısı ve başlarındaki hükümdarların zulmü ile cezalandırılır.
3. Mallarının zekâtını vermekten kaçınan her millet, mutlakâ yağmurdan mahrum bırakılır (kuraklıkla cezalandırılır) ve hayvanları olmasa onlara yağmur yağdırılmaz.
4. Allâh’ın ahdini (emirlerini) ve Rasûl’ünün ahdini (yaptığı anlaşmaları ve Sünnet’ini) terk eden her milletin başına, Allah mutlakâ kendilerinden olmayan bir düşmanı musallat eder ve düşman, o milletin elindekilerin bir kısmını alır.
5. İdarecileri Allâh’ın Kitâbı ile amel etmeyip, indirdiği hükümlerden işlerine geleni seçtikçe, Allah onların hesâbını kendi aralarında görür (fitne, fesat ve anarşi belâsına mâruz kalırlar).”

İ) Kişi Küçük Bir Dünyalığa Dinini Terk edecek

أبو هريرة ــ رضي الله عنه ــ أَنَّ رَسُولَ اللهِ صلّى الله عليه وسلّم قَالَ: (بَادِرُوا بِالأَعْمَالِ فِتَناً كَقِطَعِ اللَّيْلِ الْمُظْلِمِ، يُصْبِـحُ الرَّجُلُ مُؤْمِناً وَيُمْسِي كَافِراً، أَوْ يُمْسِي مُؤْمِناً وَيُصْبِـحُ كَافِراً، يَبِيعُ دِينَهُ بِعَرَضٍ مِنَ الدُّنْيَا) .
Ebû Hureyre ra’den,
Peygamber sav:
''Salih amelleri işlemeye, yâni Allah'ın sevdiği, razı olduğu, güzel amelleri işlemeye gayret gösterin, koşuşun, acele edin! "Başınıza karanlık gecenin, etrafı örten, kapkara karartan gecenin parçaları gibi fitneler gelecek." ''Adam sabaha mü'min olarak çıkar, akşamladığı zaman, kâfir olarak akşamlar. Mümin olarak akşama girer kafir olarak sabahlar. Az bir dünya menfaati karşılığında, dinini satar," buyurmuştur.

Hadisi Şeriflerden de Anlıyoruz ki Bu Günün Müslümanlarının Rağbetlerini Aşağıdaki Gibi Özetleyebiliriz:

Dünya Ve İçindekilere
Makam Ve Mevkilere
Şan Ve Şöhrete
Marka Ve Modaya
Fert Ve Toplum Hayatında Batıyı Taklite
Kılık Ve Kıyafette Yabancılaşmaya
Etiket Ve Kariyerlere
Şehvet Ve Zinanın Teşvikine
Nikâh Ve Ailenin Değersizleştirilmesi
Haram Ve Şüpheli Şeylere
Faiz Ve Daha Çok Biriktirmeye
Kazanç Ve Servette Kemmiyetin Öne Çıkmasına
Şirk Ve Bidatlere
Günah Ve Hurafelere
Din Ve Mukaddesatın Kişi /Grup Menfaatına İstismara
Irk Ve Grup, Mezhep, Cemaat, Parti Taassubuna

Ve daha neler, neler…

Aziz Kardeşlerim!


Aşağıda vereceğimiz şu üç Âyeti bir düşünelim.

ذٰلِكَ بِاَنَّ اللّٰهَ لَمْ يَكُ مُغَيِّرًا نِعْمَةً اَنْعَمَهَا عَلٰى قَوْمٍ حَتّٰى يُغَيِّرُوا مَا بِاَنْفُسِهِمْۙ وَاَنَّ اللّٰهَ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌۙ
“Bu (ceza)nın sebebi şudur: Bir topluluk, kendilerinde bulunan (güzel ahlâk)ı değiştirmedikçe Allah onlara verdiği bir nimeti/güzel bir durumu değiştirmez. Allah, şüphesiz hakkıyla işitendir, bilendir.” (Enfal, 8/53)

Âyet-i Kerîmede görüldüğü gibi, toplumsal değişmenin, çöküş ve azabın sebebi, fertlerin kendi iradeleriyle inanç, ahlâk ve yaşayışlarını bozmuş olmalarıdır. İyi, saadetli toplum olmamız için de halimizi ve yaşantımızı Allah’ın emir ve yasaklarına uyarlamamız lazımdır.

“O (insanoğlu)nun önünde, arkasında takip eden (melekler) vardır ki Allah’ın emriyle onu korurlar. Muhakkak ki bir toplum özlerini (iç dünyalarını ve güzel ahlaklarını) değiştirip bozmadıkça, Allah da onların durumunu değiştirip bozmaz. Allah (emirlerinden yüz çeviren) bir kavme bir kötülük dileyince, artık onu geri çevirecek yoktur. Onlar için O’ndan başka bir velî (koruyup yardım eden) yoktur.” (Rad, 13/11)

وَتَعَاوَنُوا عَلَى الْبِرِّ وَالتَّقْوٰىۖ وَلَا تَعَاوَنُوا عَلَى الْاِثْمِ وَالْعُدْوَانِۖ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ شَد۪يدُ الْعِقَابِ
“ ………. İyilik ve takvâ (Allah’ın emirlerine uygun yaşama/karşı gelmekten sakınma)da yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın. Allah’tan korkun! Şüphesiz Allah’ın, (emirlerini çiğneyenlere karşı) cezası çok şiddetlidir.” (Maide, 5/2)

Kıymetli Gençler!

Rabbimiz, biz Kullarının küfür ve isyana düşmesini istemez. Aksine İmana, İslama, Salih Amellere, hayra meyletmesini ister.
Yukarıda geçen Âyeti Kerimelerle birlikte, aşağıdaki Âyeti Kerimeleri bir tefekkür edelim:
فَاِذَا فَرَغْتَ فَانْصَبْ وَاِلٰى رَبِّكَ فَارْغَبْ
“Bir işten boşalınca hemen başka bir işe yönel ve Rabbine rağbet et.” (İnşirah, 94/7,8)

فَفِرُّٓوا اِلَى اللّٰهِۜ اِنّ۪ي لَكُمْ مِنْهُ نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌۚ . وَلَا تَجْعَلُوا مَعَ اللّٰهِ اِلٰهًا اٰخَرَۜ اِنّ۪ي لَكُمْ مِنْهُ نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌ
“Allah ile beraber başka bir ilâh edinmeyin. Gerçekten ben, size, Allah tarafından gönderilmiş açık bir uyarıcıyım.” “O halde Allah'a koşun. Çünkü ben, size O'nun katından (gelmiş) açık bir uyarıcıyım.” (Zariyat, 51/50)
(Zariyat, 51/51)

Allahtan Cennet İsteyen Kıymetli Kardeşler!

Önümüzde Kuranı Kerim, Rasülullahh sav’in Sünneti, Doğruyu veYanlışı bizzat Rasülullah’tan öğrenmiş Ashabı Güzin bulunmakta.

Dini Mübini İslamı Vahyin tazeliğinde an be an, gün be gün, Rasülullahın rehberliğinde, Ashabı Kiram yaşadı.

Yüzünü ve Kalbini Cennete çevirmiş, lebbeyk Ya Rasülullah, buyur Rabbim diyen bir kul, en karlı Rağbetini Ashabı Kirama bakarak yapabilir.

Peki Bir Müminin Rağbeti Nelere Olmalıdır?

1. An’a /El’ên Ve Elindekilerin Kıymetini Bilmek, Teşekkür
2. İman Ve İman Hakikatlerine
3. Salih Ameller Ve Mahiyeti
4. Farz Ve Haramlara Riayet Etmeye
5. Tevbe Ve Yenilenmeye
6. Namaz Ve Namazın Hikmetlerine
7. Sünnet Ve Nafileleri Artırmaya
8. Aile Ve Toplum Huzurunu Artırıcı Eylemlere
9. Kur’ân Ahkâm Ve Ahlakını Yaşamaya
10. Peygamberimiz sav Ve O’nun Sünnetine
11. Sahâbe Ve Onların Tecrübelerine
12. Helal Ve Meşru Sınırları Korumaya
13. Cihad Ve Mücadele Sorumluluğuna
14. Emri bilMaruf Ve Nehyi AnilMünker

Atâ’dan rivayetle;

أوْحى اللَّهُ تَعالى إلى يُوشَعَ بْنِ نُونٍ أنِّي مُهْلِكٌ مِن قَوْمِكَ أرْبَعِينَ ألْفًا مِن خِيارِهِمْ وسِتِّينَ ألْفًا مِن شِرارِهِمْ، فَقالَ: يا رَبِّ هَؤُلاءِ الأشْرارُ فَما بالُ الأخْيارِ ؟ فَقالَ: إنَّهم لَمْ يَغْضَبُوا لِغَضَبِي.
“Cenâb-ı Hak, Yûşa b. Nun’a vahyetti ki: “Ben senin kavminin iyilerinden kırk bin, kötülerinden de altmış bin kişiyi helâk edeceğim.” dedi.
Yûşa as: "İyilerin suçu nedir ki onları da helâk ediyorsun?" diye sorunca,
Allah cc: (Onlar, zalimlerle yer ve içerler, zalimlerle aralarını ayırmazlar) Benim gazabımdan dolayı da onlara gazaplanmadılar!” dedi.”

Üç Ayları Nasıl Geçirelim?

1. Kimlik ve Temsil Tesbiti: Ben Kimim?, Ben Ne Kadar Benim? Dünyaya Etkim Ne?
2. Geçmişin Derin Bir Muhasebesi Yapmak
3. Geleceğe Ait Hedefler Belirleme
4. Allah İçin Nefret, Allah İçin Muhabbet
5. Umut Ve Korku Arasında Dimdik Bir Hayat
6. Beden Ve Ruhun Temiz Gıdalarla Beslenmesi
7. Var Olanın (Eş, Evlat, Ev, Araba, Sağlık…) Kıymetini Bilme, Şükretme
8. Başkasında Olanlara Asla Göz Dikmeme, Varlık da Darlık da İmtihan
9. Tüketen Değil Üreten Olmak: Sevgi, Barış, Fikir, Huzur, Mal
10. Allah Var, Ahiret Var. Gam yok, Keder Yok, Aktif İman ve Tevekkül
11. Dünyayı Dünyada Gibi Yaşarken, Neticeyi Ahirete Yansıtmak
12. Ölüm Yolculuğuna Her An Hazırlıklı Olmak

Ramazan Ayına Kadar Her Hafta Tefekkür Edeceğimiz Bir Ayet

1. İman ve iman hakikatlerine rağbet Bakara 2/165
2. Namaz ve namazın hikmetlerine rağbet Ankebût 29/45
3. Hane ve nikâhın sorumluluğuna rağbet Yûnus 10/87
4. Kur’ân ve Kur’ân’ın ahkâm ve ahlakına rağbet Zümer 39/23
5. Peygamberimiz ve O’na İttibaya rağbet Âl-i İmrân 3/31
6. Sahâbe ve onların miraslarına rağbet Tevbe 9/100
7. Sevgi ve Merhametle Aileyi ayakta tutmaya rağbet Rum, 30/21)
8. Cihad ve mücadele sorumluluğuna rağbet Tevbe 9/24

AYETİ KERİMELER

İman Ve İman Hakikatlerini Tefekkür

وَمِنَ النَّاسِ مَن يَتَّخِذُ مِن دُونِ اللّهِ أَندَاداً يُحِبُّونَهُمْ كَحُبِّ اللّهِ وَالَّذِينَ آمَنُواْ أَشَدُّ حُبًّا لِّلّهِ وَلَوْ يَرَى الَّذِينَ ظَلَمُواْ إِذْ يَرَوْنَ الْعَذَابَ أَنَّ الْقُوَّةَ لِلّهِ جَمِيعاً وَأَنَّ اللّهَ شَدِيدُ الْعَذَابِ
“Öyle insanlar vardır ki Allah’tan başkasını (putları, arzu ve hevalarını, yücelttikleri, sevip bağlandıkları şahısları, bazı varlık ve eşyayı, gizli veya açıktan sevip) O’na (Allah’a) denk hâle getirirler; tıpkı Allah’ı sever gibi onları severler, (böylece şirke düşerler, Allah yerine onlara bağlanırlar). (Hakiki) inanmışların Allah sevgisi (emirlerine itaat ve bağlılığı) ise daha kuvvetli (ve içtendir). (O’na denk hiçbir sevgi beslemezler. Allah’a eş koşup da kendilerine) zulmedenler, azabı gördükleri zaman, (anlayacakları gibi) bütün kuvvet (ve kudret)in Allah’ta bulunduğunu ve Allah’ın azabının, gerçekten çetin olduğunu keşke (önceden) bilselerdi.” (Bakara, 2/165)

إِذْ تَبَرَّأَ الَّذِينَ اتُّبِعُواْ مِنَ الَّذِينَ اتَّبَعُواْ وَرَأَوُاْ الْعَذَابَ وَتَقَطَّعَتْ بِهِمُ الأَسْبَابُ
“Nitekim (dine aykırı olan işlerde) kendilerine uyulan (o peşinden gidilen günahkâr) kimseler, o gün azabı gördükleri vakit (kendilerine) uyanlardan hızla uzaklaşacaklar ve aralarındaki (yandaşlık ve liderlik gibi) bağlar kopacaktır.” (Bakara, 2/166) [krş. 2/70; 9/31]

وَقَالَ الَّذِينَ اتَّبَعُواْ لَوْ أَنَّ لَنَا كَرَّةً فَنَتَبَرَّأَ مِنْهُمْ كَمَا تَبَرَّؤُواْ مِنَّا كَذَلِكَ يُرِيهِمُ اللّهُ أَعْمَالَهُمْ حَسَرَاتٍ عَلَيْهِمْ وَمَا هُم بِخَارِجِينَ مِنَ النَّارِ
“(Bunun üzerine onlara) uyanlar da: “Ah, keşke biz (dünyaya) bir kere daha dönseydik de (bugün onların) bizden uzaklaştıkları gibi biz de (onlardan) uzak dursaydık.” derler. İşte Allah onlara bütün yaptıklarını hasret (pişmanlık ve üzüntü)ler içinde gösterecektir. Onlar cehennemden çıkacak da değillerdir.” (Bakara, 2/167)

Namaz Ve Namazın Hikmetlerini Tefekkür

اتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَأَقِمِ الصَّلَاةَ إِنَّ الصَّلَاةَ تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ
“(Resûlüm!) Kitab’dan sana vahyedileni oku ve namazı da dosdoğru/gereğine uygun olarak kıl. Çünkü namaz hayasızlıktan/utanmazlıktan ve kötü sayılan şey(ler)den alıkoyar. Allah’ın zikri (namaz) elbette ibadetlerin en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir.” (Ankebut, 29/45)
Hane Ve Nikâhın Sorumluluğunu Tefekkür

وَأَوْحَيْنَا إِلَى مُوسَى وَأَخِيهِ أَن تَبَوَّءَا لِقَوْمِكُمَا بِمِصْرَ بُيُوتًا وَاجْعَلُواْ بُيُوتَكُمْ قِبْلَةً وَأَقِيمُواْ الصَّلاَةَ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ
Musa’ya ve kardeşine: “Kavminiz için Mısır’da evler hazırlayın; o evlerinizi kıblegâh (mescid) yapın ve (oralarda cemaatleşerek) namazı da dosdoğru kılın. (Ey Musa! Artık) iman edenlere (kurtulacaklarını) müjdele!” diye vahyettik. (Yûnus 10/87)

Allah’a ibadeti/kulluğu yasaklayarak, insanları kendine itaat ettirerek tanrılık iddiasında bulunan Firavun, İsrâiloğulları’na ait mescidleri tahrip etmişti ki yüce Allah onlara bu emri verdi. Bu âyet-i kerîmede gerek Firavun ve benzerlerinin, gerek câhiliye toplumunun zulüm devirlerinde, hemen o yeri terk etmek değil, orayı mescid edinerek veya evleri mescid yaparak dini öğrenme, İlâhî dâvâyı birlikte savunma ve böylece kurtuluşa ermede, inananlara bir metod bildirilmektedir.

Kur’ân Ve Kur’ân’ın Ahkâm Ve Ahlakını Tefekkür

اللَّهُ نَزَّلَ أَحْسَنَ الْحَدِيثِ كِتَابًا مُّتَشَابِهًا مَّثَانِيَ تَقْشَعِرُّ مِنْهُ جُلُودُ الَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ ثُمَّ تَلِينُ جُلُودُهُمْ وَقُلُوبُهُمْ إِلَى ذِكْرِ اللَّهِ ذَلِكَ هُدَى اللَّهِ يَهْدِي بِهِ مَنْ يَشَاء وَمَن يُضْلِلْ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ
“Allah, sözün en güzelini, hem aynı benzerlik (uyum ve ahenk)te, hem de tekrarlı (ve karşılıklı Müjde ve tehdit, rahmet ve azap, cennet ve cehennem gibi.ifadelerle) bir kitap olarak indirdi. Rablerinden korkanların, ondan (âyetleri dinlemekten dolayı) tenleri ürperir, sonra da bedenleri ve kalpleri Allah’ın zikri için yumuşar. İşte bu (Kitab), Allah’ın (son gönderdiği) rehberidir. Dileyene/dilediğine, bununla doğru yolu gösterir. Allah kimi de sapıklıkta bırakırsa, artık ona doğru yolu gösteren bulunmaz.” (Zümer 39/23), [bk. 8/25; 57/16]

Peygamberimiz ve O’na İttibayı Tefekkür

قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
“(Ey Resûlüm!) De ki: “Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayan ve merhamet edendir.” (Âl-i İmrân 3/31)

Âyet-i kerîmede Allah’ı tanımak ve bilmekten değil, O’nu sevmekten söz edilmektedir. Çünkü samimi sevgide, münâfıklık olmayıp yakın ilgi, alâka ve bağlılık vardır. Bundan dolayı bir şeye ne kadar ilgi ve alâka gösteriliyorsa, ona olan sevgi de o ölçüde demektir. Allah’ı sevmenin ölçüsü de O’nun emirlerini içtenlikle sevmek, yakın ilgiyle onları yerine getirmek, Resûlü’ne/onun sünnetine uymak ve onun prensiplerini örnek almaktır. İşte buna karşılık da yüce Allah, bizi seveceğini ve mağfiret edeceğini vaadetmektedir. [bk. 3/164; 4/80; 7/158; 24/63; 33/21. Ayrıca Hz. Peygamber’in emrine aykırı davrananlar için bk. 4/14; 24/63; 33/36]

قُلْ أَطِيعُواْ اللّهَ وَالرَّسُولَ فإِن تَوَلَّوْاْ فَإِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبُّ الْكَافِرِينَ
“(Yine) de ki: “Allah’a ve Peygamber’e itaat edin.” Eğer yüz çevirirlerse (kâfir olurlar), şüphesiz ki Allah kâfirleri sevmez.” (Âl-i İmrân 3/32)

Sahâbe Ve Onların Mücadelesini Tefekkür

وَمِنَ الأَعْرَابِ مَن يُؤْمِنُ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَيَتَّخِذُ مَا يُنفِقُ قُرُبَاتٍ عِندَ اللّهِ وَصَلَوَاتِ الرَّسُولِ أَلا إِنَّهَا قُرْبَةٌ لَّهُمْ سَيُدْخِلُهُمُ اللّهُ فِي رَحْمَتِهِ إِنَّ اللّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
“Bedevîlerin Allah’a ve âhiret gününe inananları ve sarf ettiğini Allah katında yakınlık (kazanmay)a ve Peygamber’in duaların(ı almay)a vesile edinenleri vardır. Haberiniz olsun ki o (verdikleri şeyler), kendileri için tam bir yakınlıktır. Allah onları rahmeti (ile cenneti)ne koyacaktır. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.” (Tevbe 9/99)

وَالسَّابِقُونَ الأَوَّلُونَ مِنَ الْمُهَاجِرِينَ وَالأَنصَارِ وَالَّذِينَ اتَّبَعُوهُم بِإِحْسَانٍ رَّضِيَ اللّهُ عَنْهُمْ وَرَضُواْ عَنْهُ وَأَعَدَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي تَحْتَهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا ذَلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
“(İslâm’a hizmette) öne geçen Muhacirler ve Ensâr[32] ile iyilikte onlara uyanlar var ya, Allah onlardan razı olmuştur. Onlar da O’ndan razı olmuşlardır. (Allah,) onlara alt tarafından ırmaklar akan ve içinde ebedî kalacakları cennetler hazırladı. Bu en büyük kurtuluş (ve saadet)tir.” (Tevbe 9/100)
وَمِمَّنْ حَوْلَكُم مِّنَ الأَعْرَابِ مُنَافِقُونَ وَمِنْ أَهْلِ الْمَدِينَةِ مَرَدُواْ عَلَى النِّفَاقِ لاَ تَعْلَمُهُمْ نَحْنُ نَعْلَمُهُمْ سَنُعَذِّبُهُم مَّرَّتَيْنِ ثُمَّ يُرَدُّونَ إِلَى عَذَابٍ عَظِيمٍ
“Çevrenizdeki bedevîlerden birtakım münâfıklar vardır. (Ayrıca) Medine halkından da münâfıklığı huy edinenler vardır. Onları sen bilemezsin, onları ancak biz biliriz. Onlara iki defa (hem dünyada hem kabirde) azap edeceğiz. Sonra (onlar) büyük bir azaba döndürüleceklerdir.” (Tevbe 9/101) [bk. 47/30]

Sevgi Ve Merhametle Aileyi Ayakta Tutmayı Tefekkür

وَمِنْ آيَاتِهِ أَنْ خَلَقَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجًا لِّتَسْكُنُوا إِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُم مَّوَدَّةً وَرَحْمَةً إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ

Kaynaş(ıp huzura kavuş)manız için size kendi (cinsi)nizden zevceler yaratması ve aranıza sevgi ve merhamet koyması O’nun (kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz ki bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır. (Rum, 30/21)


Cihad Ve Mücadele Sorumluluğuna


قُلْ إِن كَانَ آبَاؤُكُمْ وَأَبْنَآؤُكُمْ وَإِخْوَانُكُمْ وَأَزْوَاجُكُمْ وَعَشِيرَتُكُمْ وَأَمْوَالٌ اقْتَرَفْتُمُوهَا وَتِجَارَةٌ تَخْشَوْنَ كَسَادَهَا وَمَسَاكِنُ تَرْضَوْنَهَا أَحَبَّ إِلَيْكُم مِّنَ اللّهِ وَرَسُولِهِ وَجِهَادٍ فِي سَبِيلِهِ فَتَرَبَّصُواْ حَتَّى يَأْتِيَ اللّهُ بِأَمْرِهِ وَاللّهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ

“De ki: “Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, kabileniz, kazandığınız mallar, durgun gitmesinden korktuğunuz bir ticaret ve hoşlandığınız evler, size Allah’tan, Resûlü’nden ve O’nun yolundaki cihaddan daha sevimli ise, artık Allah’ın (azap) emri gelinceye kadar bekleyin. Allah, fâsıklar toplumunu doğru yola eriştirmez.” (Tevbe 9/24)

İçindekiler


MİRAÇ GECESİ: (RECEP 27. GECE)

سُبْحَانَ الَّذ۪يۤ اَسْرٰى بِعَبْدِه۪ لَيْلًا مِنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ اِلَى الْمَسْجِدِ الْاَقْصَا الَّذ۪ي بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ اٰيَاتِنَا اِنَّهُ هُوَالسَّم۪يعُ الْبَص۪يرُ
“Kulu (Muhammed sav’i bedeniyle,) geceleyin Mescid-i Haram’dan, çevresini bereketli kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren (Allah’)ın şânı yüce (ve her türlü noksanlıktan uzak)tır. (Bunu,) kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye (yaptık). Şüphesiz O, hakkıyla işitendir, görendir.” (İsra, 17/1)

İsra ve Mirac: Kelime anlamı olarak “İsra”, gece yürüyüşü, gece yolculuk etmek, “Mirac/Uruc” ise yükselmek, yükseğe çıkmak anlamlarına gelmektedir. En sahih olan görüş, Hz. Hatice ve Ebû Tâlib’in vefatlarını takip eden dönemde hicretten yaklaşık bir yıl önce meydana geldiği şeklindeki nakildir.
Receb Ayının 27. Gecesinde İhya edilmektedir. (Mekke – Kudüs arası: 1450 Km)

Müminlere Beş Vakit Namazı emredildiği,
Bakara Süresinin son iki ayetinin verildiği ve
İman ile ölenlerin Cennete gireceğinin müjdelendiği bir gecedir.

İçindekiler

ŞABAN AYI (KAMERİ 8. AY)

ŞABAN AYI

Hz. Aişe Validemizin bizlere aktardığına göre Efendimiz Pek az bir kısmı hariç, şâban ayını baştan sona oruçlu geçirirdi.

Resûl-i Ekrem sav Efendimiz, şâban ayında niçin fazla oruç şu şekilde açıklamıştır:
“Şâban, amellerin Allah'a arzedildiği aydır. Ben, oruçlu iken amelimin Allah'a arzedilmesini istiyorum.”

“Şâban, ecellerin yazıldığı bir aydır. Ben, oruçlu iken ecelimin tayin edilmiş olmasını istiyorum.”
“Şâban, insanların büyük kısmının ramazan ile recep ayları arasında ihmal ettikleri bir aydır. Ben onu ihyâ etmek istiyorum” gibi açıklamalarda da bulunmuştur.
Hz. Enes ra şöyle anlatıyor:
“Resûlullah sav:
“Ramazandan sonra hangi oruç efdaldir?” diye sorulmuştu, şu cevabı verdi: “Ramazanı ta'zim için şa'bân”

Tekrar soruldu:
“Hangi sadaka efdaldir?” “Ramazanda verilen!" cevabını verdi.”

مِرَارٍ، ثُمَّ قَالَ: "اتَّقُوا النَّارَ وَلَوْ بِشِقِّ تَمْرَةٍ، فَإِنْ لَمْ تَجِدُوا، فَبِكَلِمَةٍ طَيِّبَةٍ
Adî b. Hâtim’in ra naklettiğine göre,
Resûlullah sav cehennemden bahsetti, ondan Allah’a cc sığındı ve yüzünü üç defa çevirdikten sonra şöyle buyurdu: "Yarım hurma (sadaka) ile bile olsa cehennemden korunun. Eğer bunu da bulamazsanız güzel bir sözle (korunun)."

عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ (رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ) قَالَ: قَالَ رَجُلٌ لِلنَّبِيِّ (صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمْ) يَا رَسُولَ اللَّهِ! أَيُّ الصَّدَقَةِ أَفْضَلُ؟ قَال: ‘أَنْ تَصَدَّقَ وَأَنْتَ صَحِيحٌ حَرِيصٌ، تَأْمُلُ الْغِنَى، وَتَخْشَى الْفَقْرَ، وَلاَ "تُمْهِلْ حَتَّى إِذَا بَلَغَتِ الْحُلْقُومَ

Ebû Hüreyre ra anlatıyor:
"Bir adam Hz. Peygamber’e sav: "Ey Allah’ın Resûlü, hangi sadaka en faziletlidir?" diye sordu. Hz. Peygamber (sas), " Sağlıklı iken ve fakirlik endişesi ve zengin olma hırsı ile hareket ederken tasaddukta bulunabilmendir. (Sadaka vermeyi) can boğaza gelip de (son nefesini yaşadığın âna kadar) erteleme..." buyurdu."

"عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ يَزِيدَ سَمِعَ أَبَا مَسْعُودٍ الْبَدْرِيَّ عَنِ النَّبِيِّ (صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمْ) قَالَ: "نَفَقَةُ الرَّجُلِ عَلَى أَهْلِهِ صَدَقَةٌ
Abdullah b. Yezid’in ra, Ebû Mes’ûd el-Bedrî’den ra işittiğine göre,
Hz. Peygamber sav şöyle buyurmuştur:
“Kişinin ailesi için yaptığı harcama da sadakadır." (B4006 Buhârî, Meğâzî, 12)



İçindekiler


BERAAT GECESİ (ŞABAN 15. GECE)

BERAT / BERÂET GECESİ

Kıymetli Kardeşlerim!

Bugün sizlerle Berâet Gecesi üzerine sohbet yapmaya çalışacağım. Öncelikle Beraat kavramının ne olduğunu anlamaya çalışalım.

Berat Gecesi Şaban ayının onbeşinci gecesidir. Aslı “Leyle-i Berâet”tir.

• Berat/Berâet :“Bir zorluktan, borçtan, hastalıktan, suç ve cezadan kurtulmak, beri olmak, suç ve cezanın affı ve arınmak, ” gibi anlamlara gelir.
• Leyle-i Mübâreke :“Bereketli bir gece”.
• Leyle-i Berâe :“Kurtuluş gecesi”
• Leyle-i Sâk :“Vesîka, senet gecesi”
• Leyle-i Rahme :“Rahmet gecesi”.

Değerli Müminler!

Rabbimiz cc Duhân Sûresinde şöyle buyurmaktadır:

حمٓ (١) وَٱلۡڪِتَـٰبِ ٱلۡمُبِينِ (٢) إِنَّآ أَنزَلۡنَـٰهُ فِى لَيۡلَةٍ۬ مُّبَـٰرَكَةٍ‌ۚ إِنَّا كُنَّا مُنذِرِينَ (٣)
“Hâ, Mîm. * (Hükümleri) apaçık olan Kitab’a andolsun ki gerçekten biz, onu Mübarek Gecede indirdik. Çünkü biz (insanları Kur’an’la) uyarıcıyız.”

فِيہَا يُفۡرَقُ كُلُّ أَمۡرٍ حَكِيمٍ (٤) أَمۡرً۬ا مِّنۡ عِندِنَآ‌ۚ إِنَّا كُنَّا مُرۡسِلِينَ (٥) رَحۡمَةً۬ مِّن رَّبِّكَ‌ۚ إِنَّهُ ۥ هُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلۡعَلِيمُ (٦)
“(Rızık ve ecel gibi takdir edilen) her hikmetli iş, tarafımızdan (verilen) bir emirle o gecede ayırt edilir (yazılıp belirlenir). Doğrusu biz, Rabbinden bir rahmet olarak (öteden beri peygamberler) göndermekteyiz. Şüphesiz O, hakkıyla işitendir, bilendir.)” (Duhân, 44/4,5,6)

Ayette geçen “Mübarek Gece” den maksat, Kuranı Kerimin Levh-i Mahfuz’dan Dünya semasına indirilmeye başlandığı Kadir Gecesi’dir, diyenler olduğu gibi Berat Gecesi’dir, diyenler de vardır.

Kıymetli Gençler!

Kuran Ayı olan Ramazan Ayına iki hafta kaldı. Yüce Allah cc kullarını Ramazan’a hazırlamak istiyor. Bu sebeple de kendisine ilticamızı, yönelimimizi, dualarımızı artırmamızı istiyor.

Kullar Her daim Allaha İltica Etmeli

وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُونِي أَسْتَجِبْ لَكُمْ إِنَّ الَّذِينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِي سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِرِينَ
“Rabbiniz buyurdu ki: ‘Bana dua edin, (isteyin) size karşılık ver(ip duanızı kabul ed)eyim. Çünkü bana ibadet/kulluk etmeye karşı kibirlenip (buna) tenezzül etmeyenler, aşağılıklar olarak cehenneme gireceklerdir.”

Âyet-i Kerîmede duanın kulluk için ne kadar önemli olduğu ifade edilmektedir. Esasen, dua etmek insanın tamamen Rabbine yönelmesi, O’nun dışındaki her şeyden uzaklaşması demektir. Rabbimiz yanında da ancak dua ve ibadetle değer kazanırız.

Nitekim sevgili Peygamberimiz sav:
“إِنَّ الدُّعَاءَ هُوَ الْعِبَادَةُ * الدُّعَاءُ مُخُّ الْعِبَادَةِ - Dua ibadetin özüdür.-Dua İbadettir.” buyurmuştur.
وَاِذَا سَاَلَكَ عِبَاد۪ي عَنّ۪ي فَاِنّ۪ي قَر۪يبٌۜ اُج۪يبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ اِذَا دَعَانِۙ فَلْيَسْتَج۪يبُوا ل۪ي وَلْيُؤْمِنُوا ب۪ي لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ
“Kullarım sana, beni sorduğunda (söyle onlara): Ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm. O halde (kullarım da) benim davetime uysunlar ve bana inansınlar ki doğru yolu bulalar.” (Bakara, 2/186)

عن النبي صلى الله عليه وسلم، عن ابن عمر رضى الله عنهما قال: "خَمْسُ لَيَالٍ لَا يُرَدُّ فِيهِنَّ الدُّعَاءُ: لَيْلَةُ الْجُمُعَةِ، وَأَوَّلُ لَيْلَةٍ مِنْ رَجَبَ، وَلَيْلَةُ النِّصْفِ مِنْ شَعْبَانَ، وَلَيْلَةُ الْعِيدِ، وَلَيْلَةُ النَّحْرِ". رواه البيهقى فى "شعب الإيمان.
İbni Ömer ra’den,
Resulullah sav buyurdular ki:
"Beş gece vardır ki onlarda yapılan dualar geriye çevrilmez. Bunlar Recebin ilk (cuma) gecesi, Şabanın ortasında bulunan (15.) gece, Cuma gecesi, Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı geceleridir.” (Beyhaki, Şuabül-İman, 3/342)

Yüce Allah Af ve Rahmet Pazarını Açar ve Bizzat Kendisi Kullarını Davet Eder

Beraat Gecesi ile alakalı olarak Efendimiz sav şu haberi vermektedir.
Hz. Ali ra anlatıyor,
Rasûlullah sav buyurdular ki:

عَنْ عَلِيِّ بْنِ أَبِي طَالِبٍ، قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ:" إِذَا كَانَتْ لَيْلَةُ النِّصْفِ مِنْ شَعْبَانَ، فَقُومُوا لَيْلَهَا، وَصُومُوا نَهَارَهَا، فَإِنَّ اللهَ عَزَّ وَجَلَّ يَنْزِلُ فِيهَا، لِغُرُوبِ الشَّمْسِ إِلَى السَّمَاءِ الدُّنْيَا، فَيَقُولُ: " أَلَا مُسْتَغْفِرٌ، فَأَغْفِرَ لَهُ؟ أَلَا مُسْتَرْزِقٌ، فَأَرْزُقَهُ؟ أَلَا مُبْتَلًى، فَأُعَافِيَهُ؟ " أَلَا كَذَا، حَتَّى يَطْلُعَ الْفَجْرُ "
“Şaban ayının 15. gecesi olduğu zaman gecesinde namaz kılın, gündüzünde de oruç tutun. Çünkü Allah Teâla, o gün, güneşin batmasıyla, dünya semasına iner ve şöyle der: "Bana istiğfar eden yok mu mağfiret edeyim.! (Tevbe eden yok mu, tevbesini kabul edeyim!) Benden rızık isteyen yok mu rızık vereyim!, belaya maruz kalan yok mu afiyet vereyim!... şöyle olan yok mu, böyle olan yok mu?... ona da istediğini vereyim" der. Bu hal fecrin sökmesine kadar devam eder. ”

Af ve Rahmet Pazarında Neler Var?

Günahlara karşı Tevbelerin Kabülü
Hata ve Kusurlara karşı Mağfiret Mücdesi
Geçim Sıkıntılarına karşı Rızıkın Bereketlenmesi
Bela ve Musibetlere karşı Esenlik ve Âfiyet

Hz. Aişe rah şöyle anlatıyor:

عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ: فَقَدْتُ النَّبِيَّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ذَاتَ لَيْلَةٍ، فَخَرَجْتُ أَطْلُبُهُ، فَإِذَا هُوَ بِالْبَقِيعِ رَافِعٌ رَأْسَهُ إِلَى السَّمَاءِ. فَقَالَ: «يَا عَائِشَةُ: أَكُنْتِ تَخَافِينَ أَنْ يَحِيفَ اللَّهُ عَلَيْكِ وَرَسُولُهُ؟» قَالَتْ، قَدْ قُلْتُ: وَمَا بِي ذَلِكَ، وَلَكِنِّي ظَنَنْتُ أَنَّكَ أَتَيْتَ بَعْضَ نِسَائِكَ، فَقَالَ: «إِنَّ اللَّهَ تَعَالَى يَنْزِلُ لَيْلَةَ النِّصْفِ مِنْ شَعْبَانَ إِلَى السَّمَاءِ الدُّنْيَا، فَيَغْفِرُ لِأَكْثَرَ مِنْ عَدَدِ شَعَرِ غَنَمِ كَلْبٍ»‏

“Bir gece Allah Resûlü sav’i kaybettim. Dışarı çıkıp aramaya başladım. Bir de baktım ki Cennet’ul Bakî’de başını göğe kaldırmış duâ ediyor.
Beni görünce şöyle dedi:
-“Ey Aişe! Allah ve Rasûlü’nün sana haksızlık yapacağından ve zulmedeceğinden mi korktun?”
-“Ben, senin diğer hanımlarından birisinin yanına gittiğini zannettim.” dediğimde:
-“Allah Teâlâ Şaban ayının on beşinci gecesi dünya semasına iner ve Kelb kabilesinin koyunlarından daha fazla koyunun tüyleri kadar sayıda kimseyi bağışlar.”

Allah cc’nün Beraat Pazarının Nasipsizleri Var mıdır?

Ebu Musa el-Eşari ra’den,

”إِنَّ اللَّهَ لَيَطَّلِعُ فِي لَيْلَةِ النِّصْفِ مِنْ شَعْبَانَ، فَيَغْفِرُ لِجَمِيعِ خَلْقِهِ إِلَّا لِمُشْرِكٍ أَوْ مُشَاحِنٍ"
Peygamberimiz sav şöyle buyuruyor:
“Muhakkak ki Allah, Şaban ayının 15. Gecesi bütün yarattıklarına nazar eder ve kendisine şirk koşan ile birbirine düşman olanlar [müşahin /kindar bencil] hariç, herkesi affeder.”

Abdüllah İbni Ömer ra’den,

حديث عَبْدِ اللهِ بْنِ عَمْرٍو، أَنَّ رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: يَطَّلِعُ اللهُ عَزَّ وَجَلَّ إِلَى خَلْقِهِ لَيْلَةَ النِّصْفِ مِنْ شَعْبَانَ فَيَغْفِرُ لِعِبَادِهِ إِلَّا لِاثْنَيْنِ: مُشَاحِنٍ، وَقَاتِلِ نَفْسٍ ”
“Muhakkak ki Allah, Şaban ayının 15. Gecesi kullarını, Müşahin (Müslümanlara düşman olan /kindar benciller) ve Haksız yere Cana kıyanlar hariç, herkesi affeder.”

Diğer bir hadiste de şöyle buyruluyor:
أتانِي جِبرائِيلُ عليه السَّلامُ فقال : هذه لَيلَةُ النِّصفِ من شعبانَ ، وللهِ فيها عُتَقَاءُ من النارِ بِعدَدِ شُعُورِ غَنَمِ بَنِي كَلْبٍ ، ولا يَنظرُ اللهُ فيها إلى مُشرِكٍ ، ولا إلى مُشاحِنٍ ، ولا إلى قاطِعِ رَحِمٍ ، ولا إلى مُسْبِلِ ، ولا إلى عاقٍّ لِوالِدَيْهِ ، ولا إلى مُدْمِنِ خَمْرٍ ، فَذَكَرَ الحدِيثَ بِطُولِهِ
“Bu gece Şaban’ın onbeşinci gecesidir. Allah Teâlâ bu gecede Beni Kelb kabilesinin koyunlarının tüyleri sayısınca insanları Cehennem’den kurtarır. Ancak Allah şu kimselerin yüzüne bakmaz;
 Kendisine şirk koşanların,
 Müslümanlara karşı kin ve düşmanlık besleyenlerin,
 Akrabaları ile münasebeti kesenlerin,
 Gururlu ve kibirlilerin,
 Ana-babasına asî olanların,
 İçki içmeye devam edenlerin yüzüne bakmaz.”

Nasipsizler

Aziz Müminler, Kıymetli Gençler!

Yukarıda zikrettiğimiz ve Peygamber Efendimiz sav’in diğer bazı uyarılarını biraraya getirdiğimizde şu kişilerin Allah’ın Affından ve Rahmetinden Nasipsiz olacaklarını söyleyebiliriz:
• Şirk Koşanlar,
• Kul Hakkı Yiyenler,
• Zalimin Zulmünü Onaylayanlar,
• Ana-Babasına Asilik Edenler,
• Kahinlik Ve Büyücülük Yapanlar, Bu Günkü Medya Gücü
• Faizi Yayan Ve Yiyenler,
• Müşahin’ler, Müslümanlara Kindarlık Edenler,
• Müslümana Kibirli Olanlar,
• Zina Edenler,
• İçki İçenler,
• Haksız Yere Kan Dökenler.

Kardeşlerim!

Gelin bir de En’am Sûresi 151. Âyetine kulak verelim.

قُلْ تَعَالَوْا اَتْلُ مَا حَرَّمَ رَبُّكُمْ عَلَيْكُمْ اَلَّا تُشْرِكُوا بِه۪ شَيْـًٔاۜ وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَانًاۚ وَلَا تَقْتُلُٓوا اَوْلَادَكُمْ مِنْ اِمْلَاقٍۜ نَحْنُ نَرْزُقُكُمْ وَاِيَّاهُمْۚ وَلَا تَقْرَبُوا الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَۚ وَلَا تَقْتُلُوا النَّفْسَ الَّت۪ي حَرَّمَ اللّٰهُ اِلَّا بِالْحَقِّۜ ذٰلِكُمْ وَصّٰيكُمْ بِه۪ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ
“De ki: “Geliniz size Rabbinizin haram ettiği şeyi ben okuyayım: O’na hiçbir şeyi ortak/denk tutmayın, anaya babaya da iyilik edin, fakirlik (korkusun)dan çocuklarınızı (hiçbir şekilde) öldürmeyin. Biz, sizin de onların da rızkını veririz. ‘Zinanın ve her türlü kötülüğün’ açığına da gizlisine de yaklaşmayın. Allah’ın haram ettiği canı (hukukça) geçerli sayılan bir hak olmadıkça öldürmeyin.” İşte (Allah), düşünesiniz (aklınızı kullanasınız) diye size bunları emretti.” (En’am 6/151)

Aziz Müminler!

Yukarıdaki Hadisi Şeriflerde “Nasipsizler” olarak zikrettiğimiz grup ve Âyeti Kerimedeki “Haramlar” içerisinden, günümüz İnsanını en çok etkileyen üç grup hakkında kısa da olsa bir şeyler söyleyelim.

1- Müşrik’ler : Allah’ın cc Hakkını Korumayanlar
2- Anne-Baba Âsî’leri : Anne-Baba Hakkını Korumayanlar
3- Müşâhin’ler : Kalplerinin Hukukunu Korumayanlar Kindarlar

Üç Hastalığın Üç İlacı

Nefsin Ve Allah’ın Haklarının Korunması için Tevhid
Aile Haklarının Korunması için Valideyne Hürmet
İslam Toplumunun Haklarının Korunması için Merhamet ve Sevgi

1- MÜŞRİKLER: NEFSİN VE ALLAHIN HAKKINI KORUMAYANLAR

Bir insanın imanının makbül olması için, şirkten arınmış, El Ahad olan yüce Allahın Vahdet sıfatının gereğine uygun olmasına bağlıdır.

Makbül İman, Yüce Allahın Varlığına inanmakla birlikte, Zati Sıfatlarına da tam manasıyla teslim olmakla mümkündür.

Allah’ın tek Yaratan olduğuna iman ettiğimiz gibi tek Yöneten olması gerektiğine de iman ediyor muyuz?

Rızkı yaratanın Allah olduğuna inandığımız gibi maaşı verdirenin de Allah olduğuna şeksiz iman ediyor muyuz?
İnsanı ve Olayları yaratanın Allah olduğuna inandığımız gibi Hüküm ve kararında Allaha ait olduğuna iman ediyor muyuz?

Bu ve buna benzer sorularla varmaya çalıştığımız şey TEVHİD AKİDESİ’dir. Rabbimiz İhlas Sûresinin ilk Âyetinde “Deki O Allah Ahad’ır,” buyurmaktadır.

Yine Lokman as’ın dilinden;
وَاِذْ قَالَ لُقْمٰنُ لِابْنِه۪ وَهُوَ يَعِظُهُ يَا بُنَيَّ لَا تُشْرِكْ بِاللّٰهِۜ اِنَّ الشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظ۪يمٌ
“Lokman, oğluna öğüt vererek: Yavrucuğum! Allah'a ortak koşma! Doğrusu şirk, büyük bir zulümdür, demişti,” denilerek “Şirk’in zulüm olduğu beyan edilmektedir. Halbuki Allah zülmü de zalimleri de hiç sevmez.


Aziz Kardeşlerim!

Her bir Müslümanın, Namazdan, Oruçtan, Hacdan, Zekattan hatta Cihaddan da daha önce yapması gereken ilk vazifesi, Kalbindeki İmanı Tevhid ile İnşâ etmesidir.

Tevhidi olmayanın İbadeti de olmaz. Hülasa İman ve Amellerimizin Kabülü Tevhidin İkamesine bağlıdır.

Tevhid Şirkin zıddıdır.

Hangi Konularda Tevhidi Yaşamamız Gereklidir?

Yaratmada Tevhid
Hükümde Tevhid
İbadette Tevhid
Kullukta Tevhid
Takvada Tevhid
Duada Tevhid
Rızıkta Tevhid
Şükürde Tevhid
Sevgide Tevhid
Dostlukta Tevhid
Düşmanlıkta Tevhid
Korkuda Tevhid
Ümitte Tevhid
Mülkte Tevhid
Mesajda Tevhid

2- AİLENİN/ANA-BABANIN HAK VE HUKUKUNU KORUMAYANLAR

Bugün Ümmetin Evlatlarının Hakkını koruyamadığı ikinci husus ise Ana-Babaların haklarıdır.

Bir Müslümanın hayatında Allaha Halis İmandan sonra gelen Salih Amel, Ana-Babaya İyilik/İhsandır.

Kuran ve Sünnete Baktığımızda Ana-Baba Hukukuna riayet, Cennetin Anahtarı olarak beyan edilmiştir.

وَقَضٰى رَبُّكَ اَلَّا تَعْبُدُٓوا اِلَّٓا اِيَّاهُ وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَانًاۜ اِمَّا يَبْلُغَنَّ عِنْدَكَ الْكِبَرَ اَحَدُهُمَٓا اَوْ كِلَاهُمَا فَلَا تَقُلْ لَهُمَٓا اُفٍّ وَلَا تَنْهَرْهُمَا وَقُلْ لَهُمَا قَوْلًا كَر۪يمًا
“Rabbin, kendisinden başkasına kulluk etmemenizi ve anaya babaya ihsanı (iyiliği ve güzel davranmayı) emretti. Eğer onlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlığa erişirlerse, onlara “öf” (bile) deme! Onları azarlama ve onlara çok nazik (ve tatlı) söz söyle.” (İsra, 17/23), [krş. 9/113; 31/14]

وَاخْفِضْ لَهُمَا جَنَاحَ الذُّلِّ مِنَ الرَّحْمَةِ وَقُلْ رَبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَان۪ي صَغ۪يرًاۜ

“Onlara merhametten dolayı alçak gönüllülük kanadını indir ve: “Ey Rabbim! (Bunlar) küçükken beni (acıyıp) yetiştirdikleri gibi (sen de şimdi) onlara acı (ve esirge).” de.” (İsra, 17/24)

Ana-Babadan ikisi yada birisi hayatta iseler, Allah rızası için hizmetlerini yaparak ve Dualarını alarak, Cennete kolay girmenin fırsatı bileceğiz.

Eğer Vefat etmişlerse, onlar için Dua ve İstiğfar ederek, Sadakalar vererek Amel Defterlerinin açık kalmasını sağlayıp, Peygamber sav’in Müjdesine erişen Ebeveyn olmalarına vesile olmak.

Kıymetli Cennet Gençleri!

Yeri gelmişken Efendimiz sav’in şu Uyarısına kulak verelim:
Peygamber Efendimiz sav bir keresinde minbere çıkarken, Bir adım çıktı, "âmin..."; bir adım daha çıktı, "âmin..."; bir adım daha çıktı, "âmin... her adımda "âmin dedi"
Hutbesi bittikten sonra: "Yâ Rasûlallah! Minbere çıktığınız zaman 'âmin' dediniz, her adımınızda bunu neden söylediniz?" diyerek sebebini sordular.
Buyurdu ki sav: "Cebrail as üç dua etti, ben de onlara “amin” dedim.

-Birisi: Cebrail as: 'Annesine, babasına veya sadece onlardan birine ulaşmış bir evlat, (onlara güzel hizmet edip, onların hayır duasını alıp) cenneti kazanamadıysa, ona yazıklar olsun/burnu yerde sürtünsün!' dedi, ben de “amin” dedim.”

-İkincisi: "Cebrail as: 'Sen peygamber olarak bir insanın yanında anıldığın zaman, sana salat-ü selâm getirmezse; ona yazıklar olsun!.. Onun burnu yere sürünsün!' dedi. Ben de ona “amin” dedim."

-Üçüncüsü: "Cebrail as: 'Ramazana eriştiği halde bir insan, buna Ramazanın feyzinden, bereketinden istifade edememiş, Ramazan gelmiş geçmiş de hâlâ Allah'ın mağfiret ettiği bir kul olamamışsa, Allah'ın affını, mağfiretini kazanamamışsa; yazıklar olsun o kula!.. Burnu yerde sürtsün!' diye dua etti. Ben de ona amin dedim.”

Kıymetli Gençler!

Bu konuda birkaç Hadisi Şerifi daha zikrederek diğer Maddeye geçebiliriz.

رِضَى الرَّبِّ في رِضَى الْـوَالِدِ وَسَخَطُ الرَّبِّ في سَخَطِ الْـوَالِدِ
“Allah’ın rızası, (anne ve) babanın rızasındadır. Allah’ın öfkesi de (anne) babanın öfkesindedir.” (Tirmizî, Birr, 3)

Başka bir Hadisinde Efendimiz sav buyurur ki:

‏عَنْ ‏ ‏أَبِي الدَّرْدَاءِ ‏ ‏أَنَّ رَجُلًا أَتَاهُ فَقَالَ إِنَّ ‏ ‏لِيَ امْرَأَةً وَإِنَّ أُمِّي تَأْمُرُنِي بِطَلَاقِهَا قَالَ ‏ ‏أَبُو الدَّرْدَاءِ ‏ ‏سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ ‏ ‏صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ‏ ‏يَقُولُ ‏* ‏الْوَالِدُ أَوْسَطُ أَبْوَابِ الْجَنَّةِ فَإِنْ شِئْتَ فَأَضِعْ ذَلِكَ الْبَابَ أَوْ احْفَظْهُ ‏ ‏قَالَ ‏ ‏ابْنُ أَبِي عُمَرَ ‏ ‏رُبَّمَا قَالَ ‏ ‏سُفْيَانُ ‏ ‏إِنَّ أُمِّي وَرُبَّمَا قَالَ أَبِي ‏ ‏وَهَذَا ‏ ‏حَدِيثٌ صَحِيحٌ ‏ ‏وَأَبُو عَبْدِ الرَّحْمَنِ السُّلَمِيُّ ‏ ‏اسْمُهُ ‏ ‏عَبْدُ اللَّهِ بْنُ حَبِيبٍ ‏

Ebû’d Derdâ ra’den rivâyetle,
Bir adam Ebû’d Derdâ ra’ya gelerek ona şöyle dedi: Bir hanımım var annem (veya Babam) onu boşamamı emrediyor ne yapmalıyım? Ebû’d Derdâ dedi ki: Rasûlullah sav’den işittim şöyle diyordu:
“Baba Cennet kapılarının en hayırlısından Cennete girmeye sebeptir. Sen onların hakkını yerine getirmemekle o kapıyı kaybet veya onları hoşnut etmekle o kapıyı koru, elde etmeye çalış.”

Hz. Peygamber sav, mühim bir îkaz ve ihtar mâhiyetinde şöyle buyurmuştur:
“Anne ve babasına veya onlardan sadece birine yaşlılık günlerinde yetişip de cennete giremeyen kimse perişan olsun, perişan olsun, perişan olsun!” (Müslim, Birr, 9, 10)

Hazret-i Ayşe şöyle nakleder:
“Resûlullah’a bir kişi geldi. Yanında da yaşlı bir zât vardı.
Allah Resûlü sav:
«–Ey filân! Yanındaki kimdir?» diye sordu.
O kişi:
«–Babamdır.» cevâbını verdi.
Bunun üzerine Hz. Peygamber şu îkazda bulundu:
«–Onun önünde yürüme, ondan evvel oturma, onu ismiyle çağırma ve ona hakâret ettirme!» (Heysemî, VIII, 137)
Vaktiyle bir sahâbî, Allah Resûlü’nün huzûruna geldi ve:
“–Ana ve babamı geride ağlar durumda bıraktım ve hicret etmek üzere sana bey’at etmeye geldim.” dedi.
Efendimiz sav bu zâta şu mânidâr cevâbı verdi:
“–Hemen onların yanına dön! Onları ağlattığın gibi yüzlerini tekrar güldür!”

Kıymetli Müminler!

Gelelim dikkat edeceğimiz üçüncü hususa.

3- KALPLERİNİN HUKUKUNU KORUMAYANLAR KİNDARLAR

Kindarlık dindarlığın hasmıdır.
Kindarlık İslam Toplumunu yıkan Şeytani hastalıktır.
Zalimlerden başkasına kin beslemek caiz değildir.
Dindarlık da Kindarlık da Allahın Rızasına eriştirirse Makbül bir tutum olur.

ÖRNEK OLAY

Enes bin Mâlik ra’den,

Rasûl-i Ekrem sav ile beraber oturuyorduk.
Buyurdular ki:
“Şimdi yanınıza cennetlik bir adam gelecektir.”
Bir de baktık ki Ensâr’dan, abdest suyu sakalından damlayan ve ayakkabılarını sol eline asmış bir adam çıkageldi.
Ertesi gün olunca Rasûl-i Ekrem sav yine evvelki gibi söyledi. Bu adam yine önceki gibi çıkageldi.
Üçüncü gün olunca Rasûl-i Ekrem sav Efendimiz yine aynı sözü tekrar etti ve yine aynı adam ilk hâliyle geldi. Rasûl-i Ekrem sav kalkınca Abdullah bin Amr ra, o adamı takip etti ve ona:
“Ben babamla münâkaşa ettim, üç gün onun yanına gitmeyeceğime yemin ettim. Bu zaman zarfında beni evinde misafir eder misin?” dedi. Adam da kabul etti.
Daha sonra olanları, Abdullah bin Amr ra şöyle anlattı:
“Üç geceyi onunla bir arada geçirdim. Fakat gece boyunca uzun uzun ibadet ettiğini görmedim. Ancak fecre kadar, zaman zaman uyanıp zikretti ve tekbir getirdi. Onun hayırdan başka bir şey söylediğini de işitmedim. Üç gün geçince sanki onun amelini küçümser gibi oldum ve dedim ki:
«Ey Allâh’ın kulu! Babamla aramda bir ihtilâf yoktur. Fakat Rasûl-i Ekrem’in senin için üç kere; “Şimdi yanınıza cennetlik bir adam gelecektir.” buyurduğunu işittim. Üç defa da sen çıkageldin. Ne gibi ameller işlediğini öğrenmek için senin yanında kalmak ve seni örnek almak istedim. Fakat senin büyük bir amel işlediğini de görmedim. Seni Rasûlullâh’ın söylediği mertebeye ulaştıran amel nedir?»
O zât:
«Şu gördüğünden başkası değildir.» dedi.
Fakat ben ayrılmak için döndüğümde ardımdan seslenerek dedi ki:
«Evet, benim amelim, senin gördüğünden başkası değildir. Ancak ben Müslümanlardan hiç kimseye karşı kalbimde en ufak bir kin tutmam ve Allâh’ın verdiği herhangi bir nîmet ve hayırdan dolayı da kimseye aslâ hased etmem.»
Bunun üzerine:
«İşte seni o dereceye ulaştıran bu hâlindir.» dedim.” (Ahmed, III, 166)

ÖRNEK OLAY

Ebû Dücâne ra

Müslümanların büyük sıkıntılara düştüğü Uhud Savaşında paniğe kapılmayıp Hz. Peygamber’in etrafında toplanan otuz sahâbîden ve ölüm biatı yapan sekiz kişiden biri de Ebû Dücâne idi. Muhtemelen savaşın başında Hz. Peygamber elindeki kılıcı göstererek onu kendisinden kimin almak istediğini sordu. Bunun üzerine herkes elini uzatarak kılıcı almak istedi. Fakat, “Bunun hakkını kim verir?” deyince herkes elini geri çekti. Ebû Dücâne ise onun hakkının ne olduğunu sordu. “Kırılıncaya kadar düşmana çalmak” cevabını alınca, “Onun hakkını ben veririm yâ Resûlellah!” diyerek kılıcı aldı ve bundan duyduğu sevinci dile getiren irticâlî şiirler söyleyerek düşman saflarına daldı. Bu olaydan sonra kendisine “iki kılıçlı” anlamında “Zü’s-seyfeyn” lakabı verildi. Bu gazvede Hz. Peygamber’in dişinin kırıldığı ve etrafının sarıldığı bir sırada Ebû Dücâne vücuduyla bir kalkan gibi onu korudu. Kendisini öldürmeye ant içen Abdullah b. Humeyd’i karşılayıp öldürdü. Hz. Peygamber ona, “Allahım! Hareşe’nin oğlundan ben nasıl razı isem sen de razı ol” diye dua etti.

Huneyn Gazvesi’nde Hz. Peygamber’in etrafı Hevâzinli müşriklerle sarıldığında onun yanında savaşanlardan biri yine Ebû Dücâne idi.

Ebû Dücâne çok güçlü ve cesur bir insandı. Bununla gururlanır ve kendisine mahsus bir eda ile yürürdü. Hz. Peygamber’in onun bu tavrını beğenmediği anlaşılmakta, fakat düşman saflarına girişini gördükten sonra, “Allah bu yürüyüşü yalnız bu durumlarda sever” dediği bilinmektedir.

Ebû Dücâne en çok iki ameline güvendiğini söylerdi. Bunlardan biri kendini ilgilendirmeyen söze karışmaması, diğeri de kalbinde Müslümanlara karşı kötü bir duygu beslememesiydi.

Aziz Müslümanlar!

ÖZET

BU GECEDE GÖZDEN GEÇİRİP, YILLIK PROĞRAM YAPMAMIZ GEREKEN AMELLERİMİZ NELERDİR?

 Allah’ı Çokça Zikretmek
 Oruç Tutmak
 Kaza Namazı ve Nafile Namaz Kılmak
 Kur’an-ı Kerim Okumak
 Tevbe İstiğfar Etmek
 Salavat Getirmek
 Hamd Etmek ve Şükür Halinde Bulunmak
 Sabır Kontrolü
 Sadaka Vermek
 Dua Etmek
Aişe rah’den,
Rasulullah sav şöyle buyurdu:
“Herkim bizim şu işimizde, (dinimizde) ondan olmayan bir şeyi ihdas ederse o, ondan reddolunmuştur!”

Allah’ı Çokça Zikretmek

Kıymetli Kardeşlerim!

Zikr Nedir?

Zikr : “Allah’ı cc anmak ve unutmamak suretiyle gafletten ve nisyandan kurtuluş” anlamında kullanılır.

Zikr : Dil veya kalp ya da her ikisiyle beraber yapılır; bu ise ya unutulan bir şeyi hatırlama ya da hatırda olanı muhafaza etme şeklinde olur.

Zikr : Genel olarak Allah’ı cc düşünmek, anmak ve anlamaktır, hatırında tutmaktır.

Zikrin zıddı Gaflettir.

Kur’an’da türevleriyle birlikte birçok âyette geçen zikir Allah’ı dille hamd, tesbih ve tekbir şekliyle övmek; nimetlerini anmak, bunları kalple hissetmek ve tefekkür etmek; kulluğun gereklerini akıl, beden ve mal ile yerine getirmek; namaz kılmak, dua ve istiğfarda bulunmak, kevnî âyetler üzerinde düşünmek şeklindeki mânalarının yanı sıra Kur’an, önceki kutsal kitaplar, levh-i mahfûz, vahiy, ilim, haber, beyan, ikaz, nasihat, şeref, ayıp ve unutmanın zıddı gibi anlamlarda da kullanılmıştır.

Allah’ın cc rızasını düşünerek niyetlendiğimiz ve yaptığımız ve gazabını düşünerek de kaçındığımız her şey, her hal, her durum zikrin kapsamı içindedir.
وَاذْكُرْ رَبَّكَ ف۪ي نَفْسِكَ تَضَرُّعًا وَخ۪يفَةً وَدُونَ الْجَهْرِ مِنَ الْقَوْلِ بِالْغُدُوِّ وَالْاٰصَالِوَلَا تَكُنْ مِنَ الْغَافِل۪ينَ
“Rabbini, içinden yalvararak, korkarak, yüksek olmayan (hafif) bir sesle sabah ve akşam zikret/an, gafillerden olma!” (A’râf, 7/205)

Oruç Tutmak

Hz. Ayşe rah Efendimizin orucu ile alakalı şöyle söylemiştir:
“Resulullah hiçbir ayda, Şâban ayında tuttuğu oruçtan daha fazla oruç tutmazdı. Şâban ayının tamamını oruçlu geçirirdi.”
Başka bir rivayette,
“Pek az bir kısmı hariç, Şâban ayını baştan sona oruçlu geçirirdi.” denilmektedir.

Allah Resulünün Şaban ayında çok oruç tutması Üsâme b. Zeyd'in de dikkatinden kaçmamıştı. Bir gün:
– Yâ Resûlallah! Başka aylarda Şaban ayındaki kadar çok oruç tuttuğunu görmedim. Bunun sebebi nedir? diye sordu.
Efendimiz sav:
– “Şaban ayı, Recep ile Ramazan arasında kalan bir ay olduğu için insanlar onun hakkında gafil davranıyor. Hâlbuki bu ay amellerin âlemlerin Rabbine yükseldiği aydır. Amelim Rabbimin katına yükselirken elbette oruçlu olmak isterim”, buyurdu.

Kaza Namazı ve Nafile Namaz Kılmak
Kur’an-ı Kerim Okumak
Ebû Ümâme ra, ben Rasûlullah sav’i;
"اقْرَؤُا القُرْآنَ ،فَإِنَّهُ يَأتِي يَوْمَ الْقِيَامَةِ شَفِيعًا لِأَصْحَابِهِ" رواه مسلم
"Kur an okuyunuz. Çünkü Kur an, kıyamet gününde kendisini okuyanlara şefaatçi olarak gelecektir" buyururken işittim, demiştir.”

Tevbe İstiğfar Etmek

Allahü Teala şöyle buyuruyor:

قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذينَ اَسْرَفُوا عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللّٰهِ اِنَّ اللّٰهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَميعاً اِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحيمُ ﴿٥٣﴾ وَاَنيبُٓوا اِلٰى رَبِّكُمْ وَاَسْلِمُوا لَهُ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَأْتِيَكُمُ الْعَذَابُ ثُمَّ لَا تُنْصَرُونَ ﴿٥٤﴾
“De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir. Size azap gelip çatmadan önce Rabbinize dönün, O'na teslim olun, sonra size yardım edilmez.” (Zümer Sûresi, 53-54)

وَتُوبُٓوا اِلَى اللّٰهِ جَميعاً اَيُّهَ الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
"...Ey müminler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz." (Nûr; 31)

يَٓا اَيُّهَا الَّذينَ اٰمَنُوا تُوبُٓوا اِلَى اللّٰهِ تَوْبَةً نَصُوحاًۜ عَسٰى رَبُّكُمْ اَنْ يُكَفِّرَ عَنْكُمْ سَيِّـَٔاتِكُمْ
“Ey iman edenler! Tam ve kesin (örnek olacak) bir tevbe ile Allah’a yönelin.[4] (Böyle yaparsanız) umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter ve sizi alt tarafından ırmaklar akan cennetlere koyar. O gün Allah, Peygamberi(’ni) ve onunla beraber olan mü’minleri utandırmayacaktır. Onların nuru (o gün Sırât’ta) önlerinde ve sağlarında koşacak (aydınlatacak)tır. (Mü’minlerin nurları birbirlerinden farklı olduklarından) diyecekler ki: “Ey Rabbimiz! Bizim nurumuzu tamamla (cennete kadar devam ettir, söndürme) ve bizi bağışla, doğrusu sen her şeye kâdirsin.”

Bu tevbeye, “Nasûh Tevbesi” denilir ki bir daha asla günaha dönmemek ve bunu asla arzu etmemek üzere yapılan tevbedir.

Hasan-ı Basrî şöyle der:
“Tevbe, günaha kin tutmak ve her hatırına geldikçe istiğfâr etmektir.”

Tevbenin Altı Şartı Olduğu Açıklanmıştır:

1. Geçmiş günahlardan pişmanlık.
2. Terkedilen farzları yapmak.
3. Kul haklarını yerine getirmek.
4. Hasımlarla helalleşmek.
5. Bir daha günaha dönmemek.
6. Nefsini mâsiyet içinde terbiye ettiği gibi, Allah’a itaatle de eğitmek (Beydâvî).

Peygamber Efendimiz sav Günde Yetmiş Defa Tövbe Ederdi.

عَنِ أبي هُرَيْرَةَرضي الله عنه : سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ: «وَاللَّهِ إِنِّي لَأَسْتَغْفِرُ اللَّهَ وَأَتُوبُ إِلَيْهِ فِي اليَوْمِ أَكْثَرَ مِنْ سَبْعِينَ مَرَّةً»
Ebû Hureyre ra,
Rasûlullah sav’i şöyle buyururken işittiğini söylemiştir:
“Allah’a yemin ederim ki; ben günde yetmiş defadan fazla Allah’tan beni bağışlamasını diler ve tevbe ederim.” (Buhârî, Deavât 3)

عَنْ الْأَغَرِّ بْنِ يَسَارٍ رضي الله عنه قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم: " يَا أَيُّهَا النَّاسُ ، تُوبُوا إِلَى اللهِ وَاسْتَغْفِرُوهُ، فَإِنِّي أَتُوبُ إِلَى اللهِ وَأَسْتَغْفِرُهُ فِي كُلَّ يَوْمٍ مِائَةَ مَرَّةٍ "
Eğâr ibn Yesâr el Müzenî ra’den,
Rasûlullah sav şöyle buyurmuşlardır:
“Ey insanlar Allah’a tevbe edin O’ndan affedilmenizi isteyiniz, çünkü ben Ona günde yüz defa tevbe ederim.” (Müslim, Zikir 42)

«التَّائِبُ مِنَ الذَّنْبِ كَمَنْ لَا ذَنْبَ لَهُ»
Abdullah İbn Mes'ud ra anlatıyor:
"Rasûlullah sav buyurdular ki:
"Tevbe eden, o günahı işlememiş gibidir."

Salavat Getirmek

“Şüphesiz ki Allâh ve melekleri, Peygamber’e çokça salât ederler. Ey müminler! Siz de O’na salavât getirin ve tam bir teslimiyetle selâm verin!” (el-Ahzâb, 56)

Übey bin Kâb ra diyor ki:
Peygamber Efendimiz sav’e:
«– Yâ Resûlallâh! Ben sana çok salavât ediyorum. Acaba bunu ne kadar yapmam gerekir?» diye sordum.
«– Dilediğin kadar yap.» buyurdu.
«– Duâlarımın dörtte birini salavât’a ayırsam uygun olur mu?» diye sordum.
«– Dilediğin kadarını ayır. Ama daha fazla yaparsan senin için hayırlı olur.» buyurdu.
«– Öyleyse duâmın yarısını salavât’a ayırayım.» dedim.
«– Dilediğin kadar yap. Ama daha fazla yaparsan senin için hayırlı olur.» buyurdu.
Ben yine:
«– Şu hâlde üçte ikisi yeter mi?» diye sordum.
«– İstediğin kadar. Ama artırırsan senin için iyi olur.» buyurdu.
«– Öyleyse duâya ayırdığım zamanın hepsinde sana salavât getirsem nasıl olur?» deyince:
«– O takdirde Allâh bütün sıkıntılarını giderir ve günahlarını bağışlar.» buyurdu.”

Hamd Etmek ve Şükür Halinde Bulunmak

Bu kısa fani dünya hayatında Müslümanın hayatının her safhası, her alanı Hamd ve Şükür ile ibadete dönmelidir.

Onun içindir ki Rabbimiz en mühim ibadetimiz olan Namazın her Rek’atinde Hamd ile başlayan Fatiha Suresini okumamızı istemiştir.

Âyet-İ Kerîmede:
وَتَوَكَّلْ عَلَى الْحَيِّ الَّذ۪ي لَا يَمُوتُ وَسَبِّحْ بِحَمْدِه۪ۜ وَكَفٰى بِه۪ بِذُنُوبِ عِبَادِه۪ خَب۪يرًاۚ
“Hiç ölmeyen, daima diri (Hayy ve Bâkî) olan (Allah’)a güvenip dayan O’nu hamd ile tesbih et. Kullarının günahlarından O’nun haberdar olması yeter.” (Furkân, 25/58) buyrulmaktadır.

وَاِذْ تَاَذَّنَ رَبُّكُمْ لَئِنْ شَكَرْتُمْ لَاَز۪يدَنَّكُمْ وَلَئِنْ كَفَرْتُمْ اِنَّ عَذَاب۪ي لَشَد۪يدٌ
“Hani Rabbiniz, (size) şöyle bildirmişti: “Andolsun ki eğer şükrü yerine getirirseniz, elbette size (nimetimi) artırırım. Eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok çetindir.” (İbrahim, 14/7), [krş. 2/152; 18/29; 47/15]

Allah’a karşı şükrü yerine getirmek; emirlerine itaat, zikir ve verdiğinden vermekle gerçekleşir. Şükrü yerine getirmek, Rabb’ın rahmetinin, şefkat ve iltifatının şükür sahibine yönelmesini sağlar, basireti açar. Şükrü yerine getirmek, nimetleri verenin tanındığına ve kalpteki imanın dinamikliğine işarettir/delildir. Yediğimiz, içtiğimiz helal rızıklar son derece kıymetli bir hazine olduğu halde, şükrü yerine getirmeme/şükürsüzlük, onları, hayvânî zevklerin tatmin edildiği ve sorumluluğu ağır olan nesneler haline getirir.

Şükürsüzlük nankörlüğe, nankörlük ise nimetin er geç elden gitmesine, helak ve azaba sebep olur. [bk. 2/152-153]

وَقَالَ مُوسٰٓى اِنْ تَكْفُرُٓوا اَنْتُمْ وَمَنْ فِي الْاَرْضِ جَم۪يعًاۙ فَاِنَّ اللّٰهَ لَغَنِيٌّ حَم۪يدٌ
“Musa yine dedi ki: “Eğer siz ve yeryüzünde olanların tamamı, toptan nankörlük etseniz bile, şüphesiz ki Allah zengindir (hiçbir şeyinde noksanlık olmaz). O, hakkıyla övülmeye lâyıktır.” (İbrahim, 14/8), [bk. 39/7]

Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
الحَمدُ رأسُ الشُّكرِ، ما شَكَرَ اللهَ عبدٌ لا يَحمَدُهُ

“Hamdetmek, şükrün başıdır, Allah’a hamdetmeyen şükür de etmemektedir.”

(الصَّبرُ نصفُ الإيمانِ واليقينُ الإيمانُ كلُّهُ)
“Sabır İmanın yarısıdır. Yakîn ise İmanın ta kendisidir.” (Kütüb-i Sitte, 9/538)

“İman, iki kısımdır. Yarısı sabırda, yarısı da şükürdedir.”
Sabır Kontrolü

Âyeti Celilede yüce Rabbimiz şöyle buyurur:

وَاسْتَعِينُوا بِالصَّبْرِ وَالصَّلَاةِ ۚ وَإِنَّهَا لَكَبِيرَةٌ إِلَّا عَلَى الْخَاشِعِينَ
“(Ey müslümanlar!) Sabır ve namazla (Allah’tan) yardım isteyin. Şüphesiz bu (şekilde yardım istemek Allah’a) gönülden saygı duyanlardan başkasına zor ve ağır gelir.” (Bakara, 245), [krş. 2/153, 186]

اَمْ حَسِبْتُمْ اَنْ تَدْخُلُوا الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَعْلَمِ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ جَاهَدُوا مِنْكُمْ وَيَعْلَمَ الصَّابِر۪ينَ
“Yoksa Allah içinizden cihad edenleri belli etmeden, sabredenleri ortaya çıkarmadan cennete gireceğinizi mi sandınız?” (Ali İmran, 3/142)

Ebû Yahyâ Suheyb İbni Sinân ra’dan
Resûlullah sav şöyle buyurdu:

وَعَنْ أبي يَحْيَى صُهَيْبِ بْنِ سِنَانٍ قَالَ: قَالَ رَسُولُ الله ﷺ: عَجَباً لأمْرِ الْمُؤْمِنِ إِنَّ أَمْرَهُ كُلَّهُ لَهُ خَيْرٌ، وَلَيْسَ ذَلِكَ لأِحَدٍ إِلاَّ للْمُؤْمِن: إِنْ أَصَابَتْهُ سَرَّاءُ شَكَرَ فَكَانَ خَيْراً لَهُ، وَإِنْ أَصَابَتْهُ ضَرَّاءُ صَبَرَ فَكَانَ خيْراً لَهُ. رواه مسلم
“Mü’minin durumu gıbta ve hayranlığa değer. Çünkü her hâli kendisi için bir hayır sebebidir. Böylesi bir özellik sadece mü’minde vardır: Sevinecek olsa, şükreder; bu onun için hayır olur. Başına bir belâ gelecek olsa, sabreder; bu da onun için hayır olur.” (Müslim, Zühd 64)

Hz. Ali ra’a İman’dan sorulduğunda:

وسُئِلَ عَنِ الاْءيِمَانِ ، فَقَالَ : الاْءِيمَانُ عَلَى أَرْبَعِ دَعَائِمَ : عَلَى الصَّبْرِ ، والْيَقِينِ ، وَالْعَدْلِ ، وَالْجِهَادِ .
“İman, dört sütun üzerine kuruludur: Sabır, yakin, adalet ve cihad.”

Sadaka Vermek

Efendimiz sav’in tarifi ile tebessüm etmekten maddi yardım etmeye, hayırlı işler yapmaktan kendini kötülükten uzak tutmaya kadar her iş sadaka ibadeti içerisindedir.
Bu konuda da bir iki Hadis Şerifi hatırlamakta fayda olacak
Adiy bin Hâtim ra şöyle anlatır:
“Allah Resûlü sav bir gün:
«‒Kendinizi Cehennem ateşinden koruyunuz!» buyurdular ve mübarek yüzlerini çevirip kendilerini geri çektiler... Bunu üç defa tekrarladılar. O zaman biz, Muhterem Efendimiz’in Cehennem’e bakarak konuştuklarını anladık.
Sonra şöyle buyurdular:
«‒Bir hurmanın yarısıyla bile olsa kendinizi Cehennem ateşinden koruyunuz! Bunu da bu¬lamayan, güzel bir sözle kendini ateşten korusun!»” (Buhârî, Rikāk, 49)

Benzer bir hadîs-i şerîflerinde Resûlullah sav Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“…Her biriniz mutlakâ Allah Teâlâ’nın huzûrunda durdurulursunuz. Cenâb-ı Hak ile (kul) arasında ne bir perde ne de Allâh’ın kelâmını tercüme ede¬cek bir tercüman bulunmaz.
Allah Teâlâ o kula:
«‒Ben sana mal vermedim mi?» diye sorar.
O da:
«‒Evet, verdin yâ Rabbi!» der.
Sonra Allah Teâlâ:
«‒Ben sana Rasûl göndermedim mi?» diye sorar.
Kul:
«‒Evet, gönderdin yâ Rabbi!» der.
O kimse sağına bakar, Cehennem’den başka bir şey göremez; soluna bakar, Cehennem’den başka bir şey göremez.
O hâlde her biriniz bir hurmanın yarısı ile de olsa Cehennem ateşinden korunsun! Onu da bulamazsa güzel bir sözle kendisini Cehennem ate¬şinden korusun!” (Buhârî, Zekât, 9)

تانِي جِبريلُ عليه السلامُ فقال : هذه لَيلةُ النِّصفِ من شعبانَ ، وللهِ فيها عُتقاءُ من النارِ بِعدَدِ شُعُورِ غَنَمِ بَنِي كَلْبٍ ، ولا يَنظرُ اللهُ فيها إلى مُشرِكٍ ، ولا إلى مُشاحِنٍ ، ولا إلى قاطِعِ رَحِمٍ ، ولا إلى مُسْبِلِ ، ولا إلى عاقٍّ لِوالِدَيْهِ ، ولا إلى مُدْمِنِ خَمْرٍ .
يا مَعشرَ المسلِمينَ ! اتَّقُوا اللهَ ،
وصِلُوا أرْحامَكُمْ ، فإنَّه ليس من ثوابٍ أسْرَعُ من صِلَةِ الرَّحِمِ ،
وإيَّاُكمْ والبَغْيَ ، فإنَّهُ ليس من عُقوبةٍ أسرعُ من عُقوبةِ بَغْيٍ
وإيَّاكمْ وعُقوقَ الوالدَيْنِ ،
فإنَّ رِيحَ الجنةِ يُوجَدُ من مَسيرةِ ألفِ عامٍ ، واللهِ لا يَجدُها عاقٌ ، ولا قاطِعُ رَحِمٍ ، ولا جَارٌّ إزارَهُ خُيلاءَ
إنَّما الكِبرياءُ للهِ ربِّ العالمينَ
Cibril bana geldi ve dedi ki:
“Bu Gece Şaban Ayının ortasıdır. Allah o gecede Kelb kabilesinin koyunlarının tüyleri sayısı miktarınca insanı cehennemden kurtarır. Ancak, Şirk koşanların, Müslümanlara karşı Kin/Düşmanlık besleyenlerin, Akrabalarıyla Bağını koparanların, Kibirlilerin, Ana-Babasına isyankâr olanların ve İçki içmeye devam edenlerin yüzüne bakmaz.”
Peygamberimiz sav devamla dedi ki:
Ey Müslümanlar Topluluğu! Allahtan korkun, Akrabalık bağını koruyun. Çünkü Sıla-i Rahimden daha hızlı/ağır (insana ulaşan) bir sevap yoktur. Zulüm/Haddi aşmaktan da sakının. Çünkü (hiçbir şey) haddi aşmaktan daha ağır/hızlı Allah’ın azabını celbetmez. Ana-Babaya itaatsizlikten sakının. Çünkü cennetin kokusu bin yıl uzaktan alınmasına rağmen, Vallahi hiçbir Ana-babasına asi, akrabalık bağlarını koparanlar ve eteklerini (elbisesini) kibirlenerek yerde sürüyen (Kibir elbisesini giyen) kimse bu kokuyu alamaz. Büyüklenmek ise ancak âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur.” (Buhari, Müslim, Tirmizî)

Dua Etmek

Hazret-i Âişe Vâlidemiz şöyle anlatıyor:

عَنْ عَائِشَةَ رَضِيَ اللهُ عَنْهَا قَالَتْ: فَقَدْتُ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ذَاتَ لَيْلَةٍ , فَظَنَنْتُ أَنَّهُ أَتَى جَارِيَتَهُ , فَالْتَمَسْتُهُ بِيَدِي فَوَقَعَتْ يَدِي عَلَى صُدُورِ قَدَمَيْهِ , وَهُوَ سَاجِدٌ يَقُولُ:
«اللهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِعَفْوِكَ مِنْ عِقَابِكَ، وَ أَعُوذُ بِرِضَاكَ مِنْ سَخَطِكَ , وَأَعُوذُ بِكَ مِنْكَ ،لَا أُحْصِي ثَنَاءً عَلَيْكَ أَنْتَ كَمَا أَثْنَيْتَ عَلَى نَفْسِكَ»
Bir gece Peygamber sav'i kaybettim. Onun, diğer hanımlarından birinin yanına gittiğini zannettim. Onu aramaya başladım. Ararken elim ayaklarına dokundu. O, secdeye kapanmış, şöyle dua ediyordu:
«Allâh’ım! Azâbından affına sığınıyorum, gazabından rızâna sığınıyorum. Senden yine Sana sığınıyorum. Seni, ben, Senin kendini övdüğün gibi aslâ övemem! Seni, ancak Sen övebilirsin. Zâtına lâyık övgüyü, ancak Sen yaparsın, Allâh’ım!»

Beraat Gecesinin Bizlere Kazandıracakları

 Tevhid İnancımızı Sağlamlaştıralım
 Ana-Baba Duası Alalım
 Kin Necasetinden Kalbimizi Temizleyelim
 Cennet Yolundaki Hedef Ve Heyacanlarımızı Tazeleyelim
 Kuran Ayı Ramaz’a Gönlümüzü Hazırlayalım
 Rasülullah Sav’in Verdikleri İle Yetinip, Sünnete Tam İttiba Etmek

Velhamdülillâhi Rabbil Âlemîn!

Yaşar KAPKARA

Şubat 2024

Vezirköprü


KAYNAKLAR
DİB İslam Ansiklopedisi
Kuran-ı Kerim Meali, Diyanet Vakfı
Kuranı Kerim Meali, Feyzül Furkan
İslam ve İhsan
Sorularla İslamiyet
Muhammed Emin Yıldırım Hoca Efendi, Sohbetlerinden



BOYKOT
İBADETTİR.
CİHADDIR.
Mazlumun yanında,
Zalimin karşısında
Bulunmak,
Allahın cc Rızasına
Ve Cennete Razı,
olmaktır.



İçindekiler


RAMAZAN AYI (KAMERİ 9. AY)

Ramazan ayı ise on bir ayın sultanıdır. On bir aydan daha değerlidir. İçinde bin aydan daha hayırlı olan ve o gecede Kuran’ın indirildiği kadir gecesi mevcuttur. Yüce Rabbimiz Ramazan ayının önemini bizlere şöyle bildirmektedir.
شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِيَ أُنزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِّلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِّنَ الْهُدَى وَالْفُرْقَانِ فَمَن شَهِدَ مِنكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ
“Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır. Öyle ise, sizden ramazan ayına ulaşanlar idrak edenler onda oruç tutsun.”


حٰمۤ وَالْكِتَابِ الْمُب۪ينِ اِنَّاۤ اَنْزَلْنَاهُ ف۪ي لَيْلَةٍ مُبَارَكَةٍ اِنَّا كُنَّا مُنْذِر۪ينَ ف۪يهَا يُفْرَقُ كُلُّ اَمْرٍ حَك۪يمٍ اَمْرًا مِنْ عِنْدِنَا اِنَّا كُنَّا مُرْسِل۪ينَ رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَ اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ

“Hâ, Mîm” (Duhan, 44/1)

“(Hükümleri) apaçık olan Kitab’a andolsun ki gerçekten biz, onu mübarek bir gecede indirdik. Çünkü biz (insanları Kur’an’la) uyarıcıyız.”

“(Rızık ve ecel gibi takdir edilen) her hikmetli iş, tarafımızdan (verilen) bir emirle o gecede ayırt edilir (yazılıp belirlenir). Doğrusu biz, Rabbinden bir rahmet olarak (öteden beri peygamberler) göndermekteyiz. Şüphesiz O, hakkıyla işitendir, bilendir.” (Duhan, 44/4,5,6)

Hz. Peygamber sav Efendimiz ise Ramazan ayında gerçekleşen manevi atmosferi şöyle bildirmektedir.

إِذا جَاءَ رَمَضَانُ ، فُتِّحَتْ أَبْوَابُ الجنَّةِ ، وغُلِّقَت أَبْوَابُ النَّارِ ، وصُفِّدتِ الشياطِينُ
“Ramazan ayı girdiğinde cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar bağlanır.”

Sevgili Peygamberimiz diğer bir hadislerinde Ramazan ayında tututlan orucun önemine şu şekilde işaret etmektedir.
مَنْ صَامَ رَمَضَانَ إِيمَاناً واحْتِساباً ، غُفِرَ لَهُ ما تَقَدَّمَ مِنْ ذنْبِهِ
“Kim, faziletine inanarak ve karşılığını Allah'tan bekleyerek ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.”

Allah-u Teala biz kulları dünyada başıboş bırakmamış, nefsimize uyup da hatalara düşmememiz, dünya ve ahiret mutluluğuna ulaşmak için Kitaplar göndermiş, göndermiş olduğu kitapların hayata aktarılması için Peygamberler vazifelendirmiştir. Kurtuluşa erenlerden olmanın yolu ise Allah’ın isteklerine ve O’nun en son Resulü ve Nebisi Hz. Muhammed Mustafa sav’in Sünnetine tabi olmaktan geçmektedir. İşte bu üç aylar mevsimi, Allah ve Resulünün isteklerinin ne kadarını yerine getirdik ne kadarını yerine getiremediğimizin sorusuna cevap bulma zamanıdır.


İçindekiler

KADİR GECESİ (RAMAZAN 27. GECE)


اِنَّاۤ اَنْزَلْنَاهُ ف۪ي لَيْلَةِ الْقَدْرِ وَمَاۤ اَدْرٰيكَ مَا لَيْلَةُ الْقَدْرِ لَيْلَةُ الْقَدْرِ خَيْرٌ مِنْ اَلْفِ شَهْرٍ تَنَزَّلُ الْمَلٰۤئِكَةُ وَالرُّوحُ ف۪يهَا بِاِذْنِ رَبِّهِمْ مِنْ كُلِّ اَمْرٍ سَلَامٌ هِيَ حَتّٰى مَطْلَعِ الْفَجْرِ
“Doğrusu biz onu (Kur’an’ı) Kadir gecesinde indirdik. [krş. 2/185; 44/3] ❃ Kadir gecesini(n fazîletini) sen nereden bileceksin? ❃ (O) Kadir gecesi, (içinde Kadir gecesi olmayan) bin aydan daha hayırlıdır. ❃ Melekler ve Rûh, onda Rablerinin izniyle (gelecek yıla kadar olacak hikmetli) her iş için iner de iner. [bk. 44/4] ❃ O (gece), tanyeri ağarıncaya kadar, (ibadet ehline) bir selam (rahmet ve esenlik)tir.” (Kadr, 97/1-5)

ÜÇ AYLARDA KENDİMİZİ YENİLEMELİYİZ

Bu aylarda şu hususları yerine getirmek suretiyle feyiz ve bereketin üzerimize inzal olmasına sebep olalım.

1. Amelleri Gözden Geçirmek

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَلْتَنظُرْ نَفْسٌ مَّا قَدَّمَتْ لِغَدٍ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ
“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve herkes, yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.”

Allah-u Teala nasıl bir hayat geçirmemiz gerektiğini bizlere bildirirken, yapmış olduğumuz hatalardan dönmemizi istemektedir. Üç aylar dediğimiz bu zaman dilimi amellerimizi gözden geçirmemize vesile olacak önemli fırsat aylarıdır. Bu ayların manevi etkisi o kadar büyük ki, bu zaman diliminde yapmış olduğumuz hataların farkına varabilmekteyiz. Bazen yaptığımız hatalarımız bize çok makul gelmekte, Şeytan hatalarımızı, günahlarımızı ve isyanlarımızı bize meşru gösterebilmektedir. Bu aylardaki Rahmet-i İlahiye ile Ramazanda nefsimizin tezkiye edilmesi ile şeytanların bağlanmasıyla her şeyi daha iyi idrak etmekteyiz. Doğrularımızı yanlışlardan, sevaplarımızı günahlardan daha iyi seçebilmekteyiz.

Susuzlukta suyun bulunması neticesinde suyun kıymeti daha iyi anlaşılır ve daha verimli kullanmaya özen gösterilirse, Manevi yağmurların sıkça yağdığı, gönüllere rahmetin bolca ulaştırıldığı üç aylardan azami şekilde istifade etmeye çalışmalıyız. Çünkü bu davranış şekli elbette kendi menfaatimize olacaktır.

Hayatımızın her anını bir fırsat olarak görmemiz gerekmektedir. Çünkü bizler gelecekten haberdar değiliz. Ne zaman doğacağımıza karar veremediğimiz gibi bu dünya hayatından ayrılışın adı olan ölümle ne zaman buluşacağımızı da bilememekteyiz. Bu sebeple bugün girmiş olduğumuz üç ayları da fırsat olarak bilmeliyiz.


2. Tövbe Etmek

Öncelikle insan olmamız hasebiyle yapmış olduğumuz birçok hatalarımız, birçok günahlarımız vardır. Bu ayların üzerimize yağdırmış olduğu merhamet ve mağfiret yağmurlarından istifade etmeli, isyanlarımıza, hatalarımıza ve günahlarımıza tövbe etmeliyiz.

Tövbe etmeyenler;
وَمَن لَّمْ يَتُبْ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ ﴿١١
“… Kim de tövbe etmezse, işte onlar zâlimlerin ta kendileridir.”

Tövbe edenler;
وَمَن يَعْمَلْ سُوءاً أَوْ يَظْلِمْ نَفْسَهُ ثُمَّ يَسْتَغْفِرِ اللّهَ يَجِدِ اللّهَ غَفُوراً رَّحِيماً
“Kim bir kötülük yapar yahut nefsine zulmeder de sonra Allah'tan mağfiret dilerse, Allah'ı çok mağfiret sahibi ve esirgeyici bulacaktır.”

Eğer kul hakkı almış isek üzerimizde bulunan bu hakların helal olması için çaba göstermeliyiz. Yapmış olduğumuz bütün hatalar için pişmanlık duymalı ve bir daha işlememeye azimli olmalıyız. Gelmiş ve geçmiş bütün günahları affedilmiş olduğu kendisine müjdelendiği halde günde yüz defa tövbe ve istiğfarda bulunan bir Peygamberin Hz. Muhammed Mustafa sav’in ümmeti olarak bizlerde Rabbimize tövbede bulunmalıyız. Yüce Rabbim bu mübarek günlerin ve ayların hürmetine yapmış olduğumuz bütün hatalarımızı ve günahlarımızı affetsin.

Efendimiz sav:
(كُلُّ ابْنِ آدَمَ خَطَّاءٌ وَخَيْرُ الخَطَّائِينَ التَّوَّابُونَ)
“Her Ademoğlu hata/günah işler. Günah işleyenlerin en hayırlısı tevbe edenlerdir,” buyurmuştur.

Diğer bir Hadişi Şeriflerinde;
إنَّ اللَّهَ تعالى‏ يُحِبُّ الشابَّ التائبَ
“Allah Tevbe eden genci sever” buyuraraktan, gençlerin Allah sevgisine ulaşmasını onların tevbelerine bağlamıştır.

3. Nafile Oruçları Artırarak Ramazan Ayına Hazırlık

Ramazan ayında tutacağımız bir aylık oruçtan başka Recep ve Şaban aylarında da oruç tutmaya özen gösterelim. Pazartesi ve Perşembe günleri, ayın on üç, on dört ve on beşinci günleri kandil gecelerinde oruç tutalım. Nefsimizi dizginleyen ve günaha gitmeye en büyük engellerden olan Oruca ayrı bir ehemmiyet verelim.

4. Namazlarımızı Artırmak

Bu aylar namaz ibadetimizi hayatımıza aktarmada ve hayatımızın pir parçası haline getirmemizde önemli zaman dilimleridir. Üç aylar, sadece namaz kılmayı değil aynı zamanda namazımızı cemaatle kılmayı ahlak haline getireceğimiz çok önemli mübarek aylardır. Beş vakit namazlarımızı cemaatle kılmaya gayret gösterelim. Yüce Rabbimizin bizlere bildirmiş olduğu şu ayet-i kerimeyi yeniden hatırlamamızda fayda vardır. Kuranda şöyle buyruluyor.

اتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَأَقِمِ الصَّلَاةَ إِنَّ الصَّلَاةَ تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ ﴿٤٥﴾
“Sana Kitap'tan vahyedileni oku ve namazı dosdoğru kıl. Gerçekten namaz, çirkin utanmazlıklar (fahşa)dan ve kötülüklerden alıkoyar. Allah’ı anmak (olan namaz) elbette en büyük ibadettir. Allah, yaptıklarınızı biliyor.”

Ayrıca gece Teheccüt Namazıyla, gündüzleri Kuşluk Namazı, akşamları Evvabin Namazı gibi nafile namazlarla Yüce Rabbimizin Rızasının altında olmaya gayret gösterelim.

5. Ramazan Ayı Kuran Ayıdır

Ramazan ayı Kuran ayıdır. Kuran bu ayda indirilmeye başlanmıştır. Allah-u Teala bu hususu bizlere şöyle bildirmektedir.

شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِيَ أُنزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِّلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِّنَ الْهُدَى وَالْفُرْقَانِ فَمَن شَهِدَ مِنكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ
“Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun.”

Ramazan ayı üç ayların sonuncusudur. Nasıl ki, içinde Kuran indirilmeye başladığından dolayı Ramazan ayı on bir ayın sultanı olmuşsa, nasıl ki, içinde Kuran indirilmeye başladığı gece Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlı ise,
Kuranın içinde bulunduğu insanlarda da durum böyledir.
Kuran insanı Allahın ve kulların razı olacağı bir yaşantıya götürmektedir.
Kuran insanı dünya ve ahiret mutluluğuna sevk etmektedir. Kuran bir hidayet kaynağı, inananlar için bir şifadır.
Bu aylar Kuranı okumayı sıklaştırma ayımız olmalıdır.
Bu aylar Kuranın mesajlarını hayatımıza aktarma ayları olmalıdır.
Bu aylar Kuranı anlama ve kavrama ayları olmalıdır.
Yüce Rabbim bu mübarek aylar hürmetine bizleri Kuran’ı okuyan, anlayan ve hayatına aktaranlardan eylesin.

6. Sadakaları Artırmak

Bu aylar maddi imkânı olmayan kardeşlerimize yardımcı olmayı artırdığımız aylar olmalıdır. Yüce Rabbimiz sadaka verenleri şöyle müjdelemektedir.
الَّذِينَ يُنفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ فِي سَبِيلِ اللّهِ ثُمَّ لاَ يُتْبِعُونَ مَا أَنفَقُواُ مَنّاً وَلاَ أَذًى لَّهُمْ أَجْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ وَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ
“Mallarını Allah yolunda infak edenler, sonra infak ettikleri şeyin peşinden başa kakmayan ve eziyet vermeyenlerin ecirleri Rableri katındadır, onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.”

Sadakalarımızı daha sıklaştırmalı, maddi gücü olmayan kardeşlerimizin bu aylarda sıkıntılarına derman olmalıyız. Sadakalarımızdan başka hayır adı altında ne yapabiliyorsak üç aylarda bu faaliyetlerimizi daha da sıklaştırmalıyız.

7. Rasülullah sav’e Salavatı Artırmak

Bu aylarda Rabbimizi daha çok anmaya ve Sevgili Peygamberimize Salat-u Selamlar getirmeye özen gösterelim. Çünkü kalpler ancak Allah’ı zikretmekle tatmin olmakta, Dualar ise salat-u selamlar ile makbul olmaktadır. Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de bizlere salat-u selam hakkında şunları hatırlatmaktadır.

إِنَّ اللَّهَ وَمَلَائِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلِيماً
“Şüphesiz, Allah ve melekleri Peygambere salat ederler. Ey iman edenler, siz de ona salat edin ve tam bir teslimiyetle ona selam verin”

Ebedi hayatımızı dünyada yaşadığımız şu kısa hayatımız belirleyecektir. Allah’ın razı olacağı, emirlerin yerine getirildiği, yasaklarından kaçınıldığı ve insanlığa göndermiş olduğu son peygamber Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s)’e uyulduğu takdirde ebedi hayat olan ahiret hayatı Cennet olacaktır. Bu sebeple bu gün girmiş olduğumuz bu üç ayları olabildiğince iyi değerlendirmeliyiz. Unutmayalım ki, geçen senelerde bizimle olup da şu an aramızda bulunmayan nice insanlar var ve bir sene sonra üç aylara kavuşma imkânımız bizimde olmayabilir.

8. Evvelkileri Hatırlayıp Ölüme Hazırlık Yapmak

Bizden önce Dünya hayatını yaşayan ve bizlerden önce ahirete giden başta ana-babamız, akrabalarımız olmak üzere bütün Müslüman kardeşlerimizi de unutmamalıyız. Hayır dualarla, Kuran’dan okuyacağımız ayetlerin sevaplarını kendilerine aktarmak suretiyle onlarında ruhlarını şad edelim. Günahların affedilmesi için niyazda bulunalım.


SONUÇ

إِنَّ اللّهَ اشْتَرَى مِنَ الْمُؤْمِنِينَ أَنفُسَهُمْ وَأَمْوَالَهُم بِأَنَّ لَهُمُ الجَنَّةَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللّهِ فَيَقْتُلُونَ وَيُقْتَلُونَ وَعْدًا عَلَيْهِ حَقًّا فِي التَّوْرَاةِ وَالإِنجِيلِ وَالْقُرْآنِ وَمَنْ أَوْفَى بِعَهْدِهِ مِنَ اللّهِ فَاسْتَبْشِرُواْ بِبَيْعِكُمُ الَّذِي بَايَعْتُم بِهِ وَذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ ﴿١١١﴾
“Şüphesiz Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır. Artık, onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler. Allah, bunu Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da kesin olarak va’detmiştir. Kimdir sözünü Allah’tan daha iyi yerine getiren? O hâlde, yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. İşte asıl bu büyük başarıdır.”

التَّائِبُونَ الْعَابِدُونَ الْحَامِدُونَ السَّائِحُونَ الرَّاكِعُونَ السَّاجِدونَ الآمِرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَالنَّاهُونَ عَنِ الْمُنكَرِ وَالْحَافِظُونَ لِحُدُودِ اللّهِ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ ﴿١١٢﴾
“Bunlar, tövbe edenler, ibâdet edenler, hamdedenler, oruç tutanlar, rükû’ ve secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah’ın koyduğu sınırları hakkıyla koruyanlardır. Mü’minleri müjdele.”


Peygamber Efendimiz sav şöyle buyuruyor:

الْكَيِّسُ مَنْ دَانَ نَفْسَهُ وَعَمِلَ لِمَا بَعْدَ الْمَوْتِ وَالْعَاجِزُ مَنْ أَتْبَعَ نَفْسَهُ هَوَاهَا وَتَمَنَّى عَلَى اللَّهِ.
"Akıllı kişi, nefsine hâkim olan ve ölüm sonrası için çalışandır. Âciz kişi ise nefsinin arzu ve isteklerine uyan ve buna rağmen hâlâ Allah'tan iyilik temenni edendir." (Tirmizî, Sıfatü'l-Kıyâme, 25.)

Vaazımızda Şu Hususları Sizlerle Paylaşmaya Çaba Gösterdik.

Üç önemli ay: Recep, Şaban, Ramazan
Dört önemli gece: Regaib, Miraç, Beraat, Kadir
Üç aylar kameri ayların yedincisi olan Receple başlayan, Şaban’la devam eden ve nihayetinde Ramazanla son bulan ayların toplu adıdır.
Üç aylar mevsimi sanki manevi hayatımızı bakıma alacağımız yoğun bir zaman dilimi.
Üç aylar ilahi rahmetin sağanak sağanak yağmaya başladığı zaman dilimi.
Üç aylar Peygamberimizin hakkında duada bulunduğu zaman dilimi.
Üç aylar içerisinde barındırdığı dört önemli gece ile affedilmek isteyenler için bulunmaz bir zaman dilimi.
Üç aylar halini düzeltmek isteyenlere bir fırsat.
Üç aylar rahmetin gazabı geçtiğinin bir sembolü.
Yüce Rabbim Recebi ve Şaban’ı bizlere mübarek kılsın, bizleri Ramazana kavuştursun. Kendi rızasına uygun işler yapmayı, Habibine layıkıyla ümmet olmayı bizlere nasip etsin.

Allah’a emanet olun.
اللَّهُمَّ بَارِكْ لَنَا فِي رَجَبَ وَ شَعْبَانَ وَ بَلِّغْنَا رَمَضَانَ
“Allahım Recep ve Şaban'ı bize mübarek eyle ve bizi Ramazan ayına bizi erdir (Ramazan'a kavuştur).”



KAYNAKLAR
Feyzül Furkan, Kuranı Kerim Meali
Kuranı Kerim Meali Diyanet
DİB, İslam Ansiklopedisi
Sorularla İslam
İslam ve İhsan
Riyazüs Salihin
Muhammed Emin Yıldırım Hoca Efendi Sohbetlerinden
Ahmet Ünal, DİB Başkanlık Vaizi, Vaaz Sitesi

Yaşar Kapkara
Vezirköprü Cezaevi Vaizi
Mart 2017 Vezirköprü

                                                                                                                                               İçindekiler


 
 
  Bugün 13 ziyaretçi (16 klik) kişi burdaydı! ALLAHIM! İÇİMİZDEKİ ZALİMLER YÜZÜNDEN BİZİ CEZALANDIRMA! AMİN!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol